'Seçim yapılması için en uygun zamandı'

İstanbul Valiliği, önceki hafta seçim sürecini durdurdu. Değabah seçiminin yanısıra, Patrikhane’deki Ruhani Kurullarının Patrik Mutafyan’ı emekli etme kararı da geçersiz sayıldı. Başepiskopos Aram Ateşyan’ın Patrik Genel Vekili unvanını koruduğunu ve devlet tarafından muhatap alınacağını açıkladı. Valiliğin kararı tartışmalara yol açtı. Hukukçu Sebuh Aslangil, Valilik kararını ve seçim sürecini değerlendirdi.

UYGAR GÜLTEKİN 

Valilik tarafından gönderilen yazıyı nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Özensiz ve savruk bir yazı. Devlet ciddiyetine yakışır bir yazı olmasını beklerdik. Dayanaklarını göstermesi gerekirdi. Yazı, sürece dair tarihçeyi anlatmış, sonrasında ‘patrik makamının boşalmasını sağlayan diğer nedenler arasında sağlık sorunları gösterilemez’ demiş. Mesrob Mutafyan, kendisine vasi tayin edilmesine neden olacak kadar hasta.   Bu konuda yargının verdiği karar var. Hukukun temel ilkesidir, temyiz kudretini kaybetmiş kişi her türlü sorumluluktan varestedir, yaptığı iş ve işlemler geçerli olmaz. Patrik makamının boşalmasını sağlayan ‘diğer nedenler’ arasında sağlık sorununu saymamak hukuki açıdan mümkün değildir. Bunu anlatmaya çalışıyoruz. ‘Diğer nedenler nelerdir?’ diye sorar insan. ‘Patrik makamının boşalmasını sağlayacak nedenleri sayın’ derler. Sayamazsınız. Bu ifadenin neden orada olduğunun bir cevabı yok. Patrik seçimlerindeki uygulamada ‘Patriğin ölümü ve diğer nedenler’ deniyor. Bu diğer neden her neden olabilir. Yani esasında bu yazı sırf bu süreci engellemek için yazılmış. Çünkü Ermeni kamuoyu buna hazırdı. Devletten bir yazı gelecek dendi sürekli. Devletse çareyi iyi kötü bir yazı yollamakta buldu.  

Bu yazıyla ilgili ne yapılabilir? 
Bu yazı dava edilebilir ama bu yazının muhatabı Ruhaniler Genel Meclisi’dir. Yani Ruhaniler Genel Meclisi veya Değabah bu yazıya karşı dava açabilirdi. Başka bir şey yapmaya gerek yok. Ruhaniler Genel Meclisi’nin dava açmadığı bir yerde de Değabah’ın dava açması mümkün değildir. Bu yazı temel olarak Ruhaniler Genel Meclisi’nin eylemlerine dönük bir yazı. Ruhaniler Genel Meclisi’nin de konuya dair tavrını gördük. 

Vatandaşlar dava açabilir mi? 
Vatandaşlar da dava açabilir ama öyle bir davanın ilerleyebileceği bir yer yok. Çünkü, doğrudan Rubailer Genel Meclisi’nin yaptığı işlemler tartışma konusu. Onlar davanın tarafı olursa bu davanın bir gücü olur. 

Valilik yazısında ‘Patrik makamının boşalması nedenleri arasında sağlık sorunlarının sayılamayacağına dair’ mahkeme kararlarından bahsediliyor. Böyle bir karar var mı? 
Öyle bir mahkeme kararı yok.  Daha önce seçim yapılması yönündeki yazımıza cevap verilmemesi ve Aram Sırpazan’ın Patrik Genel Vekili seçileceği yazısıyla ilgili ilgili açtığımız davalar var. O davalarda sağlık sorunlarına dair bir tartışma yapılmıyor ayrıca o dava süreçleri devam ediyor. Bu davaların hiçbir aşamasında sağlık tartışması yaşanmadı. Aksi yönde mahkeme kararları var. Emekliye sevk edilmesini gerektirecek bir mahkeme kararı var. Ama bir şey denmesi gerektiği için bu yazıya konmuş. Eğer bu yazıya karşı dava açılsaydı o zaman ‘Bu bahsettiğiniz kararları getirin görelim’ derdik. Herkes kendi eteğindeki taşı orada dökerdi. Doğru veya yanlış bir yere varırdık. İleride başka platformlarda gündeme gelecektir. Bu yazının tek olumlu yanı, 1961 Patrik Seçim Talimatnamesi’ne gönderme yapması. Bu demektir ki halen halkın katılımıyla bir patrik seçimi yapılması ihtimali var. Bir sistem değişikliği söz konusu edilmiyor. Bu yazı da bunun teyidi. Yarın bir patrik seçimini engellemeye kalkarlarsa bu yazı dayanak olacaktır.

