Başka bir coğrafya mümkün mü?

ONUR YOLCU

Her şeyin planlı, organize ve endüstriyelleşmiş olduğu bir dünyada, eğer özgürlük bir hayalse bu hayalin peşinden nasıl gitmeli? İnsan deneyiminin sınırlarını zorlayacak bir hayalle elbette! 

Everest Yayınları tarafından yayımlanan Nicolas Dickner imzalı ‘Özgürlüğün Altı Derecesi’, coğrafyayla başı dertte olan karakteriyle bizi ilginç bir yolculuğa çıkarıyor. Roman, üç ana karakter üzerinden çapraz bir kurguyla ilerliyor. Bir dünyadan diğerine geçerek polisiye bir roman gibi ilerlese de, aslında anlatı yapısı farklı bakış açılarını içine alacak şekilde kurulmuş. Romanda iki çocukluk arkadaşı, Eric ve Lisa çılgın gençlik hayallerine ulaşamasalar da, günün birinde dâhiyane bir projeyle insan deneyiminin sınırlarını zorlamaya girişiyor. Henüz ilkokul yıllarında tanıştıkları günden itibaren taban tabana zıt görünseler de birbirini tamamlayan bu ikili; Lisa’nın özgür ruhu ve Eric’in profesyonel zekâsı sayesinde, kendileri tüm güvenlik önlemlerini atlatacak, sınırları zorlayacak, heyecan verici bir gemi yolculuğunun içinde buluyorlar. Bu yolculuğun şifrelerini çözmeye çalışansa yine coğrafyayla başı dertte olan ve şartlı salıverme ile Kanada Kraliyet Polisi’nde kamu hizmetini yerine getiren eski bir internet korsanı Jay. 

Walters’ın hayali

Kitabın ithaf edildiği Larry Walters, aslında en büyük hayali uçmak olan bir TIR şoförü. Uçmakla ilgili hiçbir bilgisi olmamasına rağmen 1982 yılında bir gün hayalinin peşinden gitmeye karar veriyor ve 42 adet meteoroloji balonunu oturduğu sandalyeye bağlayarak hayaline ulaşmaya çalışıyor. Tek dileği evinin üzerinde birkaç saat uçmak olan Walters, balonlar kontrolden çıkınca bir hayli yükseğe çıkıyor ve nihayetinde imdadına yetişen pilotlar sayesinde kurtulabiliyor. Hava güvenliğini ihlâl etmekten 1.500$ ceza kesilen Walters böylece bir efsane halini alıyor. 

Coğrafyanın dışına çıkmaya çalışan bu hikâyeden ilhamla yaratılan roman, Eric ve Lisa’nın ilk gençlik yıllarından başlıyor. Eric’in agorafobisi (açık alan korkusu) dışarı çıkmasına engel olduğu için liseyi dışarıdan bitirmesi gerekiyor. Klostrofobiden (kapalı alan korkusu) muzdarip Lisa ise çocukluk arkadaşını hiç yalnız bırakmıyor. Paraları olmadığı için hayallerini gerçekleştirmekte zorlanan ikili, onları Kanada ve ABD sınırındaki küçük bir kasabanın sınırlarının dışına çıkaracak çılgın projeler peşinden koşuyor. Derken Eric annesiyle birlikte başka bir ülkeye taşınıyor ve Lisa da hayatın getirdiği binbir dertle uğraşmak zorunda kalıyor. Ancak özgürlük hayallerinden hiçbir zaman vazgeçmediklerinden, zamanı geldiğindegüçlerini birleştiriyor ve kimsenin akıl sır erdiremediği bir yolculuğu tasarlıyorlar. 

Bu özgürlük yolunda Lisa, gizlice bir yaşam alanına çevirdiği bir konteynerle açık denizlerde kendine yeni bir dünya kurmaya girişiyor. Kimseye çaktırmadan o gemiden bu gemiye, konteynerin içinde bir dünya seyahati yapılabileceğini düşünen ikilinin hayalleri, konteynerin bu gizemli seyahatinin güvenlik birimleri tarafından fark edilmesiyle zora giriyor. Gerçek ismini kullanmasına izin verilmeyen ve işin mutfağından gelen birisi olarak tüm gününü polis biriminde kredi kartları dolandırıcılığı dosyalarını inceleyerek geçiren sivil hizmet görevlisi Jay ise, CIA’in bile çözemediği sırlar arasından ilerliyor. 

Romanın gerçeği

Anlatının arka planında, her iyi romanda olduğu gibi sağlam bir yapı ve ilham aldığı gerçekliğin yorumlanması yer alıyor. 11 Eylül saldırıları sonrası Batı ülkelerinin kendini sürekli tehdit altında hissetmesi, alınan –bazen göstermelik– güvenlik önlemleri ve değişen dünya düzeninde zaman zaman su yüzüne çıkan ciddi bir mülteci meselesi, romanın anlattığı hikâyenin ardındaki temeli oluşturuyor. Dickner her ne kadar eğlenceli, hınzır ve alaycı bir dille yazsa da; Jay’in bu olayı aydınlatmak için incelediği dosyalarda da görüldüğü gibi, aslında ülkeler ve yasaların sınırlarını aşmak meşakkatli ve hatta ölümcül bir yolculuk. Son dönemlerde bölgemizdeki, hatta yüzlerce, binlerce mültecinin mezarı olan yanı başımızdaki Akdeniz’i hatırlatmaya gerek var mı? 

Sınırların kalktığı bir coğrafyayı hâlâ düşünemiyorsak, düşüncemizdeki sınırları kaldırmalıyız belki de. Gençlik hayallerini gençlikte, bir hayatı, bir kimliği, bir geçmişi geride bırakmanın büyümek olarak görüldüğü asri zamanlarda; özgürlüğün yolundan gitmenin, olmayacak hayallere kapılmanın, sadece kendi özgürlüğümüz için değil, hiçbir çıkarımız olmadan, bu özgürlüğe bizden daha çok ihtiyaç duyanlar için yola çıkmanın zamanı ne zaman gelecek?

Özgürlüğün Altı Derecesi 

Nicolas Dickner

Çeviri: Soner Sezer

Everest Yayınları

328 sayfa.