Bu kitap bu çeviriyi hak etmiyor

SEVAN DEĞİRMENCİYAN

Ermenice kaynakların Türkçeye tercümesi hâlâ sıkıntılı bir konu maalesef. Yüzyıllar boyunca iyi kötü etkileşen Türkçe ve Ermenicenin henüz buna benzer ciddi bir sorunla baş edemiyor olması da ayrıca düşündürücü. Ermenice tarihi veya edebi kitaplar sık sık Türkçeye çevriliyor olmasına rağmen bu yayınların büyük bir kısmı iki dili de uzman seviyesinde bilen insanları tatmin etmekten hayli uzak ne yazık ki.  

Ermeniceden Türkçeye yapılan her kitap çevirisini eleştirmeye maalesef vakit olmuyor fakat insanların güvendiği, sevdiği yayınevlerden çıkan Ermenice çeviriler hakkında bir-iki kelam etmeden geçmek, o yayınevlerine karşı beslediğim derin saygı ve sevgiyle bağdaşmaz. Bu yayınevlerinden biri de Ermenice çeviri kitaplar yayınlama konusunda belli bir deneyime sahip saygın bir kurum olan Tarih Vakfı Yurt Yayınları. Bu yüzden son günlerde elime aldığım bir kitap beni hayal kırıklığı ve ümitsizliğe sürükledi. Memlekette işini iyi yapan kurumların dahi yavaş yavaş kafalarımızda soru işaretleri yaratmaya başlaması üzücü.

İlk soru 

Söz konusu kitap, Ermenistan’ın ilk cumhurbaşkanı sıfatından epey önce ciddi ve önemli bir tarihçi unvanı kazanmış olan Dr. Levon Ter-Petrosyan’ın bir çalışması: ‘XII-XIII. Yüzyılda Kilikya Ermenileri Kültüründe Asurilerin Rolü’. Talihsizlik kitabın başlığından başlıyor. ‘Ermeni Kilikyası’ denmesi gerekirdi. Yıldız Deveci Bozkuş ve Vartanuş Çerme tarafından Ermeniceden Türkçeye tercüme edilen kitap 42 sayfa. Çevirmenler önsöz de yazmış. Bozkuş ve Çerme kendi çevirdikleri kitabı yayına hazırlayan isimler aynı zamanda. Kitabın künyesinde editöryel çalışma yapmış bir üçüncü kişi zikredilmiş değil. Zaten editör olsa çevirmenlere soracağı ilk soru sanırım şu olurdu: “Orijinal metni 75 sayfa olan bir kitabın çevirisi nasıl 42 sayfa olur”? Şüphesiz bunun nedeni kitapta çevrilmeyen veya eksik/yanlış çevrilen kısımların bolluğu. Her birini burada belirtmek tabii ki imkansız. İki örnekle yetineyim sadece:

