‘Değişim zamanı gelmişti’

Amerika’nın Doğu Episkoposluk Bölgesi’nin başepiskoposu Khajag Barsamian, 4 Mayıs’ta yapılan seçim öncesinde, aday olmayacağını yazılı olarak bildirmiş, ardından aday gösterilen üç ruhani liderler arasından Hayr Surp Daniel Fındıkyan başepiskopos seçilmişti. Fındıkyan’ın genç olması ve gençlerle kurduğu yakın ve sağlam iletişim Ermeni toplumu için umut vadederken, Barsamian’ın görevden çekilmek istemesi, sevenlerini hem şaşırttı, hem de üzdü.

JULİET İNAN / NEW JERSEY

Beklenmedik bir zamanda, Srpazan Barsamian’ın görevine devam etmeyeceği haberini aldığımda üzülmüş, nedenini öğrenmek üzere görüşmek istemiştim. Yoğun programına rağmen bize zaman ayırıp bu samimi röportajı verdiği için kendisine buradan teşekkür etmek isterim. Her görüşmede, sevginin, saygının, dostluğun, kardeşliğin, birlik ve beraberliğin her birimizin, Allah’ın bir görüntüsü olduğunu bilerek yaşamanın bizi gerçek inançlı kıldığını anlatan Barsamian’ın düşüncelerini kendisinden dinlediğim için her zaman kendimi şanslı addederim.

Konfüçyüs “Nereye giderseniz gidin, ama tüm kalbinizle gidin” diyor. İnsan sevgisiyle Ermeni toplumuna hizmet eden Srpazan Khajag Barsamian, gittiği her yere tüm kalbiyle gitti. Bundan sonraki durağını merakla bekliyoruz. 

Asdvadz oknagan Srpazan Hayr! 

Son seçimde aday olmadığınızı, yazılı olarak bildirdiniz. Bu kararı almanıza ne sebep oldu? 

Değişimin iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Yirmi sekiz yıldır başepiskoposum. Bu süre içinde, sorumlu olduğum bölgeye, dünyanın birçok yerinden göç eden, anlayış ve karakter olarak birbirinden farklı Ermeniler geldiler. Göç edenler arasında yeni gelenler olduğu gibi, uzun yıllar önce gelmiş olanlar da var. Beyrut’tan gelenler ile Halep’ten gelenler aynı değiller. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden gelen Ermeniler de birbirlerinden farklılar. Mesela İstanbul’dan gelen ile Anadolu’dan gelenler aynı değil. Ermenistan’ın Yerevan bölgesinden gelen ile diğer bölgelerden gelenler dahi birbirinden farklılar. Bütün bu insanları bir araya getirmek çok kolay değil. Ancak kilisemizin görevi, herkesi yan yana getirmektir. Gerek kiliseler, gerek ruhani liderler, bu insanlar arasında ayrım yapmamalı, herkese ulaşılmalı. Eleştirilerin olması doğaldır. Mesela Ermenice bilmeyenler eleştirilir, bazılarınca Ermeni kabul edilmezler.

Bazen Ermenice dışında lisanlar, mesela İngilizcenin yanı sıra Rusça da, Türkçe de konuşulabilmeli. Çünkü hem kilisenin, hem de dinî liderlerin amacı herkese ulaşabilmektir. İletişim çok önemli. İyi iletişim kurabildiğiniz sürece insanlar kiliseye gelmek isteyecek, kilisede olacaklar ve orada yaşayacaklardır.

Amerika’da yaşayan Ermeniler arasında anlayış farklılıkları da var. New York’ta yaşayan halkın düşünce tarzı, Texas’ta yaşayanların düşünce tarzından çok farklı. Yaşadığınız bölgenin anlayışı, toplumun anlayışını etkiler elbette. Amerika’nın Orta-Batı bölgesini, örneğin Wisconsin’ı New Jersey ile karşılaştırdığınızda yine farklılıklar görürsünüz. Kısacası, bu bütünlüğü oluşturan grupları bir araya getirmek ve onları bir arada tutmak oldukça zor. Öyle bir noktaya geldim ki, tüm bunların beni yorduğunu fark ettim.

