AGOS'UN MERCEĞİNDEN/ Patrik Mutafyan’dan sonra

Şunu iyi biliyoruz ki, Patrik Mutafyan’ın donanımı, enerjisi ve kendine özgü halesinin yerini doldurmak çok zor olacak. Dolayısıyla sadece Türkiyeli Ermeniler değil, dünyanın tüm Ermenileri de onu çok arayacaktır. Huzur içinde yatsın. Öte yandan, henüz cenaze kalkmadan bu konuları gündeme getirmek pek uygun olmasa da, toplumun aklının bir köşesinde “Bundan sonra?” sorusu yer alıyor.

Patrik Mesrob Başepiskopos Mutafyan’ın 10 yıllık bir hastalıktan sonra gelen ölümü Ermeni toplumu için sarsıcı bir gelişme oldu. Türkiyeli Ermeniler, patrik ölümlerini her zaman büyük bir yasla ve üzüntüyle karşılarlar. Ancak bu seferki yas ve üzüntü daha derin. Mutafyan’ın 10 yıldan fazla süren amansız hastalığı, bunda elbette önemli bir etken. Ancak daha önemli bir etken de şu: Patrik Mutafyan daha patrik seçilmeden yıllar önce tüm toplumla, bilhassa gençler ve çocuklarla iç içe olmuş, toplumun kireçleşmiş kanallarını açmak için büyük çabalar göstereceğini belli etmişti. 
Öyle de oldu. Devlet partisinin sözcülerinin ortalığı bulandırmasına rağmen büyük bir teveccühle seçildi ve hemen işe koyuldu. Entelektüel, yenilikçi, enerjik, dindışı dünyayı da çok iyi izleyen, önemli bir kişilikle karşı karşıyaydık.
Bu vasıflarıyla Agos’un kuruluşuna da önayak oldu. Ermeni toplumu en sıkıntılı olduğu dönemlerde yani 90’lar ve 2000’li yıllarda iki parlak kişilik çıkarmıştı bağrından: Hrant Dink ve Mesrob Mutafyan. İkisinin birbirini bulması kaçınılmazdı. 
Bu iki önemli aktörün yıllar içinde, sonlara doğru sertleşen bir görüş ayrılığına düştüğü sır değil. Ermeni toplumunun temsiliyetinin nasıl olması gerektiği konusunda, ilkesel düzeyde başlayan ve devam eden bu görüş ayrılığı, Hrant Dink öldürüldüğünde sürüyordu. Ancak bunun detaylarına inmek şu yazıda gerekli değil. Bunca yıl sonra dönüp baktığımızda, Ermeni toplumu açısından bir şans olan bu iki aktörün, ellerimizden kayıp gidişinin yasını tutabilir ve acısını yaşayabiliriz ancak. Ve tarihin Ermeni toplumu için biçtiği o kara ironiyi düşünebiliriz, o sıkıntılı yılların iki aktöre biçtiği iki sonu. Ne kadar kederlensek azdır.
Şunu iyi biliyoruz ki, Patrik Mutafyan’ın donanımı, enerjisi ve kendine özgü halesinin yerini doldurmak çok zor olacak. Dolayısıyla sadece Türkiyeli Ermeniler değil, dünyanın tüm Ermenileri de onu çok arayacaktır. Huzur içinde yatsın.
Öte yandan, henüz cenaze kalkmadan bu konuları gündeme getirmek pek uygun olmasa da, toplumun aklının bir köşesinde “Bundan sonra?” sorusu yer alıyor. Bundan kasıt, elbette, devletin “Patriğiniz henüz ölmedi” gerekçesiyle engellediği patrik seçimleri. Önümüzde bir de seçim süreci olacak. Ancak şu son birkaç gündür temas ettiğimiz kesimlerin zihninde net ve birbirini tutan bir yol haritası olmadığını da görüyoruz. Dolayısıyla, Patrik Mutafyan’ın şanına yaraşır bir şekilde uğurlanmasından sonra, aralarında Ruhani Meclis’in de olduğu kurumların en azından bir yol haritasını toplumla paylaşmalarında fayda var. 

Kategoriler

Toplum