KİTAPTAKİ KISIM 

OLMASI GEREKEN 

Kilikya nüfusunun çeşitli unsurlarının barış içinde yaşamaları L. Zekiyan’ın şu sözleri ile dile gelmiştir: “Birlik ve beraberlik için tek şart inanç sağlamlığı ve kardeş sevgisidir. Diğer farklılıklar ikincil kalırlar”. (s. 8)Kilikya nüfusunun çeşitliliği ve Ermeni ve Bizans kiliseleri arasında birlik dialoğu Ermeni Kilisesi’nin ruhanilerinde farklı halk ve kiliselerle barış içinde yaşamanın bilincini oluşturmaktaydı aşamalı olarak. Bu durum en yüce tezahürünü Nerses Şınorhali’nin fikirlerinde bulmaktaydı. Konu hakkında Şınorhali’nin fikri, L. Zekiyan’ın açık bir şekilde ifade ettiği gibi, şuydu:  “Birlik  için tek şart  iman hakikatı  ve onla birleşmiş kardeş sevgisidir. Ritüelteki, gelenekteki ve hatta inanç formülasyonundaki farklılıklar (imanın derinliğini kirletmedikçe) ikincildir. Dolayısıyla iman birliği açısından gerekli olmayan bir şeyi karşı taraftan istememek lazım. Aksine, her milletin veya özel Kilise’nin kutsalı ve onların içsel yaşantısının tezahürü olan geleneğe karşı büyük bir saygı beslemeli karşılıklı olarak”. (s. 14-15) 
Asurî hekim Faraç “At ve Beygir Hastanesi” üzerine bilgiler verir. Bize eksik olarak ulaşmıştır. Bu kitap Grigoris tarafından tercüme edilir. Hint ve Bağdatlı ilim adamları gibi pek çoklarının da ilgisini çeker. İnançlı ve Ortodoks görüşlü Asurîler tercüme işinde çalışmışlardır. Bir hayvan bakımevi Ermeni kral Sımbat III zamanında   kurulmuştur (1296-1299). Faraç tarafından Arap esası ile hazırlanan bu kaynak Toros adlı bir Ermeni papaz tarafından ele alınıp yazımıştır. (s. 12) Hekim Asurî Faraç hakkındaki yegane bilgi, kendisine ait “At ve Genel Olarak Binek Hayvan Tedavi Kitabı” çalışmasının maalesef eksiklerle günümüze ulaşabilmiş teferruatlı kolofonu. “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’a ihtişam, onur ve secde, şimdi ve daima ve sonsuza dek. Amin. At ve genel olarak binek hayvanların tedavisi için bu kitap faydalıyı ve zararlıyı ayırt etmek için Mesihperver Ermeni Kralı Sımbat’ın telkini ile yazıldı. Grigoris’in Katolikosluğu döneminde ise at ve genel olarak binek hayvanların tedavisi için olan bu kitap Arapçadan Ermeniceye tercüme edildi. Kitap birçok bilgeden ve filozoftan, Cın’dan ve Api Yusuf’tan, Raşit’ten ve bir çok Hintli, Bağdatlı ve adını burada zikretmediğim bilge tarafından hazırlanmış. Ben, mütevazi hekim Farayç, aziz kralımın telkini ile zahmetli çalışmayı göz alarak doğru bir şekilde tercüme ettim, çünkü tıp sanatında ehil idim ve Bağdat’ta uzun yıllar tecrübe kazanmıştım. Ben inanç ve millet olarak Asurîim, iman olarak da tam bir Ortodoks. Tıp ve felsefi kitapları başkent Sis’te tercüme etmeye gayret ettim. Şimdi ben, rahip Toros, hekim Farac beni gördüğünde, bana yalvardı, bana söz verdi, ant içti aziz kral hakkında. Ve ben, kralın ondan isteğini duyduğumda, gayret ettim, tekrar yeniledim, Arabça’dan Ermenice’ye doğru ve tam bir şekilde aktardım…”.
Kolofon şu önemli verileri ortaya çıkarmakta. Asurî Farac “Tedavi kitabını” Ermeni Kralı III. Sımbat’ın kısa süren (1296-1299) hükümdarlığı zamanında hazırlamış. Bu dönemde Ermeni katolikosu Grigor Anavarzetsi idi (1293-1307). Farac eserini Arap kaynaklarına dayanarak hazırlamış, daha sonra Toros adlı Ermeni bir rahip kitabı düzenleyip yazıya aktarmış. Belirtmek gerekir ki I. İgnatius Efrim Bardzuma’nın Arapça yazılmış “Asurî Bilim ve Edebiyat Tarihi” kitabında, 1299 tarihi altında İsahak ibn Abi el-Farac ibn el-Kasis adlı Asurî bir hekim de anılmakta. (s. 23-24) 
 

Orijinal metnin sayfa 15-19 arasındaki beş sayfalık bölümü, Tarih Vakfı tarafından yayınlanan kitapta üç sayfaya indirgenmiş (ss. 8-10), Klasik Ermenice olan bölümler hemen hemen hiç tercüme edilmemiş, diğer kısımlar ise ‘özet’ geçilmiş, geçiştirilmiştir.  Aynı şekilde orijinal metinde ss. 26-43, ‘çeviri’ metinde ss. 13-17 arasında geçiştirilmiştir.