Görevim süresince yaptığım her şeyi severek ve isteyerek yaptım. Şimdiye dek söylediklerimin şikâyet olarak algılanmasını arzu etmem. Bunları, bulunduğum ortamı sizlere biraz anlatabilmek için kullandığım ifadeler olarak kabul edin. Tabii, yaşınız ilerleyince, ortam bedenen de sizi etkilemeye başlar. İki-üç yıl önce yaşadığım siyatik problemi, tamamen sinir sistemiyle bağlantılıydı. Bulunduğum ortamın beni fiziksel olarak olumsuz etkilediğini hissettim. Son gittiğim üç günlük Detroit programında, bir sabah uyandığımda yorulduğumu hissettim. O güne dek hiçbir zaman yaşamadığım bir durumdu. O sabah hem bedenen, hem de düşünce olarak etkilendiğimi anlayınca, değişikliğin gerekli olduğuna karar verdim. Ancak bunun dinlenmek için aldığım bir karar olarak da algılanmasını istemem. Benim için bu kararı almak çok kolay olmadı. Vehapar’a (Katolikos) kararımı bildirdiğimde, beni anlayışla karşıladı. Bunun için minnettar olduğumu söylemek isterim. Devam etmemi istediğini ancak kararıma saygı duyacağını ve destek vereceğini söyledi.  

İstifa mı ettiniz?

Hayır, istifa etmedim. Dört yılda bir seçim olur. Son seçimde aday olmayacağımı bildirdim. Adaylıktan çekilince, seçimlerin olabilmesi için üç aday seçilmeliydi. Mayıs ayında yapılan seçimde Başepiskopos Vicken Aykazian, Hayr Surp Oshagan Gulgulian ve Hayr Surp Daniel Fındıkyan aday oldular.

Değişiklik zamanının geldiğini hissetmek sağlıklı bir durumdur, hem toplum, hem de kendiniz için. Her ne işle uğraşıyor olursanız olun, işinizi severek ve coşkuyla yapmalısınız. Bir işe heyecanla devam etmeniz çok önemlidir. Benim için fazla bir coşku kalmamıştı. “Görevimin gereklerini yapayım gitsin” deyip devam etmek doğru olmazdı. Ben o noktaya gelmeden bu kararı aldım. Çünkü benim için episkoposluk ve toplumumuz çok önemli. Aldığım kararın hem benim, hem de halkım için doğru ve yerinde bir karar olduğunu düşünüyorum. 

Şimdiye dek aktif olarak çalıştınız; ileriye yönelik planlarınızın neler?

Günümüzde, insan hakları ve barış gibi konularda sorunlarımız var. Bunlar için çalışma imkânım olacak. Bazı planlarım var ancak şu aşamada bilgi vermem doğru olmaz.

Hayr Surp Fındıkyan’ın Amerika’da Doğu Episkoposluk Bölgesi’nin Başepiskoposu seçilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İlahiyat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, doktorası için onu İtalya’ya, benim eğitim aldığım okula gönderdim. Doktora tezi vereceği zaman yanındaydım. Sunumunu İtalyanca yaptı ve en yüksek dereceyle mezun oldu. Amerika’da doğmuş, babası İstanbullu Ermeni, annesi Alman bir aileden gelir. Kilisemizde çok aktif olan bir ruhani liderdir. Ermeniceyi, Kraparı, Almanca, İtalyanca, Fransızca, İnglizceyi çok iyi bilir. Karozu (vaaz) iyi verir, güzel konuşur ve iletişimi çok iyidir. Çok donanımlı bir ruhanidir.

Halkımızın kararıyla seçildi; bunun için çok mutluyum. Şunu da belirtmem gerekiyor ki, diğer ruhaniler de birbirlerine çok saygılılardı. Aralarında herhangi bir sorun olmamıştır.

Hayr Surp Fındıkyan genç olduğu için, genç neslin düşünce tarzını çok iyi biliyor, psikolojisini iyi anlıyor, bu yüzden de daha iyi iletişim kurabiliyor. Böylece genç kuşağı kiliseye getirmeyi başarıyor. Bu açıdan mutlu olduğumu söylemek isterim.

