ABD’nin ‘Dini Özgürlükler Raporu’nda hükümete ölçülü övgü

ABD Dışişleri Bakanlığı 2011 Uluslarararası Dini Özgürlükler raporu açıklandı -Raporun Türkiye bölümünde, hükümetin, azınlık vakıflarının mallarının iadesi konusundaki adımlarına dikkat çekildiği raporda, ''Hükümetin eylemleri, dini özgürlük hakkının korunması ve bu özgürlüklere saygının artırılmasına yönelik eğilimi gösteriyor'' ifadeleri yer aldı.

WASHINGTON (A.A) - ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu'nun Türkiye bölümünde, hükümetin, azınlık vakıflarının mallarının iadesi konusundaki adımlarına dikkat çekildi, ülkede dini özgürlükler konusundaki bazı sorunların devam ettiği belirtildi.

Bakanlığın raporunun Türkiye bölümünün özetinde, Türk Anayasası ve diğer kanunlar ile politikaların dini özgürlükleri koruduğu, uygulamada da hükümetin genellikle dini özgürlüklere saygı duyduğu kaydedildi.

Ancak, bazı anayasal hükümlerin bu hakları kısıtladığı belirtilen raporda, ''Hükümetin eylemleri, dini özgürlük hakkının korunması ve bu özgürlüklere saygının artırılmasına yönelik eğilimi gösteriyor'' denilerek, dikkate değer şekilde, hükümetin, önceki 10 yıllarda el konulan azınlıklara ait dini vakıfların mülklerinin iadesi veya tazminini kolaylaştıran karar aldığı vurgulandı.

Raporda, devletin, ''laik devleti'' koruma gerekçesiyle hükümet kurumlarında İslami ifadelere yönelik kısıtlamaları dahil, Müslümanlar ve diğer dini gruplara yönelik sınırlamalarının ise devam ettiği ifade edildi.

Raporda, hükümetin, 40 yıldır kapalı durumda olan Heybeliada Ruhban Okulu'nun hangi yasal merci altında tekrar açılabilmesine açıklık getirmediği kaydedildi.

Bunun yanında, bazı dini grupların, ''ibadet özgürlüğü, devlete kayıt yaptırma, mülk sahipliği ve din adamı yetiştirme'' gibi konularda kısıtlamalarla yüz yüze kaldıkları belirtilen raporda, dini konuşma ve ikna yasal olmasına rağmen, bazı Müslüman, Hristiyan ve Bahailerin bu konuda kısıtlamalarla karşılaştığı, bazen din propagandası yapmak veya çocuklara dini bilgiler sağlamak suçlamasıyla tacize uğradıkları kaydedildi.

''Olumlu gelişmeler''

Ayrıntılara bakıldığında da ''Dini özgürlüklere saygıda olumlu gelişmeler'' başlığı altında, yıl boyunca hükümet ve yerel belediyelerin dini özgürlükleri geliştirmek için adımlar attığı belirtildi.

Raporda, hükümetin, azınlık (cemaat) vakıflarına, önceki on yıllarda el konulan mülklerini tekrar almalarına izin verdiği, bunun yanında yeni cemaat vakıflarının da kurulmasına müsaade ettiğine dikkat çekildi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ekümenik Patrikhane'nin patrik seçimine başvuran başpiskoposlara Türk vatandaşlığı teklif ettiği hatırlatılarak, Erdoğan'ın bu açıklaması üzerine yapılan 26 başvurudan, 20'sinin Türk vatandaşlığı başvurusunun kabul edildiği kaydedildi. Ancak, yıl sonuna itibariyle bu başvuruların henüz onaylanmamış olduğu ifade edildi.

Bunun yanında, 2010 yılında olduğu gibi hükümetin, ''Selçuk'taki Meryem Ana Evi, Demre'deki St. Nicholas, Antakya'daki St. Peter ve Van'daki Akdamar kiliseleri ile Trabzon'daki Sümela Manastırı'' gibi, daha önceden devlet müzesi haline dönüştürülen önemli dini mekanlarda, yıllık dini ayinlerin yapılmasına yine izin verdiğine işaret edilen raporda, Diyarbakır Belediyesi'nin de terk edilmiş Ermeni kilisesi olan St. Giragos'un renovasyonuna katkı sağladığı ifade edildi.

Ayrıca, raporda, ülke genelindeki birçok belediyenin de terk edilmiş veya ticari mekanlar haline gelmiş kiliselerin, binanın dini önemini vurgulayacak kültür merkezleri veya müzelere dönüştürme konusunda planlar başlattığına dikkat çekildi.

Temmuz ayı itibariyle, imam hatip lisesi öğrencilerine, üniversite sınavındaki katsayı engellerinin kalktığı, bunun da bu öğrencilerin istedikleri herhangi bir programda eğitim görmelerini kolaylaştırdığı belirtildi.

Öte yandan, devletin ilk kez Alevilerin dini günü olan Aşure Günü'nü resmi olarak andığı ve ilk yeni cemaat vakfı olarak da İzmir'de Musevi Cemaat Vakfı'nın kurulduğu hatırlatıldı.

''Dini özgürlüklere saygı...''

Dini özgürlüklere saygının toplumsal statüsü ile ilgili bölümde de Türkiye'de dini inanç ve pratiklere yönelik toplumsal ayrımcılık ve ihlallerin olduğuna dair raporların bulunduğu belirtildi.

Raporda, Türkiye'deki Musevi liderlerin, Yahudi karşıtlığına dair kaygılarını ve Yahudi karşıtı duvar yazıları ve tehditlerin, doğrudan Ortadoğu'daki olaylarla bağlantılı olduğuna inandıkları ifade ettiği belirtilen raporda, Musevi liderlerin, azınlık cemaat liderleri ve sinagoglara yönelik Türk otoritelerin sağladığı koruma ve işbirliğinden de memnuniyetlerini dile getirdikleri kaydedildi.

Raporda, birçok gazete ve televizyon programlarında Hristiyan ve Musevi karşıtlığı mesajların yer almaya devam ettiği ve kitapçılarda Musevi karşıtı ve misyonerlere karşı eserlerin yaygın olduğu kaydedildi.

Müslüman olmayan dini toplum üyelerinin, yasal olarak okullardaki dini derslerden muaf oldukları ama pratikte, özellikle nüfus cüzdanlarında dinlerinin ''İslam'' yazması halinde, bu muaflıktan yararlanmada bazı zorlukların yaşandığı kaydedildi.

Yetkililerin, hükümet kurumları ile ilköğretim okullarında başörtü takılmasına yönelik yasağa devam ettiği belirtilen raporda ancak bu yasağın üniversitelerde dayatılmadığı ve bazı iş yerlerinde görmezden gelindiği bildirildi.

 

(AA)