YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Tarih yazıyor bunları, ona göre

Ermeni toplumunun yanısıra Alevileri de yaralayan sözlerdi bunlar. Zaten Alevi örgütleri de bu sözlere tepki gösterdi. Ama ne oldu? Hiç. Seçim ortamında CHP de ülkücü oylara kendince göz kırpmış oldu, geçildi gidildi.

Nereden başlamalı, neye öncelik vermeli? Nereye baksan, son yılların moda deyimiyle “Yok artık” diyebileceğimiz bir durum.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Hrant Dink’in katil ve azmettiricilerine methiye yazan Ozan Arif’ten övgüyle bahsetmesine ne demeli derken Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticilerinin hapis cezaları onandı, peşine ise Osman Kavala ve 15 kişi için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. 
Sırayla gidelim. Ülkücü dünyanın bilinen isimlerinden Ozan Arif geçtiğimiz hafta hayatını kaybetti. Hrant Dink’in katledilmesinden sonra “Ogün öyle desinler, bugün böyle desinler, fatihalar yasinler, bitmez Karadeniz’de” gibi cümleler de içeren, ne diyelim, bir şiir yazmıştı. Hatırlanacaktır İsmail Türüt de bunu bestelemişti. Büyük tepki çeken bu sözler ve şarkı için suç duyurusunda bulunmuştu  hak savunucuları. 
İşte bu sözlerin sahibi Ozan Arif’in ölümünden sonra CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu “Aşıklar vardır. Ozanlar ve aşıklar halkın sesini sazlarıyla dile getirirler. Onların özelliklerinden birisi zulme karşı baş eğmezler. En büyük silahları sazlarıdır ve sözleridir. Bütün mücadeleyi bunun üzerine yaparlar. Sevgiyi, hoşgörüyü, haksızlığa karşı direnmeyi sözleriyle sazlarıyla dile getirirler. Böyle bir ozan hayatını kaybetti. Ozan Arif’e Allah’tan rahmet diliyoruz. Ozan Arif’in diğer ozanlardan hiçbir farkı yok. Aşık Veysel gibi, Pir Sultan Abdal gibi, Erzurumlu Emrah gibi, Neşet Ertaş gibi” deyiverdi.
Ermeni toplumunun yanısıra Alevileri de yaralayan sözlerdi bunlar. Zaten Alevi örgütleri de bu sözlere tepki gösterdi. Ama ne oldu? Hiç. Seçim ortamında CHP de  ülkücü oylara kendince göz kırpmış oldu, geçildi gidildi. Ermeniler ne diyecek, Aleviler ne diyecek, CHP’nin umurunda değil elbette. 
Siyaset ve Ermeniler demişken. Birkaç gün öncesinde de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilginç sözleri vardı.”Başta Ermeniler Rumlar bizim dönemimizde haklarını en geniş şekilde kullandı” diyen Erdoğan “Dini azınlıklar bizim dönemimizde haklarını en geniş şekilde kullanabilmiştir. Onlara gayrimenkullerini biz iade ettik” ifadesini kullandı. Erdoğan bu hakların sınırlarını ise şöyle çizdi:  “Sayın Çipras ile görüştüğümde dedim ki: 'Bak bizlerden bir şeyler istiyorsunuz, ruhban okulunu istiyorsunuz. Fethiye Camii'ni açalım”
Yani Heybeliada Ruhban Okulu bir şeyler alınmadan açılmayacak. Hakların en geniş şekilde kullanılması denen, bu. Ermenilerin Patrik seçimini, vakıf seçimlerini yapamayışı, Sanasaryan  Han’ın daha yeni tekrar devlet mülkiyetine dönmesi gibi  gelişmeleri de hesaba kattığımızda bu haklardan en geniş şekilde yararlanma işinin sınırları iyice belli oluyor. İktidar ne kadar münasip görüyorsa o kadar. 
Azınlık haline getirilen toplumların gündeminde hem CHP hem de AKP açısından gayet “anlamlı” gelişmeler yaşanmış oldu özetle. 
Başta bahsettiğim diğer gelişmelere bakacak olursak. Uzun süredir hapiste tutulan Osman Kavala için iddianame hazırladı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı. Kavala ve 15 kişi için “ağırlaştırılmış müebbet hapis” isteniyor. İddia “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" İddianameye bakılırsa bunu da Gezi direnişi döneminde yapmışlar.
Altı yıl sonra gelen bu suçlamalara ne demeli? Gezi’de ne olduğunu hepimiz biliyoruz. İktidarın ölçüsüz politikalarına karşı tüm Türkiye’ye yayılan eylemlerden, protestolardan bahsediyoruz.  Beri yandan iktidarın Osman Kavala’ya bir şekilde taktığını da biliyoruz. Kavala uzun süredir hakkında herhangi bir suçlama olmadan tutuklu haldeydi. Bu iddianame ile Kavala’nın yanısıra Can Dündar ve Mehmet Ali Alabora’nın da aralarında bulunduğu 15 kişi için ağır suçlamalar yöneltiliyor. 
Süreç hiç şüphesiz henüz iddianame aşamasında. Ve iddianame henüz mahkeme tarafından da kabul edilmedi. Ancak Kavala aleyhindeki bu sürecin nerelerden başladığını hatırlarsak nasıl bir rejimde yaşadığımız da ortaya çıkar. Önce iktidar yanlısı bazı sitelerin hedef aldığı ve bir karalama kampanyası başlattığı Kavala gitgide AKP yanlısı operasyonel basının ve sonunda da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündemine gelmiş oldu. Öyle bir kampanya idi ki bu, Kavala, hakkında bir suçlama olmadan aylarca hapiste tutuldu. Ve sonunda 15 kişi daha eklendi ve buraya gelindi. 
Hukukun ne halde olduğunu ve rejimin totaliter yapısını gözler önüne seren bir tablo bu. Yani önce suçlu bulunuyor sonra suç yaratılıyor. 
Cumhuriyet gazetesi davasına gelirsek.. Gelişmeleri bu köşede sık sık konu ettim. Cumhuriyet’in yazar ve yöneticileri için verilen hapis cezaları İstinaf Mahkemesi’nde onandı. Yedi kişi tekrar cezaevine girecek. Açıkçası bu da bir intikam operasyonuydu. Başka türlü açıklanamaz. 
Ne diyelim. Tarih bugünler hiç de iyi anmayacak.