OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Ateşyan’ın Melekleri

Ateşyan’ın o kurula “atadıkları” tek tek değerli şahsiyetler olsalar bile buradaki birincil sorun onların kim olduğu değildir, Ateşyan’ın böyle bir girişimde bulunamayacak olmasıdır. Atamaları ancak halk tarafından seçilmişler yapar.


Geçen hafta Ateşyan’ın kendine bir “danışmanlar kurulu” kurduğu haberi gazetelere düştü. Kestirmeden söyleyelim: kurul üyelerinin kişilik ve kimliklerinden bağımsız olarak, Aram Ateşyan’ın böyle bir kurul oluşturmaya yetkisi ve hakkı yoktur. Her ne kadar, halk tarafından seçilmiş geçmiş patriklerin oluşturduğu benzer kurullar da yasal olarak resmiyetten uzaksa da, seçilmiş, dolayısıyla halkın onayını almış patrikler tarafından kuruldukları için toplum gözünde meşrudurlar. Buradaki sorun kurulda onun veya bunun olması değildir. Kurul üyelerinin böyle bir işe liyakatı, ehliyeti bulunup bulunmadığı, doğru kişiler olup olmadığı da tartışılabilir elbette ama bunun için ilk önce o kurulun makama meşru şekilde gelmiş bir patrik tarafından oluşturulması gerekir. Ondan sonra kurul üyelerinin uygunluğunu tartışabiliriz. Velhasıl, Ateşyan’ın o kurula “atadıkları” tek tek değerli şahsiyetler olsalar bile buradaki birincil sorun onların kim olduğu değildir, Ateşyan’ın böyle bir girişimde bulunamayacak olmasıdır. Atamaları ancak halk tarafından seçilmişler yapar. Şöyle söyleyeyim: Ateşyan değil yeryüzünde gezen fanileri, arş-ü aladan melekleri indirip kendine danışman yapsa, o kurul gayrimeşrudur çünkü kuran el gayrimeşrudur. Geçmişte, seçilmiş patriklerin kurduğu kurullara benzer bir kurul kurarak Ateşyan kendine patrik süsü verme çalışmalarına devam ediyor. Ama yaptığı ancak işte süs olur, seçim olmadan aslı gibi olmaz. Seçim derken de, adil, çok adaylı, önceden yapılacak ayak oyunlarıyla adayların ekarte edilmeyeceği bir seçim. 
Bu süreçte, vasi atanan aslında sadece Mesrop Mutafyan olmadı. Türkiye Ermeni toplumuna da Ateşyan vasi olarak atandı. Bu, bu toplumun kendini idare edemeyeceğini, kendi kararlarını kendi veremeyeceği anlamına gelir. Toplum, ya silkinerek akli melekelerinin, iradesinin, gücünün, kuvvetinin yerinde olduğunu gösterip bu vasiyi reddedecek ya da bitkisel hayatta olduğunu, elinin ayağının tutmadığını kabul edecektir. Bu toplum için Ateşyan’ı gaspettiği makamdan indirmek rüştünü ispat etmek demek olacaktır. 
Gerginlikten kaçınma adına Ateşyan’ı sineye çekme seçeneği de insanların aklına geliyor olabilir. Tabii, ruh sağlığı yerinde olan kimse gerginlikten hoşlanmaz; fakat biri size ait olan bir şeye zorla, hileyle el koymuşsa, ki Ateşyan hepimizin iradesine el koymuştur, normal olan orada gerginlik çıkmasıdır. Çıkmıyorsa, muhtemelen hakkı gasbedilenin ya mecali ya cesareti ya da ikisi de yok demektir ve bu, sağlıksız bir durumdur. Öte yandan, bir itiraz çıkabiliyorsa, orada can vardır, enerji vardır, onur vardır. 
Önümüz Zadik, Hristiyanlığın ve Ermeni Kilisesi’nin önemli günlerinden biri. Herkes, bu günlere daha huzurlu girmeyi tabii ki isterdi ama huzursuzluk, haksızlığın, hukuksuzluğun bir sonucudur ve onlar kalkmadan bitmez. Zadik hatrına kimse Ateşyan’a saygı göstermek zorunda değil. Zadik, binlerce senedir var ve seneye de olacak. Ateşyanlar gelir geçer, Zadik baki kalır. Önemli olan hakkın yerini bulması.