OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Patrikhane konusunda farklı düşünceler

Ermeni toplumu Patrikhane’yi işlevleri itibariyle sadece dinî bir kurum olarak görmüyor, hatta ironik biçimde dinî işlevlerini ikinci planda görüyorlar. Fakat, dinî olmayan işlerle ilgilenirken, bunu sivillerle yani din adamı olmayanlarla istişare ve işbirliği içinde yapması gerektiği fikri ağırlık kazanıyor.


Türkiye Ermeni toplumunun temel birtakım siyasi ve sosyal sorunları olmasına rağmen, bunları tartışırken baz alabileceğimiz somut veriler kısıtlıdır. Bu anlamda, Düşünce Platformu’nun KONDA’nın desteğiyle yaptığı anket, Türkiye Ermeni toplumuna dair değerli veriler sunuyor. Bu yazıda, bunlardan özellikle dinî kimlik, Ermenilik, Patrikhane ve bunlar arasındaki ilişkiye dair olanlar üzerinde durmak istiyorum. 
Son yıllarda, Müslümanlaştırılmış Ermeniler bağlamında, Hıristiyanlığın Ermeni kimliğinin ne ölçüde ayrılmaz ve tanımlayıcı bir parçası olduğu zaman zaman tartışılıyor. Önce şunu belirtelim ki, ankete katılanların %65’i, yani net bir biçimde çoğunluğu, kendini Hıristiyanlığın gereklerini yerine getiren biri olarak tanımlıyor. Dolayısıyla, çoğunluk Hıristiyanlığı önemsiyor. Fakat, Ermeni olmak için Hıristiyan olmayı şart görenler sadece %27. Demek ki geniş bir grup, kendi önemsediği Hıristiyanlığı başkalarına Ermenilik şartı olarak dayatmıyor. Bu özgürlükçü ve dolayısıyla olumlu bir tavır olarak yorumlanabilir. Ayrıca, Müslümanlaştırılmış Ermenilerin kabulü konusunda da katı bir reddiyeci tavır olmadığı şeklinde de yorumlanabilir.
Dindarlık ile toplumsal katılım arasındaki ilişkiye dair bir veri de patrik seçimi bağlamında kendini gösteriyor. Katılımcıların %80’i, sadece dinî faaliyetlere düzenli olarak katılanların patrik seçiminde fikir beyan edebileceğine katılmamış. Bu da onların patrik seçimini salt dinî bir mesele olarak değerlendirmediğini gösteriyor. Dindarlığı katılım için bir önkoşul olarak koymamışlar. Dolayısıyla, pazar günleri kiliseye gidip gitmeme, vaaz dinleyip dinlememe, oruç tutup tutmama ile patrik seçimlerine katılım arasında doğrudan bir ilişki kurmuyorlar.
Patriğin ve Patrikhane’nin konumuna gelince, toplumda bu konuda bir bölünmüşlük ve fikir ayrılığı olduğu söylenebilir. Şurası net ki, Ermeni toplumu kendini temsil eden merkezî bir kurum veya makam olmasını istiyor. Merkezî temsiliyetten yana olanların oranı %86 gibi yüksek bir oran. Fakat, “Türkiye Ermeni Patrikhanesi Türkiye Ermeni toplumunun devlet katında tek temsilcisi konumunda olmalıdır” önermesine katılanların ve katılmayanların oranlar birbirine yakın: katılanlar %42, katılmayanlar %39; kararsızlar ise %19. Toplumun Patrikhane’nin temsil yetkisi konuda kafasının karışık olduğu anlaşılıyor. Net bir eğilim yok. İlkesel bazda böyle bir bölünmüşlük olsa da, içinde bulunduğumuz durumda, Patrikhane’nin Ermeni toplumunu temsil etmediğini düşünenler ağırlıkta. Şöyle ki, ankete katılanların %78’i, halihazırda Ermeni toplumunu temsil eden meşru bir makam olmadığını düşünüyor. Başka bir deyişle, toplumun bir kısmı Patrikhane’nin Ermeni toplumunun temsilcisi olması gerektiğini düşünse de, şu anda bu işlevi yerine getiremediği görüşünde. Görünen o ki, içinde bulunduğumuz patrik seçim krizi Patrikhane’nin temsil kabiliyetini önemli ölçüde yaralamış. İnsanların, Patrikhane’yle fikri ve kalbî bağları zayıflamış. 
Temsiliyetin yanı sıra, kişilerin Patrikhane’ye yüklediği işlevler ve oradan beklentileri konusunda da bölünmüş bir vaziyet gözlemleniyor. Toplum, Patrikhane’nin sadece dinî konularla ilgilenip ilgilenmemesi konusunda eşit parçalara bölünmüş görünüyor. “Patrik ve patrikhane, sadece dinî konularla ilgilenmelidir” fikrine katılanlar %42, katılmayanlar %41. Bu soruda herhangi bir eğilim çoğunluğu sağlayabilmiş değil. Bu sorunun, toplumun organizasyonuna dair temel bir soru olduğu düşünülecek olursa, ihtilaflı, dolayısıyla sıkıntılı bir durumdan bahsedilebilir. Bu konu toplumsal bir gerginlik noktası olmaya adaydır. Bunu aşabilmek için bu konuda daha fazla toplumsal diyalog olması, yani konunun daha fazla tartışılması gerekir. 
Patrikhane’nin ilgilenmesi gerektiği düşünülen, dolayısıyla toplumun en önemli sorunları nelerdir diye sorulduğunda, doğrudan dinle ilgili konulardan ziyade “vakıflar arasında ortak bir mali havuz kurulmasını için çalışma” ön plana çıkıyor. “Eğitim kurumlarını iyileştirme”, “Patrikhane’ye yasal statü ve tüzel kişilik kazandırma” da onu takip eden konular. Patrikhane’ye yüklenen bu din dışı görev ve işlevlerle uyumlu olarak, insanlar, patrik seçimi sürecinde de adaylardan bu sorunların nasıl çözüleceğine dair projeler duymak istiyorlar. “Seçim süreci boyunca, patrik adaylarından, sadece ruhani konularla ilgili değil, Türkiye Ermeni toplumunun sosyal sorunlarıyla ilgili projeler de duymak, vereceğim oyu etkiler” diyenler %87’ye dayanıyor. Fakat, Patrikhane’nin din dışı konularla ilgilenirken mutlaka sivillerden, uzmanlardan yardım alması gerektiği görüşü ağırlıkta. Şöyle ki, “Patrik, sivillerden oluşan danışma kurullarıyla çalışmalı, kendi başına kararlar almamalıdır” fikrine katılanların oranı %86. 
Kısaca söylemek gerekirse, Ermeni toplumu Patrikhane’yi işlevleri itibariyle sadece dinî bir kurum olarak görmüyor, hatta ironik biçimde dinî işlevlerini ikinci planda görüyorlar. Fakat, dinî olmayan işlerle ilgilenirken, bunu sivillerle yani din adamı olmayanlarla istişare ve işbirliği içinde yapması gerektiği fikri ağırlık kazanıyor. Gerçi bütün bunlar Patrikhane’nin tarihî konumuyla, işleviyle uyumlu bir sonuçtur. Öte yandan, diğer sorulara verilen cevapları göz önüne aldığımızda, toplum Patrikhane’nin şu anda bu işlevleri yerine getirebildiği fikrinde değil.