YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Oldu olacak bu pazar yapsaydık

Tüm bu manzaraya baktığımızda öyle görünüyor ki bu seçim baskın seçim olduğu kadar belli ki biraz da panik seçim. AKP ve MHP hem muhalefete hazırlanma zamanı bırakmamak hem de siyasi dengeler daha da aleyhe dönmeden hiç olmazsa Cumhurbaşkanlığını kazanmak amacıyla böyle bir hamle yapmış gibi görünüyor.

MHP Lideri ve Erdoğan ile AKPnin müttefiki Devlet Bahçeli bir kez daha Türkiye siyasetinde önemli bir kırılmaya yol açacak bir çıkış yaptı ve erken seçim önerdi. Hatırlanacaktır, Bahçeli 2002 yılındaki erken seçim için de yol açıcı olmuş, bu hamlesiyle kendi partisi MHP ile koalisyon ortakları ANAP ve DSP Meclis dışında kalırken AKPnin uzun yıllar sürecek iktidarı başlamıştı. Bahçeli  geçtiğimiz yıl başkanlık tartışmaları sürerken yine benzer bir çıkış yapmış Fiili durumu yasal duruma çevirmeli diyerek ülkeyi Başkanlık sistemine götürecek referandumun da yolunu açmış, böylece bir yıl önce 16 Nisanda referanduma gitmiştik. Sonucu biliyorsunuz.

Bu kez Bahçelinin gerekçeleri şöyle: "Kaosa oynayanların oyunlarını bozmak şarttır. Seçim var mı yok mu, erken mi olacak zamanında mı yapılacak anlaşmazlık ve çekişmelerine son verilmesinin vakti. Siyasi muhataplarımıza ve aziz milletimize samimi ve tartışılmasını ümit ettiğimiz teklifimiz şudur: 26 Ağustos 2018 Pazar günü yani Malazgirt Zaferi ve Büyük Taarruzun yıldönümünde, Türk milletinin yeni bir zafer ruhuyla sandığa gidip, hem cumhurbaşkanı hem de milletvekili seçimlerinde Türk düşmanlarına hak ettikleri dersi vermesi en makul, en mantıklı, en akıllı, en demokratik yoldur."

Buna Erdoğanın vereceği yanıt merakla beklenmekteydi. Çok sürmedi bir gün sonra Erdoğan Bahçeli ile buluştu ve Erdoğan erken seçim teklifine evet demekle kalmadı seçim tarihini daha da önceye aldı. Yani 24 Hazirana. İki aydan bahsediyoruz şunun şurasında. Siyasi tarihi boyunca erken seçimlere karşı çıkan AKPnin bu yola gitmesi elbette önemli. Ama daha önemli olan AKP-MHP ittifakının neden böyle apar topar bir seçim ihtiyacı duyduğu.

Erdoğan referandum sonrasında yeni bir tablo oluştuğu ve tablo ile daha uzun süre devam etmenin zaaf yaratacağından söz ederek bu teklife evet demiş görünüyor.

Şöyle diyor Erdoğan: Türkiye'nin önündeki iç ve dış gündemin yoğunluğu, erken seçim kararının açıklanmasıyla ortaya çıkacak belirsizliğin bir an önce ortadan kaldırılmasını zorunlu kılıyor. Suriye'deki gelişmelerin hızlandığı, makroekonomik dengelerden büyük yatırımlara kadar her konuda çok önemli kararlar vermemiz gereken bir dönemde seçim konusunu ülkemizin gündeminden bir an önce çıkarmamız şarttır.

Gerekçe böyle ama siyaseti yakından izleyen herkes şunu rahatlıkla görebilir. Türkiye mevcut durumda bir ekonomik krizin içindedir. Ve krizin Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri için planlanan Kasım 2019 tarihine kadar derinleşmesi ve etkilerini toplumun tüm gözeneklerinde hissettirmesi gayet ihtimal dahilindedir. ABD Dolarının 4 TLye yerleşmesi enflasyondan cari açığa kadar tüm dengeleri altüst etmekle kalmamış birçok şirket bankalarla borç yapılandırmasına oturmuştur.

İkinci olarak Erdoğan rejiminin baskıları toplumu günden güne daha da sıkmakta, insan hakları ihlalleri neredeyse artık olağan hale gelmektedir. Toplumu günden güne geren bu tablonun AKPyi de zorlar hale geldiği aşikardır.

Bir başka denklem ise öyle görünüyor ki bilhassa MHPyi zorlayan İYİ Partinin çıkışıdır. Bu hamle ile muhtemelen İYİ Partinin en azından parlamento seçimlerine katılmaması, katılabilecekse de hayli hazırlıksız bir şekilde seçime gitmesi düşünülmüştür.

Cumhurbaşkanlığı seçimi açısından da Erdoğan ve Bahçeli belli ki muhalefete ortak bir aday çalışması için zaman ve propaganda imkanı bırakmamak taktiği üzerinde anlaşmış olmalıdırlar.

Bunlar kadar önemli olan başka bir faktör de Afrin  harekatı başta olmak üzere Suriye politikasında atılan adımlardan umulan faydanın sağlanamaması ve süre uzadıkça bu hamlenin her türlü dalgalanmaya açık hale gelecek olmasıdır.

Bütün bu saydıklarımız kadar önemli olan başka bir denklem de Mart 2019de yerel seçimlerin yapılacak olması. Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinden çok farklı dinamikler üzerine oturan yerel seçimlerden AKP ve MHP büyük ihtimalle umutlu değiller. 16 Nisan 2017deki referandumda İstanbul ve Ankarada  AKP açısından oy düşüşü yaşanması Erdoğan kadar Bahçeliyi de düşündürüyor olmalı. Rejim Martta alınacak tatsız bir sonucun Kasım 2019da yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine de yansıyacağını hesaplamış ve bunun önünü kesmek istemiş olmalı.

Tüm bu manzaraya baktığımızda öyle görünüyor ki bu seçim baskın seçim olduğu kadar belli  ki biraz da panik seçim.  AKP ve MHP hem muhalefete hazırlanma zamanı bırakmamak hem de siyasi dengeler daha da aleyhe dönmeden hiç olmazsa Cumhurbaşkanlığını kazanmak amacıyla böyle bir hamle yapmış gibi görünüyor. 

Böylece sadece iktidardaki ittifakın gönlü olsun diye üstelik OHAL koşullarında olağanüstü bir seçim atmosferine girmiş bulunuyoruz.

Bu hamle tutacak mı yoksa toplum bu kadar zorlamaya artık bir yanıt verecek mi? Öyle görünüyor ki bu sorunun yanıtı için çok fazla beklemeyeceğiz.