BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Şaibeli Reşit Galip üzerine

Aslında, 22 Ekim tarihli Cumhuriyet’te genç köşe yazarı Barış Terkoğlu’nun aşağıdaki satırlarından sonra   bu konuda kalem oynatmak zor: 

 “ ‘Tabiiyetinde bulunduğum her türlü devlet tabiiyeti ve egemenliğini reddettiğime; bundan böyle ABD Anayasası’nı ve yasalarını iç ve dış düşmanlara karşı savunacağıma; ABD’ye bağlılık ve sadakat göstereceğime; kanunun gerektirdiği hallerde ABD ordusuna hizmet vereceğime...’ Türkiye gazetesi patronu Mücahid Ören de, büyükelçi atadıkları Merve Kavakçı da ABD vatandaşı olurken böyle ant içmişti.

“ ‘Elimizde Kuran, kalbimizde iman, Müslümanız Müslüman, yaşasın İslam!’  Geçen yıl, dincilerin kontrolündeki bazı okullarda çocuklara bu ant okutuluyordu. Görüntüleri çıkınca, Meclis Başkanı’na soruldu. ‘Özel yaşam’ dedi. Görülüyor ki ant içmeye karşı bir alerjileri yok!”

***

Aslında CB Erdoğan’ın, “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım” diye özetlenen bu Türkçü and’a hiçbir itirazı olmamak gerekir. Çünkü İslamcı CB’likten İslamcı-Türkçü CB’liğe terfi etmeyi oy derleme açısından çok daha avantajlı bulduğu için, İslamcı el işareti Rabia’yı bile, İslam’la zerre kadar ilişkisi olmayan, Nazi Almanyası’nın anımsatan, tamamen Türkçü bir yeni tanımlamaya kavuşturdu Ocak 2018’de:

«Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Devlet, Tek Vatan» .

Onun derdi And’ın içeriği değil, “Son derece tartışmalı isim”  diye nitelediği yazarı. Çünkü o, Ezan’ı Türkçeleştirenlerden biri.

Reis böyle konuşunca, hık deyicilerin başı Ömer Çelik el yükseltti: "Andımızın yazarı R. Galip çok şaibeli ve kafatasçı zihniyetin bir ürünüdür" .

Büyüklerimiz böyle buyurduysa And yazarı mutlaka şaibelidir de, acaba nasıl?  

***

Belki de R. Galip, kendisine yakın bazı ideoloji sahiplerini taşeron olarak kullanıp karşıtlarını itlaf ettirmiş, ondan sonra bunlar kendisine karşı gemi azıya alınca bu sefer de itlaf edilmişlerin yanına geçip o taşeronları itlaf ettirmiştir?

Belki de akrabalarını ve yandaşlarını memuriyetlere sınavsız atamıştır?

Belki de kendisine, maliyeti bugün bile bilinmeyen ve kaçak olduğu söylenen devasa bir külliye yaptırtmıştır o darlıkta? Belki de kendisine o tarihlerde (Piper markasından mülhem olarak) Pırpır tabir edilen bir makam tayyaresi, bir tane daha, bir tane daha aldırtmış ve sonuncusuna “Arap emirinin hediyesi” dedirtmiştir?

Belki de partisinin 187 ay içinde 186 kez değiştirdiği  ihale kanununu bile atlayıp yandaşlarına kamu ihaleleri vermiştir?

Belki de kızlarına iki holdingden birer damat almış, damatlar da holdingler de ihya olmuştur?

Belki de, belki de, R. Galip teröristtir?

***

Budur işte! Çünkü İstanbul Tıbbiye’yi bitirdikten sonra asistanlığı tepip kim niye gider kupkuru Anadolu’ya? Kim şehirleri fethetmek için köyleri örgütlemeye soyunur? Garanti, ya Küba’dan esinlenen THKO’cudur yani Deniz Gezmiş’çi, yahut da Çin’den esinlenen TİİKP’cidir yani Doğu Perinçek’çi.  

Terörist olmasa, nasıl göze alabilir Tek Adam’a diklenmeyi, hem de sofra’da? Tek Adam’ın hocası olan muhafazakar Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet kız öğrencilerin daha kapalı giyinmeleri gerektiğini okullara duyuracağım deyince, terörist dilini tutamıyor. Zira kendisi Rodos’ta kız-erkek karışık  Fransızca tedrisat yapan Alliance İsraelite gibi yeni bir okulda okumuştur.

Bingo! Alliance İsraelite! Neden düşünemedim! Yahudi okulu! Sakın bu R. Galip, babası mahkeme reisi Mehmet Galip olduğu halde,  Yahudi olmasın? Bunlar sülalece en azından dönme olmasın; yazdıydı zaten Yeni Akit . Ben nasıl Katolik Hıristiyan olduğum için İzmir’de Saint Joseph okuduysam, o da Yahudi olduğu için bu okulda okumuş olmalı.

Yazdıkça düşünüyorum da, Allah bilir, Türkçülüğü Yahudi olduğunu saklamak içindir; Kürt Ömer Çelik’in Türkçülüğü gibi mesela?  Aynen bugün, FETÖ’ye en sıkı küfredenlerin eski Fethullahçı olmaları gibi.   

***

“Şaibeli” deyince benim aklıma gelenler bunlar. Özellikle de, suiistimaller. Siz de ekleyin.

Ekleyin de, aklım karıştı, bu bakan öldüğünde cebinde 5 (beş) lira varmış.

Yüksek sesle düşünmeye devam ediyorum: 1) Varmış da, minareyi çalan kılıfını hazırlamış olmalı. 2) O zaman niye sadece 5 lira? 3) Herhalde, o kılıfı koyduğu yeri,  otuzuna varmadan üç kız evlatla dul bıraktığı Çerkes eşi Zübeyre Hanım’a söylemeyi unutmuş olmalı.

Çünkü kadın, Atatürk’ün araya girmesi üzerine banka kredisiyle aldığı evin bir oda/mutfak/helasına sığınıyor, gerisini kiraya verip direniyor. Kızlardan birini kayınbiraderi (Büyükelçi Hüseyin Ragıp Baydur) evlatlık alıyor, diğer ikisi yaşları büyütülerek evlendiriliyor. Hatta birisi, Bodrumlu bir delikanlıyla. Fotoğraf teatisi yoluyla. Bodrum o tarihte İstanbul’dan gemi veya otobüsle 5 günlük yol…

***

Şimdi basalım ayağımızı yere.

İktidardan veya muhalefetten (özellikle de CHP’den) hiçbir siyasetçi kalkıp da şunu söyleyemiyor:

Türk’ün hem Avrupa (“hasta adam”) hem Osmanlı tarafından (“Etrak-ı bî idrak”) aşağılandığı bir devirde, Rodos’taki Yunan baskısından abisiyle kürek çekerek Marmaris’e sığınan R. Galip, o koşulların ve de 1930’ların atmosferinde tabii ki “Türk” kavramına vurgu yapacaktı. Ama aradan 90 küsur yıl geçti. Baskılar yüzünden bir Kürt bilinci oluştu. Bu ortamda “Reis’e selam, asimilasyona devam” dersen, Türkiye’nin mevcut halini de çatır çatır dağıtırsın. “Türk” yerine artık, M. Kemal’in 1924’e kadar kullandığı terimi koymalı, “Türkiyeli” demeliyiz.

Demiyorlar. Diyemiyorlar. Onların gözünde ulus değil, bugün alacakları oylar önemli. 

Not: O kadar gizlediğim halde ulusolcu kardeşlerim onun torunuyla evlendiğimi çakmışlar .

22 yıl sonra çakmışlar ama olsun, haber haberdir.