Geçmiş hâlâ yanıbaşımızda

DENİZ İHSAN TAŞDELEN

Sait Faik, ‘Kriz’ hikâyesinde “Ne kadar eşsiz olursa olsun, hiçbir sanat yapıtı insandan daha kıymetli değildir!” diye yazar. Bu söz, günümüz edebiyatına bakış açısıyla doğrudan ilişkilendirilebilir. Ne var ki yazma eylemi, yaşadığımız çağda farklılıklar göstermekte. İnsanların yazma ihtiyaçlarının üzerinde düşünmeksizin neyi ne şekilde açığa çıkarttığını kavramanın açıklanabilir bir durum olmadığı bir gerçek. Bu bakımdan yazarın kelimelerle anlattığının ötesinde yine o kelimelerin okurla nasıl hemhal olduğunu hissetmek çok önemli. Tam da bu noktada Seray Şahiner, son kitabı ‘Hepyek’te, okurun içinde kendinden birçok şey bulacağı konularla karşımıza çıkıyor. Erkek anlatıcılar, komiler, dansözler, babaanneler; hastane odaları, yetiştirme yurtları... Hepsi bir arada, kimsenin kurmadığı bir çetenin üyeleri…

Coğrafya kaderdir 

İbn-i Haldun’undan alıntılayacak olursak; ‘Coğrafya kaderdir.’ Üretilen kültürel değerler ise, o toplumun inceliğini, bakış açısını, iletişim biçimini oluşturur. Kuşaktan kuşağa daha da zenginleşen kelimeler, bir bakıma bizlerin umut kaynağı da oluverirler. Seray Şahiner, bizi bize, bizim insanımızla ve en önemlisi coğrafyanın içimizde yer ettiği buralı oluşumuzu hatırladığımız hikâyelerle anlatıyor. Sonrasında yüzümüzde oluşan o tebessüm, kitabı bitirdiğimizde yerini aidiyet duygusuna bırakıyor. Gündelik yaşantının koşuşturmacası içerisinde aslında hem ne kadar farklı hem ne kadar benzer oluşumuzu farklı karakter yaratımlarıyla önümüze koyan Şahiner, ‘Hepyek’te de sınırların dışına çıkıyor.

“Meyhaneye bir gerginlik çöktü. Serbest müteşebbis, “İçin ulan,” dedi, “ben ödeyeceğim cezayı. Parasıyla değil mi, herkese benden sigara!” Meyhaneci, “Bir kere alıştılar mı her gün gelir, ceza keserler. Az sabredelim,” dedi. Müzisyenler müteşebbisin bahşişleriyle hareketli şarkılara geçti. Lakin tat tuz yok. “Bu rakı kaçak mı lan?” “Yok abi, bak ben de içiyorum.” “Aşçıyı mı değiştirdiniz, fava yağ içinde yüzüyor.” “Yoo, aynı abla mutfakta.” “Şu Mehmet’e bir büyük rakı açıp bana da bir duble...” “Abi bir dur sen de!” “Oğlum kupon yattı, efkâr yaptım.” “Böyle istavrit mi olur yahu!” (S.85) (Sebare adlı hikâyeden…)

70 yıl öncesi… 

Yazarların, şairlerin, eleştirmenlerin, okurların yani edebiyat ile bir şekilde tanışmış kişilerin, içinde bir defa yer eden mütevazilik… Sait Faik, ‘Son Kuşlar’daki ‘Barba Antimos’ hikâyesinde, “Farkında olmasa bu kadar mütevazi olur muydu hiç. Hristo Kalfa gibi: ‘Benim yaptığım duvardır o, öyle çabuk bir iki taş sökmekle devrilmez’ derdi. Demedi.” şeklinde bir anlatıyla açıklar bu durumu. Seray Şahiner de ‘Bulyon’ adlı hikâyede 70 yıl öncesine mahcup bir selamla karşılık veriyor Sait Faik’e. Bir bakıma geçmiş unutulmuyor, geçmiyor da esasında. Bizler yaşamaya devam ediyoruz ve insanlarımızla, insanlarımızı yazanlarla, geçmişten bugüne, bugünden yarına selamlaşmaktan haz alanlarla, hepimizin içinde bulunan o aidiyet duygusuyla bu coğrafyada buluşuyoruz. Anlatının önemi işte bu noktada ortaya çıkıyor.

“Sırf bir çocuğu şaşırtmak için hikâyeyi süsleyenlerden... Yoksulluğu süsleyenlerden, evine camiden bidonla su taşırken, “okunmuş su, zemzem suyu niyetine” diyenlerden misal, korkmazlardı. İlerde daha da parasız kalırlarsa bulunca sevinsinler diye evin sağına soluna üç beş lira saklayıp lazım olunca yerini hatırlayamayanlardan... Yoksulluğunu gelir kapısı, yenikliğini peşinat, haklılığını koz olarak kullanmayanlardan korkmazlardı.” (S.159) (‘Hepyek’ adlı hikâyeden…)

Samimiyetin kaynakları

Seray Şahiner, bu topraklara ait olan duyguların etkisini ‘Hepyek’te hissettiriyor bize. İçinde bulunulan durumu, toplumsallıktan koparmadan aktarıyor. Ortada bir suç olmadığını anlamamıza da imkân tanırken öte yandan uzun zamandır kaybettiğimiz samimiyetin kaynaklarını ve gündelik davranışlarımızın öykülerini gösteriyor okurlara. Uzun zamandır ne yazacağını merakla beklediğimiz, birden fazla türde yazdıklarıyla oldukça geniş bir okuyucu kitlesine hitap eden Seray Şahiner’in yeni öykü kitabı ‘Hepyek’, geçmişin hâlâ yanı başımızda durduğunu gösterirken bugünden parça bulduğumuz birçok karakterle eskiyi ve yeniyi harmanlıyor. 12 farklı hikâyeden oluşan ‘Hepyek’, okuru günümüzün yaşantısından uzaklaştırmazken, eskinin hissiyatı ile zevkle okunacak ve üzerine düşünebilecek bir eser olarak da önümüzde duruyor.

Hepyek

Seray Şahiner

Everest Yayınları

164 sayfa.