Açılan davalarla bir sonuca ulaşabilir miyiz? 
Cemaatin en çok sıkıntı çektiği konulardan biri aslında bu.  Bu bir haktır ve dava açmalısın. Dava nereye gidecek diye düşünerek bir ilerleme kaydedemeyiz. Bu alan hukuki açıdan bakir bir alan. Hukukta özellikle idari hukukta, mahkemeler, daha  evvel verilmiş mahkeme kararlarına bakarlar, örneklere bakarlar ve bir kanaate varırlar. Biz davaları açtığımızda kala kaldılar çünkü ortada ne mevzuat var ne de daha önce verilmiş kararlar. O süreçler devam ediyor. 

Seçim sürecinin bu noktaya geleceğini tahmin ediyor muydunuz? 
Bu bir toplumsal uzlaşmadır. Değabah seçildiği andan itibaren, kilise gelenekleri açısından bakılırsa, artık başkasının konuşma şansı yoktur. Bu bir kuraldır ve uymak zorundasındır. Patrik seçimi konusunda fikren bir mutabakat sağlanmışken en önemli adımlar atılmışken birden inanılmaz bir şey oldu ve rüzgar tersine döndü. Cemaat içinden birileri bu sürecin yürümemesini istedi. Devlet bu noktadan sonra çaresiz kaldı. Kendine yakın olan, kendisiyle işbirliğine hazır olan birileri bu iş olmaz diyor, ama kurallara bakıyorsun olamayacak bir şey yok. Değabah seçildiğinde, Türkiye’ye geldiğinde herkes için makul biriydi. Ne zaman seçildi, görevini yürütme konusunda kararlı hale geldi ondan sonra aleyhine bir söylem gelişti. Sonra Müteşebbis Heyet tartışma konusu haline getirildi. Değabah seçimiyle Müteşebbis Heyet seçimi arasında üç dört aylık bir zaman dilimi var. Müteşebbis Heyet seçimle geldi. Herkes oradaydı. Ben oylarla seçildim. Madem Müteşebbis Heyeti makbul insanlardan seçmek gibi bir niyetiniz vardı, o zaman listenizi koyardınız ortaya, onlar seçilirdi. Bedros Şirinoğlu, kontenjanla seçildi. Ondan sonra vazgeçti. Önce olumlayacaksın sonra hangi sebepten olduğu bilinmeyen bir şekilde ‘Müteşebbis Heyet gitsin, Değabah gitsin’ diyeceksin. Neden muhalefet ediyorsunuz diye soruyoruz, bir cevapları da yok. Devlet istemiyor deniliyor. Peki devlet neden istemiyor, onun da cevabı yok. Devlet bunu söylemekten aciz mi? Her türlü söyler. Değabah’a gider, ‘senin varlığın seçime engel, biz seni istemiyoruz, sen çekil seçim devam etsin’ der. Bunda bir engel yok. Ondan sonra Değabah’ın kendi takdiridir. 
Benim tanıdığım kadarıyla en barışçıl insan Değabah olarak seçildi. Hiçbir çekişmeye, tartışmaya yol açmayacak bir isimdi. Devletin tam olarak isteyeceği bir seçim yürütücüsüydü. Bu sürecin tıkanmasıyla ilgili olarak,  artık herkesçe biliniyor, söylemekten çekinmiyoruz, bu makamları birileri manipüle etmeye çalışıyor. Siyasi anlamda kullanmaya çalışıyor. Cemaat içinde birileri belirli çevreler, köşe başlarının tutulduğu bir sistem istiyor. O sistemde yer alması gereken insanlar seçilene kadar bu seçim engellenecek. Seçim yapılmışsa da seçim bozulup yeni seçim yapmak da buna dahil. 

Süreci tıkatan aslında Patrik Genel Vekilliği makamı? 
Patrik seçilmesi için hem 1863 Nizamnamesine hem de daha önceki seçim talimatlarına en uygun olarak her şeyin gerçekleştiği bir ortamdayız. Patrik seçememek için hiçbir neden yok. Bugünkü süreç daha önce yapılan seçim süreçlerine en uygun süreçtir. Patrik Genel Vekili’nin bile Değabah seçimine katıldığı bir süreçti. Din adamı mevzuatı bilir. Patrik Genel Vekili, Değabah olmadığı zaman iş yapılsın diye ihsas edilen bir makam. Sen seçime girdiğine göre, Patrik Genel Vekilliğinin bir işlevi olmadığını kabul ediyorsun. Hem seçime katılıyor sonra seçilemeyince ‘Ben genel vekilim’ diyorsun. Ahlaki ve hukuki değil. Devlet de böyle bir durumda ‘kararname yayınladım ve halen patik genel vekili var’ diyor. O dönemde Patrik Genel Vekilliği kararnamesine karşı dava açılmalıydı. Şimdi öyle bir kaos havası yaratıldı ki, bu havada birileri konumunu sürdürmek için çıkar çalışması yapıyor. Başka bir anlamı yok. Seçim sürecinin uzamasının cemaate zerre kadar bir faydası yok. İki sene sonra yapalım seçimi tamam ama neden iki sene kaybettiğimizin bir izahı yok. 

Kategoriler

Genel Toplum