Mutfağa hapsolan anneler ve şef aşçı olmak isteyen oğullar

BÜRKEM CEVHER

Adını görür görmez bu kitap okuma listemin en tepesine yerleşti. Pelin Ossmann tarafından yazılan bu çocuk romanında başta toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanması olmak üzere, çocukların meslek seçimleri, hayvan sevgisi ve aile gibi konular da işleniyor; çocuklara hayal kurmanın ve hayallerinin peşinden gitmenin önemi anlatılıyor. Roman, sakin ve samimi anlatımı ile hem çocukları düşünmeye sevk ediyor hem de didaktik olmadan yanıtları çocukların bulmasını sağlıyor. Esin Bayhan’ın çizimleri ile de okuması keyifli bir kitap ortaya çıkıyor.

Her şey, kıpır kıpır yerinde duramayan Özgür’ün bir lokantada gezinmeye başlaması ile başlar. Özgür bu gezintinin sonunda kendini lokantanın mutfağında bulur. Mutfakta çalışanların kendilerini işlerine kaptırması, herkesin ahenk içinde işlerini yapması Özgür’ün çok hoşuna gider ve günün birinde ünlü bir aşçı olmanın hayallerini kurmaya başlar. 

‘Erkek adam’

Bir süre sonra, mutfakta geçen yorucu bir günün ardından annesinin sinirden kahkaha krizine girmesi evdeki rolleri sorgulamasına neden olur. “Annemin ikinci bürosu gibiydi mutfak. Kim koymuştu ki bu kuralı? Peki annem neden hep mutfaktaydı? Dün de bugün de, tüm ayların ve yılların bütün günlerinde neden hep anneler pişiriyor yemekleri?”  diye sorar kendine. Sonra sınıf arkadaşlarına da sorar bu soruyu. Kurallar her evde farklı işler. Özgür’ün evinde baba hep televizyon başındadır. Karısı da tüm gün bir işte çalışır ama baba asla eşine mutfakta yardım etmez. Eşinin mutfakta geçirdiği saatlerin farkında bile olmaz. Özgür annesine bunu sorduğunda aldığı yanıt tüm kadınlardaki kabullenmişliğin bir timsalidir: “Böyledir bu işler. Anneannen de benim gibiydi. Hem yıllarca öğretmenlik yaptı hem de yemeklerimizi pişirdi. İşte ben de onun gibi...” Babasının yanıtı ise, “Annenin yaptığı gibi yemek yapan yok. Biz çok şanslıyız oğlum, tadını çıkar,” der. Bunun üzerine arkadaşlarına sormaya başlar Özgür. “Arkadaşlarıma sordukça evlerdeki durumun hep aynı olduğunu anladım. Anneler dışarıda çalışsalar da çalışmasalar da evdeki mutfak işleri onların üzerindeydi. En ünlü şeflerin erkek olduğu bir dünyada, annelerin evlerde, mutfakta yalnız olmaları garibime gitti” der. Bazı babalar annelere çok yardımcıdır. Ama ‘yardımcı’ lafının kendisi bile asıl görevin kimde olduğunu işaret eder. Özgür ise ünlü bir mutfak şefi olmak istediğini kabul ettiremez babasına. Yine klasik yanıtı verir babası: “Erkek adam mutfağa yakışır mı?” 

Kitap, ilk bölümde bu sorularla ve toplumsal cinsiyet  rollerinin tartışılması ile başlasa da annelerin mutfaktan çıkabilmesine veya babaların mutfakta eşit görev almasına yönelik herhangi bir çözüm sunmaz. Belki de çözümün çocuklarımızda olduğunu düşünür yazar çünkü Özgür aşçı olma isteğinde diretir. Sonunda babasını da ikna eder. Babası mutfakta anneye yardım etmek için herhangi bir girişimde bulunmasa da kendisine dokunmayacak şekilde orta yolu bulur ve aileden ilk defa mutfağa girecek bir erkeğin varlığına kendince razı gelir. 

Hayal et

Kitap ikinci bölümünden itibaren Özgür’ün arkadaşı Nazlı’nın annesinin açmış olduğu Burgulu Makarna Lokantası etrafında şekillenir. Uykucu aşçıları Nurten Hanım’ın kedisi Dilaver’e olan düşkünlüğü ile çocuklar hayvan sevgisinin değerini öğrenirler. Nurten Hanım’ın hayatında sadece mutfağı ve Dilaver vardır. Gün gelir Dilaver ömrünü tamamlar ve Nurten Hanım yaşam zevkini kaybeder. Özgür ve ailesi Nurten Hanım’ı tekrar hayata bağlayacak bir yol bulurlar ve ona bakıma muhtaç bir yavru kedi verirler. Gerçekten de Nurten Hanım hem yaşam neşesine tekrar kavuşur hem de Özgür’ü aşçılık yolunda desteklemeye başlar. Ona Özgür’ün en sevdiği makarna sosu tarifini vermekle kalmaz, her tarifini şifreli yazması öğüdünü de verir. Çocuklar Nurten Teyze sayesinde bir mesleği severek yapmanın başarının en önemli anahtarı olduğunu fark ederler. Önemli olan hayal etmek ve bu hayalin gerçekleşebilmesi için gerekli adımları atabilmektir. 

‘Annem Neden Hep Mutfakta?’ yola toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanması ile çıksa da romanda kadınlar bu rolleri kabullenirler ya da kabullenmekten başka çare bulamazlar; yine de bu rolleri kabullenmeyen çocuklar yetiştirirler. Hiçbir işi ‘erkek işi’/’kadın işi’ olarak varsaymaz çocuklar. Kendi istedikleri mesleği seçerler ve tecrübe etmek isterler. Pelin Ossmann’ın en büyük başarısı,  çocuklara hayal ederek hem kendilerinin hem de toplumun daha mutlu ve başarılı olması yolunda ilham vermesidir.  

Annem Neden Hep Mutfakta?

Pelin Ossmann

Resimleyen: Esin Bayhan

Elma Yayınevi 

152 sayfa.