Kırk yıldan fazladır Amerika’da yaşıyorum. Ancak Amerikalı olduğumu söyleyemem. Amerikan vatandaşı olmaktan gurur duyuyorum ama Amerikalı değilim. Çünkü düşünce tarzımız farklı. Bu açıdan Fındıkyan, yeni jenerasyonu benden daha iyi anlıyor. Genç nesli çok önemsiyorum. Elbette orta yaş grubu ve yaşı ilerlemiş insanlarımız da önemli. Belli bir yaşa kadar kiliseye gelmemiş bir insanı ne yaparsanız yapın kiliseye getiremezsiniz. O yüzden gençlerin kiliselerde olması çok önemli. 

28 yıllık tecrübeniz ışığında, Hayr Surp Fındıkyan’a herhangi bir öneriniz olacak mı?

Seçildiği günden beri ona her zaman destek olacağımı belirttim. Ancak desteği ben gidip verme taraftarı değilim, Fındıkyan’ın gelip destek istemesi gerekir. Bunu kendisine de söyledim, çünkü başepiskopos ve lider olan kendisidir. Bu tür durumlarda, önceki başrpiskoposun veya liderin problem yaratabileceklerini düşünüyorum. Bu konuda çok hassas olduğumu belirtmek isterim. Birkaç defa gelip sormuştur, ben de görüşümü söylemişimdir. Fakat kararların bilfiil içinde olmak istemem. Burada lider olan Hayr Surp Fındıkyan’dır, karar merciinin kendisi olduğunu hissetmesi gerekir. Zamanında bundan dolayı bazı problemler yaşandı. Bu tür sıkıntılar sadece ruhani dünyada değil, her yerde, her profesyonel ortamda yaşanmıştır ve yaşanıyordur. Bir başkan seçiliyorsa, önceki başkan yeni gelen kişiye imkân verip, onun lider olmasını sağlamalıdır.  

Fındıkyan’ın seçilmesinin ardından, haftaiçi küçük bir devir teslim seremonisi düzenlendi, oysa bizler haftasonu, halkın da katıldığı bir tören olmasını bekliyorduk. Bunun özel bir sebebi var mıydı?

Özel bir sebebi yok. Bu karar tamamen Hayr Surp Fındıkyan’a aittir. Episkopos olduktan sonra bir tören olacağını umuyorum.

Agos okurları için söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Yüzyıllar boyunca toplumumuz şimdiki Türkiye topraklarına yatırımlar yapıp, yenilikler getirdi – Ermeni sanatçılar, yazarlar, müzisyenler, doktorlar, mimarlar ve daha niceleri... Bizler, ailelerimizi seçme imkânına sahip olarak doğmuyoruz. Ben bir Ermeni ailede doğdum ve Ermeni oldum. Bununla da gurur duyuyorum. Bir Çinli veya bir Türk ailede de doğmuş olabilirdim. Nerede doğarsak doğalım, her birimiz Allah’ın bir hediyesi olarak bu dünyaya geliyoruz. Varlığımdan ben gurur duyuyorsam, diğer insanları da sevmeli, diğer insanlara da saygı göstermeliyim. Bize düşen sorumluluk, Allah’ın verdiği güzellikleri komşularımızla, diğer toplumlar ve ırklarla paylaşmaktır. Osmanlı döneminden bu yana Ermeniler o topraklarda doğdular, varlıklarını korudular ve Ermeniliklerinden gurur duydular.

Kutsal kitaplar “Allah sevgidir” der. Biz, her insanın Allah’ın bir görüntüsü olduğuna inanıyoruz. Allah’ın sevgi olduğuna inandığımız için de, o sevgi içimizde mevcut. Fakat bazı nedenlerle, içimizdeki sevgiyi kapatıyoruz. Ben korkmadan, çekinmeden içimizdeki o sevgiyi, kalplerimizi açmamız için dua ediyorum. Birbirimizi sevmek ve saygı duymak için dua ediyorum.