Resmi tarih cephesinde yeni bir şey yok

Türk Tarih Kurumu Ermenilerle ilgili geleneksel devlet tezlerinin tekrarı niteliğinde kısa belgeseller hazırladı. Belgeseller "Ermenilerin Osmanlı Devleti'ne İsyanı, Terör ve Propaganda' başlığı sunuluyor ve Türkçe, İngilizce, İspanyolca, Almanca ve Fransızca dillerinde 7 bölümden oluşuyor. TTK’nın internet sitesinde yer alan belgeselleri inceleyen tarihçi Mehmet Polatel Agos için bir değerlendirme kaleme aldı.

Türk Tarih Kurumu, Ermeni meselesi hakkında yerli ve yabancı kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yedi bölümden oluşan kısa videolar hazırlamış ve beş dilde sitesinde yayınlamış. Videoların sunumunda da ifade edildiği üzere serinin temel gayesi Ermenilerin Osmanlı devletine isyanını göstermek. Bütün videolar boyunca da Ermeniler ‘isyan’ ve ‘terör’ tanımlamaları içerisinde sunuluyorlar. Elbette burada tek tek söylenenler ışığında bir değerlendirme yapmak mümkün değil. Ancak özetle videolara dair genel birkaç nokta dile getirilebilir. İlk olarak, bütün videolar boyunca Ermenilere dair olumlu neredeyse hiçbir ifade yer almıyor. Videolarda Ermenilerin Malazgirt’te Bizans’a isyan etmeye başladıkları ve günümüze kadar da aynı faaliyete farklı şekillerde devam ettikleri iddiasına dayalı bir anlatı benimsenmiş. Ermeniler kimdir, neler yaşamışlardır, nasıl bir hayat izlemişlerdir gibi sorular cevapsız kalıyor. 

Ermeniler Ermeni çetelerinden korunmuş

İkinci olarak, ilk olarak İttihat ve Terakki’nin 1916’da yayımladığı Ermeni örgütleri kitabında öne sürülen, 1950’lerde Esat Uras’ın kitabında dile getirilen ve daha sonrasında benzer çalışmalarda kullanılan eskimiş argümanlar videolarda tekrarlanıyor. Tehcir kararının alınma gerekçeleri arasında güvenlik, Ermenilerin savaşta karşı cephede savaşması, Ermeni çetelerin faaliyetleri gibi nedenler sıralanıyor. Bunlara ek olarak, tehcir kararının Ermenileri çetelere karşı da korumak amacıyla alındığı belirtiliyor. Yani devletin, Ermenileri çetelerden korumak için çetelerle birlikte sürgün ettiği iddia ediliyor. Aynı iddialar arasına, Ermenilerin taşınmazlarının kayıt altına alındığı, hatta bizzat emval-i metruke komisyonları tarafından Ermenilere mallarının karşılığı ödendiği de ekleniyor. Elbette emval-i metruke komisyonlarının kayıtları araştırmacılara açılmadığı için neye dayanarak bu iddia ortaya atılıyor bilemiyoruz. Ancak Osmanlı ve Cumhuriyet arşivinde bunun doğru olmadığını gösterecek fazlasıyla belge ve bu belgelere dayanılarak yapılmış çok sayıda akademik araştırma var. Aslında tehcire dair öne sürülen bu argümanların artık eskimiş, uluslararası akademi camiası tarafından kabul görmeyen ve birçok araştırmayla çürütülmüş olmalarına rağmen ısrarla sahiplenilmiş olmaları da resmi tarih cephesinde söylenecek yeni bir şeylerin olmadığını gösteriyor. Videolarda belki de yeni olan tek şey bu iddiaların düşük kalitede animasyonlar eşliğinde sunulması. 

Agresif söylem

Üçüncü olarak, özellikle son on yıl içerisinde devlet kanadında 1915’e dair daha yumuşak bir tavır söz konusuydu. Ermenilerin öldürüldüğü kabul ediliyor ancak bunun savaş ve hastalık gibi gerekçelerle meydana geldiği ve ölümlerin karşılıklı olduğu iddiası merkezinde yeni bir anlatı kuruluyordu. Bu anlatının ön plana çıkan unsurlarından biri de ortak acı temasıydı. Fakat bu videolarda daha agresif ve saldırgan bir söylemin tercih edildiği, sadece ortak acı meselesine sadece altıncı bölümde kısaca değinildiği görülüyor. Aynı bölümde protokollerin imzalanması ve sonrasında iki ülke arasındaki uzlaşma faaliyetleri olumlanırken, protokollerin Ermenistan tarafından hükümsüz kılındığı belirtiliyor. Videolarda protokoller konusunda Ermenistan Anayasa Mahkemesi ve parlamentosunun aldığı kararlardan bahsedilirken, protokollerin yürürlüğe girmesi açısından Türkiye tarafından ne gibi adımların atıldığı ya da atılmadığı hususuna değinilmiyor. Son olarak, son dönemde Ermeni araştırmaları alanında birçok yeni araştırma yapılmakta. Bu yeni araştırmalar sadece soykırıma odaklanmıyor hem öncesi hem de sonrasıyla Ermeni toplumunun yaşadıklarını farklı veçheleriyle ele alıyorlar. Osmanlı arşivlerinde çalışmalar yürütülüyor, Ermenice kaynaklar kullanılıyor, birçok farklı ülkenin arşivlerinden belgeler karşılaştırmalı olarak ele alınıyor ve hem Osmanlı hem de Ermeni tarihine dair yeni birçok konu açığa çıkartılıyor. Son yıllarda oldukça gelişen bu literatürün bulgularının videoların hazırlanmasında hiç dikkate alınmadığını söylemek mümkün.