LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Yine zam

Yasak illa içenin kellesini tehdit ederek olmaz. Önce epey marjinalleştirirsin. Kolaydır bu. Televizyonda içilen içkiyi bulanık göstererek, yapılan eylemin ayıp olduğunu anlatırsın mesela. Sonra büyük vergilerle, alımını zorlaştırırsın. İnsanlar her yasağa bir çare buldukları gibi buna da çareler ararlar. Saf alkolün içine aroma katıp rakıya benzetmek ya da çok ucuz şarabı gazozla karıştırıp içilebilir hale getirmek gibi akıllıca yollar bulurlar ama hemen onlar da bertaraf edilir.

Bu hafta alkollü içkilerin vergisi %16 oranında arttı yine. “Yine” diyorum, çünkü 2000’li yılların başından beri giderek çığırından çıkan bir artış yaşanıyor vergilerde, özellikle de rakının vergisinde. 1999’da asgari ücretle 84 büyük rakı alabiliyorken bugün asgari ücretle 12 büyük rakı alabiliyormuşsun. Şahane bir şey bu ‘Yeni Türkiye’.

Ama unutulan çok önemli bir nokta var. İçkiyi yasaklayıp sirozdan öleninden, fıçıyla Bordeaux şarabı sipariş verenine dek pek çok padişah ve şaraba yazdığı övgülerle tanınan şairler yetiştirmiş bir toprak burası. Tarihte birçok yasak olmuşsa da bu coğrafyada şarap yaşamaya devam etmiş. Binlerce yıldır anavatanlarında şarap üreten kadim halkların soykırım ve mübadeleyle yok edilmesiyle şarap da pek çok diğer şey gibi yok olmaya yüz tutmasına rağmen varlığını sürdürmüş.

Dünyada ne zaman yasaklansa, alkol üretimi artış göstermiş. ABD tarihinin en çok alkol tüketilen dönemi, ‘prohibition’ denen alkol yasağı dönemi olmuş. Biraz Hollywood filmi seyreden herkes Al Capone’u ve gizli gece kulüplerini hatırlar.

Ayrıca, şarabı diğer alkollü içkilerle aynı kefeye koymamak lazım. Şarap Anadolu’nun kadim halklarının kültürün ayrılmaz bir parçasıdır. Sekiz bin yıldır bu topraklarda bağcılık ve şarapçılık yapılıyor. Bunun en eski kanıtlarından biri, Hacı Firuz tepesindeki, MÖ 5400’e tarihlendirilen buluntular. Ermenistan’da, Türkiye sınırına yakın bir bölgede yer alan Areni-1 mağarasında bulunan dünyanın en eski şaraphanesinin kalıntıları da kanıt oluşturuyor.

Kutsal Kitap’a göre de Anadolu ilk şarabın üretildiği yer. Tufandan sonra ilk olarak Ararat Dağı’na ayak basan Nuh Peygamberin yaptığı ilk iş, bağ dikip şarap yapmak olmuş. Üstelik onun da pek kararında içtiği söylenemez; Kutsal Kitap’a göre, içip sarhoş olmuşluğu da var.

Anadolu nüfusunun önemli bir parçası olan Hıristiyanlar şarap üretmiş, satmış ve önemli ölçüde bununla hayatlarını sürdürmüşler. Karaköy’deki Şarap İskelesi Sokak’tan Kayseri’deki Gesi Bağları’na kadar, yaşadığınız şehirlerdeki şarap ve bağdan adını alan yerleşimleri düşünmeniz, şarabın ne kadar yaygın olduğunu anlamamız için yeterli. 

Tüm Anadolu’da Ermeni, Rum, Süryani yerleşim yerlerinde, kiliselerde Ağustos’un ikinci haftasında üzüm okunana kadar üzüm yeme yasağı, dinen başka açıklamalar yapılsa da bana öyle geliyor ki olgunlaşmadan yani şarapta kullanılacak hale gelmeden üzümlerin dallarından koparılmasını engellemek için konmuş bir kural olsa gerek. İlk şarabı üreten topraklarda yaşayan insanlardan, şaraba böyle bir saygı beklemek yanlış olmaz zaten.

Unutmamak lazım ki bu topraklar ilk şarabı üretti ve binlerce yıl boyunca ‘kutsal’ addederek tüketti. Birileri yasakladı, pahalılaştırdı diye içmekten vazgeçecek değiliz.