LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Hayalini kaybetmiş ülke

Mutsuzluğun yeni bir tarifini yaşıyoruz. 
Gerçekleşmemiş hayaller değil artık içimizi sıkan. Artık hiçbir hayalin gerçek olamayacağını anlamanın verdiği derin bir umutsuzluk bizimki. 
Sevmediğinden değil, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını çok iyi bildiğinden vazgeçtiğin şeyler gibi oldu koca memleket. 
Bu koca memleket ölüler üzerinde yükseliyor artık.
Sadece zamanlaması kötü diye bir kazada ölenler için üzülmeyecek raddeye geldi birileri. 
Belki iktidarın aleyhinde bir hava oluşur diye kaygı duyarak, çocuğa tecavüz haberini yayımlamaktan imtina eden gazetelerimiz var.
Ama şimdi biraz dışarıdan bakınca, el kadar tabutun taşınmasından utanmayanlar var. Ölen oğlunun arkasından yuhalatılan analar var. Meclis’e yerel kıyafetiyle gittiği için aşağılanan 15 gün çocuklarını ölümüne savunmuş bir milletvekili var. 301 madenciyi öldürenler 15 yıl ceza aldığı için seviniyoruz, çünkü ceza almayacaklarına yürekten inanıyorduk. 
Bunlar ilk değil. Yakinen biliyoruz.
Çok gaddarlık gördü bu memleket. 
Koca koca nehirlerinin kan akmışlığı, otel odalarında cayır cayır insan yakılmışlığı var. Nefreti iyi bilir buralar. Başkalarından nefret ede ede kendinden nefret edenlerin ülkesi burası.
Daha acısı, bunlara razı olanlar, bundan mutlu olanlar, kapı arkalarında bile bu yaşananlardan utanmayanlar var. 
İlk defa kazananın tarafında olmak, güçlüyle yan yana olmak, kan tadı almış yırtıcılara çevirdi pek çoklarını. Şimdi artık akıllarında kan kokusundan başka bir şey yok. Daha fazla kan istiyorlar. Bir gün bu delilik halinden kurtulup görebilecekler mi acaba verdikleri hasarı, bilmiyorum. Nasıl razı olduklarını hatırlayacaklar mı, bir adamın iki dudağı arasına tüm yetkiyi bırakmaya?
Kendi ufak, büyük çıkarları için ya da bastırılmış hınçları uğruna bugün bu tabloya bakıp sevinenler de anlayacaklar ki bombok bir hale geldik. 15 sene önce bir Ortadoğu diktatörlüğünde olsa dalga geçeceğimiz hayatı yaşıyoruz. İdamı tartışıyoruz, akrabalardan, iş adamlarından kurulma bir kabineyi, rektör olmak ya da hâkim olmak için şartların hafifletilmesini konuşuyoruz. 
81 milyon insanın, dünyanın ilk tarım arazilerinde yaşayan insanların kendi karnını doyuracak kadar ürün yetiştiremeyip buğdayı patatesi yurtdışından alıyor olmasını konuşmuyoruz. Dünyada ilk hayvanın evcilleştirildiği coğrafyada dışarıdan et almak zorundayız. Aldığımız etler hastalıklı hayvanlardan elde ediliyor iddiaları var ama onu da konuşmuyoruz. 8000 yıldır üretilen şarabın, 500 yıldır kültürün vazgeçilmez parçası olan rakının vergisi her gün artırılırken umrumuzda olmuyor. 
Kendimi koca bir ülkenin enkazı altında kalmış gibi hissediyorum. 
Her şeyden kötüsü umudunu kaybetmek galiba. Hayallerimiz kaybediyoruz. Hükümsüzdür. Ağzımda bir kekremsi bir çamur tadı. Bu kekremsilikten, bu utançtan, bu çaresizlikten kurutabilir miyim bilmiyorum.
Bilen bilmeyene yol göstersin.