Çare beton mu?

MELİS SOLAKOĞLU

Yerel seçimlere sayılı günler kaldı ancak seçim tarihini duyduğumuzdan beri ‘yerel olarak’ aklımıza ilk gelen belediyeler oldu. Yerellikte en yakın merci olmasına rağmen muhtarı pek önemsemedik mesela. Seçim tarihi ile adaylar belli oldukça da belediyeciliğin yapı taşı sanıldığını düşündüğüm asfalt delme çalışmaları seçmen ağzında dönmeye başladı. Belediye dendi mi kapımızın önündeki çukurdan, şehrin ortasında bitmeyen kum tozundan, düzelmeyen kaldırım taşından yer kalıp da sosyal bir icra canlanmayan zihnimizde elbette ki aklımıza ilk gelen asfalt olacak. 

Kimin için?

Dikkat çekici nokta ise birkaç metre asfalttan başlayıp bütün ülke yönetimini açıklamaya başlamış durumdayız: Yap-boz oyunu olan sokakların sakinleri çeşitli stratejilerle ‘ayakta durmaya çalışırken’ dillendirmeyi es geçmedikleri ‘kendi adamlarına kazandırıyorlar’ yorumu, yönetimin görece küçük bu yapısını aşıp ülke genelindeki tüm yap-boz çalışmalarını da kapsamaya başladı. Mesela asgari ücretin ücret olmadığını fark eden az sayıda insan, artık neredeyse altyapı çalışmalarını dahi kendi üzerine alınmıyor. Kentsel dönüşümün rantsal dönüşüme olarak adlandırılması, köprü ve yer altı ulaşım yollarının sıklıkla sorun çıkarması, gelişme adıyla dikilen plazaların boş kalması insanın aklına gerçekten de “kendilerine çalışıyorlar” cümlesini getiriyor.  

David Harvey ise bu beton dökme fetişizmini istihdam çözümü için uygulamaya sokuluşunu başta Çin ve diğer ülke örnekleriyle ‘Dünyanın Halleri’nde açıklamaya başlıyor.

“Çin’den çok şaşırtıcı haberler geliyor. Böyle konuların çetelesini tutan ABD Coğrafi Araştırma’nın verilerine göre 2011-13 yıllarında Çin 6 milyar 651 milyon ton çimento tüketirken, ABD 1900-1999 yılları arasında 4 milyar 405 milyon ton tüketmiş. ABD’de gerçekten çok beton döktük, ama Çinliler ölçüsüzce her yere beton döküyor olmalı. Bu nasıl ve neden olabilir?”

Krize ‘çözüm’

Harvey, ‘Dünyanın Halleri’ni yazmaya bu soruyla başlar ilk sayfada. Çinliler gerçekten ölçüsüzce mi her yere beton döktü yoksa gerçekten yararlı bir amaçları mı vardı? Harvey bu beton döküm çalışmalarının Çin mallarının büyük pazarı olan ABD’deki tüketici oranındaki büyük düşüşten sonra bir ekonomik krizden kurtulma yöntemi olarak kullanıldığını belirtir. ABD’nin güneybatısındaki ve güneyindeki emlak piyasasındaki kriz Çin’in sanayi bölgelerinde milyonlarca insanın işsiz kalmasına sebep oldu. Bu kadar çok insanın işsiz kalması elbette bir süre sonra toplumsal huzursuzluğa sebep olacaktı. Bu huzursuzluk ihtimalini önceden düşünen Çin Komünist Partisi tekrar istihdamı sağlamak için yöntemler aramaya başladı. Bulduğu yöntemle ise bir yıl içinde 27 milyon kişiyi istihdam etmeyi başarmıştı. Aslında yöntemi 3. Napolyon’un 1800’lerde yaptığından çok farklı değildi. 

“Peki Çinliler ne yapmışlardı ve bunu nasıl yapmışlardı? Her şeyden önce fiziki altyapı yatırımı dalgası başlattılar. Bu yatırımlar kısmen Doğu Kıyısındaki canlı sanayi bölgeleri ile büyük ölçüde az gelişmiş olan iç kısımlar arasında iletişim hatları kurarak Çin ekonomisini mekânsal olarak birleştirme amacıyla, kısmen de daha önce birbirinden nispeten izole durumdaki kuzey ve güney sanayi ve tüketici piyasaları arasındaki bağlantıları güçlendirmek amacıyla yapılmıştı.”

3. Napolyon da 1848 devrim hareketinden sonra şehri yeniden inşa etmek için çalışmalar başlattı; Çinliler ise daha geniş bir metropolitan üzerinde çalışarak farklarını gösterdi. 

Peki, bu çalışmayı nasıl yaptılar? “Çok basit bir cevabı var: Borç finansmanıyla. Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi, bankalara riski umursamadan kredi vermelerini söyledi. Belediyelerin yanı sıra bölgesel ve yöresel idarelerden de imar girişimlerini azamiye çıkarmaları istenirken, yatırımcıların ve tüketicilerin kredi alma şartları esnetilerek oturmak ya da yatırım yapmak için daire almaları kolaylaştırıldı.” 

Türkiye yorumu

Aynı şehir inşa programını Türkiye için de gözden geçiren Harvey, Türkiye’nin bu çalışmayı kendi parasıyla borçlanarak yapamayacağını savunur. 

Bu sorunların çözümleri için farklı ekonomistlerin beyanlarını da ortaya koyarak giriş bölümünden itibaren çözümlemelerle, açıklamalarla başlayan Harvey ‘Dünyanın Halleri’ni  11 başlık altında ele alır ve “Bu yolda ilerlemeye devam edebilir miyiz? Yoksa köklerinde yatan sonsuz sermaye biriktirme itkisini sınırlamamız veya ortadan kaldırmamız mı gerekiyor?” sorusu çerçevesinde tüm başlıkları birbirine bağlar. 

Dünyanın Halleri

David Harvey

Sel Yayınları

432 sayfa.