Yayın, editöryel olarak da hata ve yanlış uygulamalara sahip. Yazara aitmiş gibi sunulan çevirmenlere ait notlar mevcut (örneğin, 11, 32, 41, 52, 83 vs. çevirmenlere ait notlardır), çevirmenler kendilerine ait olduğunu belirtmeksizin metin içine girip parantezle açıklama vermiş (örneğin, s. 2), yazarın kaynak ve dipnot açıklamalarını neden belirtmeden kısaltmışlar. Bir örnek de dipnotlardan verelim:

KİTAPTAKİ KISIM

OLMASI GEREKEN

13. yüzyıl Ermeni-Asuri ilişkilerini yazan Ter-Minasyan, bu eserinde Asuri kilisesine karışan Ermeniler ve Rupinyan krallığı sınırlarındaki Asuri kilisesini anlatır. Ayrıca H. TOPÇIYAN da Ermenilerin Asuri kilisesi üzerine etkin güçlerini anlatır (Bkz. İstanbul, 1905, s. 1054). (s. 7) XIII. yy. Ermeni-Asurî ilişkilerinin durumu gözönüne alarak  Y. Ter-Minasyan şöyle yazar: “Görünen o ki Ermeniler bu dönemde Asurî Kilisesi’ni kendi etki alanına almak, onlar için ikincil bir konum yaratmak istemişler. Onlar Asurî Kilisesi’nin iç işlerine karışıyorlardı. Böyle davranabilirlerdi, çünkü Asurî Yakubilerin büyük bir kısmı Ermeni Rubinyan hanedanlığına ait kralların hükmü altındaydılar”, bkz. Y. TER-MİNASYANTS, “Հայոց եկեղեցու յարաբերութիւնները...”, s. 283.  H. Topcuyan bu hususta daha kesin konuşmakta: “XIII. yy. Ermeniler Asurîler üzerinde dini anlamda o kadar büyük bir etki elde etmişlerdi ki, onları kilise olarak [kendilerine] birleştirme konusunda düşünmeye başladılar”, bkz. H. TOPÇUYAN, “Հայ եւ ասորի եկեղեցիներու յարաբերութիւնները”, “Luys” dergisi, İstanbul, 1905, s. 1054. (s. 12-13)

Kitabın değil uzman seviyesinde Ermenice ve Klasik Ermenice bilen bir editöre, Ermenice olarak geçen Süryani şahıs ve yer isimlerinin Türkçeye doğru ve anlaşılır bir şekilde aktarımını sağlamak adına Süryani Kadim Kilisesi tarihine ve Süryaniceye vakıf ikinci bir editöre de kesinlikle ihtiyacı vardı, fakat maalesef Levon Ter-Petrosyan’ın konusuna karşı her satırında beslediği belli olan saygının, asgari düzeyde dahi olsa Türkçe çeviriye yansıtılmadığı, çalakalem bir çalışma yapıldığı anlaşılıyor.

Bitirirken zikretmem gerekir diye düşündüm. 2013’te Tarih Vakfı yetkilileri bu çeviri hakkında görüş bildirmem için beni davet etmişlerdi. Ermeni yayın hayatında aktif başka bir kurumdan gelen ve çevirinin sıkıntılı olduğunu belirten görüşü teyid etmekti asıl amaç. Çeviriyi bir süre inceledikten sonra ben de kitabın bu haliyle yayınlanmaması gerektiğini ilettim. Maalesef, 5-6 yıl sonra, bu olumsuz iki görüş hesaba katılmadan, çeviri 2013’de bana verilen haliyle, tashih dahi edilmeden, noktası virgülüne kadar hiç bir şey değiştirilmeden yayınlanmış. Ne çok sevip, saydığımız Tarih Vakfı bunu hakediyor, ne de kendi alanında uluslararası çapta bir uzman olarak nitelendirilen Levon Ter-Petrosyan, ne de okuyucu. Dilerim Tarih Vakfı, kitabı piyasadan çekip, bu önemli eseri eksiksiz bir halde yeniden Türkçeye kazandırır.

XII-XIII. Yüzyılda Kilikya Ermenileri Kültüründe Asurilerin Rolü

Levon Ter-Petrosyan

Çeviri: Yıldız Deveci Bozkuş - Vartanuş Çerme

Tarih Vakfı Yurt Yayınları

42 sayfa.