Kürt dilinin şaheseri

NURGÜL ÇELEBİ ÖZMEN

Kürt edebiyatının önemli isimlerinden biri olan Melâyê Cizîrî’nin (tam adı Ahmed b. Muhammed el Bohti el-Cizîrî) ‘Divan’ı, İlhami Sidar’ın çevirisiyle raflardaki yerini aldı. Yaşamı hakkında pek bilgi sahibi olmadığımız Cizîrî, 16. ve 17. yüzyıllar arasında yaşamış Cizreli bir medrese müderrisi olması nedeniyle Melâyê Cizîrî adıyla tanınmıştır. 

Gökkuşağı

‘Cizîrî Divanı’, Fars dilinin hâkim olduğu bir coğrafyada ve dönemde Kürt dilinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Oysa Cizîrî’nin yaşadığı dönemde Kürt şair ve edebiyatçılarının Farsçayı kullanması Kürt dilinin asimile olmasına zemin hazırlamış olduğu görülebilir. Dolayısıyla onun Kürt dilinde eser vermesi, dilin zenginliğine katkı sunmasının yanı sıra unutulmaya yüz tutmuş bazı kullanımların kaybını da engellemiştir. Ancak onun Divan eserini sadece lengüistik katkısını temel alarak değerlendirmek doğru olmaz. Çünkü kaleminden dökülen her bir satır, engin bir okyanusun koyu mavisine gizlenmiş yoğunluğu içermektedir. Özetle, onun satırlarında bir gökkuşağının sahip olduğu her rengi bulmak mümkün. 

Ardıllarına da örnek olan Cizîrî’nin şiirlerinde gerek üslûbu gerek derinlikli anlatımıyla varoluş felsefesine de nüfuz etmiştir. Sanatsal olduğu kadar akıcı ve anlaşılabilir olması, onun şiirlerinin halk tarafından da benimsenmesine zemin hazırlamıştır. Böylece şiirleri medreselerde okutulmuş ve dilden dile aktarılarak yaygınlaşmıştır. Kitabın girişinde ifade edildiği üzere:

“Cizîrî’nin hemen bütün şiirleri metafizik ve ruhsal bir derinlik içermekle birlikte şairin sadece geleneğin getirdiği klişelere, manzumlara yaslanmakla yetinmeyip metaforlara, alegorilere dayalı karmaşık ve çarpıcı bir düşünsel arka plan kurmayı ustalıkla başardığı görülür. Bu şiirlerde aşk ve güzellik kavramları bütünlük içinde, bir arada ele alınır. Evrendeki her güzelliğin Tanrı’nın suretini, tanrısal güzelliği yansıttığı öğretisine bağlı kalan şaire göre, her şey bu hakikati kanıtlayan bir simgedir. Onun Tanrı kavramı etrafında hiçleşmeyi ve onda bir olmayı arzulayan mistik tutkusu birçok şiirinde kendini açıkça gösterir. Öte yandan evrenin, oluşun, varlığın maddi temellerini görmezden gelen bir yaklaşım sergilemekten de kaçınır.”

Örnek metin

Eserin yüzlerce yıldır medreselerde ders kitabı olarak okutulduğu düşünüldüğünde, ağırlığı ve kıymeti bir kez daha anlaşılmaktadır. Salt şiir olmaktan çok daha fazlasını ihtiva eden Divan, yazıldığı dönem hakkında da bilgi sahibi olunmasını sağlıyor. Bu çok katmanlı bir dokuya sahip eser tarihsel önemin yanı sıra tasavvufî düşünceye de farklı bir lezzet sunar. Melâyê Cizîrî’nin tasavvufî mazmunlardan yararlandığı gazel ve kasideler, klasik şiirin kendine özgü kuralları çerçevesinde semboller aracılığıyla anlamsal yoğunluğu artan bir şiir yapısı görülmektedir.

Varlık ve hiçlik

Cizîrî’nin, eserinde İbnî Sîna’dan Hipokrat ve Öklid’e, Hallâc-ı Mansûr’dan Molla Câmî’ye kadar birçok bilgin ve filozofa göndermede bulunarak varoluşu, hiçliği değerlendirmesi bu derinlikli çalışmanın, her okuyuşta farklı anlamlar kazanmasını sağlar. Onun varlığı sorgulayan ancak kuşku duymayan tavrında, evrendeki tüm güzelliklerin Tanrı’nın birer yansıması olduğu görülmektedir. İlhami Sidar’ın da vurgulamış olduğu üzere:

“Varlıkta bir bütünlüğün kendini gösterdiğine inanan şair, zaman kavramını ezel ve ebed ile birleştirir. Varlıktaki gizleri açıklamada yetersiz kalan akıl pek çok konuda insanı yanılgıya düşürebilir; bu yüzden gerçeğe açılan kapı, asıl marifet kapısı kalptir. İnsan ancak yanılsama perdesinden sıyrılırsa varoluştaki işaretleri ve evreni kuşatan gizleri keşfedebilir; bu ancak sezişle olur, seziş ise akılla değil kalp yoluyla gerçekleşir.

Yıldızların kümelerin sırrı kavranamaz tek

başına akılla

Vahdet ilminin nuru olmadan akıl hep kalır kuşkuda”

(111. manzum, 120. Beyit)

Cizîrî’nin bu beytinden de anlaşılacağı üzere ‘Divan’, felsefî yönüyle düşündüren, düşündürürken zihin egzersizi yaptıran özelliğinden ötürü zamana yayılarak okunması gereken nitelikli bir eserdir. Eserin anlamsal yoğunluğuna dalış yapmak ve tekrardan dalış yapmak… Her seferinde farklı lezzetler sunan bir deneyim yaşatacaktır.

Dîvân

Melaye Cîzîrî

Çeviri: İlhami Sidar

Ayrıntı Yayınları

448 sayfa.