Düşünce özgürlüğü insanlığa karşı işlenen suçları kapsamaz!

Kandıra 2 Nolu F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan yazar ve yayıncı Ragıp Zarakolu, Fransa'da senatonun gündemine gelecek yasa hakkında bir makale kaleme aldı. Özgür Gündem'de bugün (04 Ocak 2012) yayınlanan yazıyı paylaşıyoruz.

 

Avrupa 2. Dünya Savaşı’nda sadece bir Holokost’a, sadece bir jenoside sahne olmadı. Bunu işleyen mantık aynı zamanda 50 milyon insanın hayatını yitirmesine neden oldu.

Bunun içindir ki, orada ırkçılık yabancı düşmanlığı demokratik sistem tarafından bir tehlike olarak görülür. (Azınlık haklan, sosyalizm, farklı inançlar, misyonerlik vb. değil.) Bunun için okullarda jenosid konulu dersler verilir yeni kuşaklara, filmler yapılır, kitaplar yazılır.

Buna rağmen Avrupa’da ekonomik krizlerin, kazanılmış toplumsal hakların yitirilmeye başlanmasının da etkisi ile ırkçılık ve yabancı düşmanlığı yükselme eğilimi göstermekte, bunun siyasal arenadaki yansımaları da artmaktadır.

ABD’deki ifade özgürlüğü anlayışı ise, ilke olarak her türlü sınırlamaya karşıdır.

Bu nedenle Avrupa’da Hitler’in Kavgam’ı yaymlanamaz, Nazi işaretleri ile dolaşılamaz. Ama ABD’de bu mümkündür. Çünkü ABD, ülke olarak 2. Dünya Savaşı’nm yıkımına uğramamıştır.

Jenosit ve nefret suçlan, insanlığa karşı işlenen suçlar, insan haklan savunuculan tarafından 'düşünce ve ifade özgürlüğü' olarak kabul edilemez.

Bugün Avrupa’da ırkçı dalganın bir boyutu, Afrikalılar, Romanlar, Asyalılar yanında aynca 'İslamafobi'dir. Bu gruplardan olan insanlar, ırkçı ve neo-nazi mantalite bakımından, adeta 1930’lar Almanya’sında Yahudiler nasıl görülüyorsa öyle görülmektedir. (Norveç’te işlenen katliam, Almanya’da neo-nazilerin işlediği cinayetler, Avrupa seçimlerinde ırkçılığın yeniden prim yapmaya başlaması.)

Bu bakımdan yükselen ırkçı ve neo-nazi dalga karşısında demokratik sistemin, insanlığa karşı işlenmiş olan suçların inkârının cezalandırılması istemesi anlaşılır bir şeydir. Her ne kadar bu tür eğilimlerin tek başına 'yasakçılıkla' engellenmeyeceği, çok daha köklü eğitim çabası, çok daha birlikte yaşama projesi üretilmesini ve özellikle neo faşist akımlarla ilişkilere son verilmesi gerektiğinin ortada olmasına karşın.

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, vicdan padaması gibi gelen en kısmi bir özür (Dersim için) karşısında bile, vicdansızca 'diaspora'ya hizmede suçlanabiliyorsunuz. Devlet başkanınıza 'Ermeni tohumu' denebiliyor. Ana muhalefet 9 yıldır değişimden söz eden ama yapmayan bir iktidan kendi çizgisine çekmeyi başarmıştır. Ne diyelim?

Paris’te yürüyenler 'dedemize katil dedirtmeyiz' diyorlar. İşte inkarcılığın amacı da bu: 'Suçu' vicdansızca bütün topluma mâl etmek! Oysa dedeleri 'suçlu' olanlar belli. İttihat Terakki ve onun Teşkilat-ı Mahsusa çetesi! Onlann bu kavgasını anlamak da mümkün. Ama ceza yasasında 'suçu ve suçluyu övmek' gibi bir suç yaratan bir ülke için bu garabet değil mi?

İnkarcılığın, TC hukuku açısından . da' 'suçu ve suçluyu' övmek olması gerekmez mı İnkarcılık, terörizmi 'meşru' göstermektir. İşte Fransa’da çıkan 'inkarcılığı' suç sayma yasası, tam da bunu, insanlığa karşı işlenen suçlan 'meşruİaştırmaya çalışan eylem ve propagandayı engellemeye çalışıyor.

Fransa’da bu kanunun çıkmasına sebep olan ise 'Ergenekon' diye adlandınlan derin bir çetenin 2000 yılından beri Avrupa kıtasında sürdürdüğü eylemlerin, 'Talat Paşa Komitesi'nin çabalandır. Bu tür çabalar, 12 Eylül Cuntası tarafından 80’li yıllarda başlatılmıştır.

Talat Paşa, bizzat Osmanlı mahkemelerinin mahkum ettiği, insanlığa karşı suç işlemiş bir kişidir.

Ama onun adına eylemler düzenlenip, eylemler yapabilmekte ve yenileri tasarlanabilmektedir.

Peki, nerede TCK’nin 'suçu ve suçluyu övme' eylemini cezalandıran ünlü maddesi?

O madde 12 Mart ve 12 Eylül faşizminin kurbanlannı anmayı yasaklamak için ‘kullanılmaktadır. Ve onlan bir mahkeme karanna bile gerek duymadan katletmişlerdir.

Günümüzde Karadeniz’deki halklan kıyımdan geçiren, Koçgiri’yi kana boyayan, sonunda kontrolden çıkarak Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kişiye suikast düzenleyen Topal Osman için ('Ergenekon' takımı tarafından) anıtlar yapılıp, öven filmler çekilebilmektedir. Üstelik siyasal bir kınm devam ederken.

O zaman siz neden bahsediyorsunuz, neye karşı çıkıyorsunuz Allah aşkına! Not 1915 trajedisinden dolayı kimlerin 'dedelerinin' sorumlu olduğu, değerli araştırmacı Sait Çetinoğlu’nun yeni yayınladığı belgesellerde bulunabilir. Bk: Sait Çetinoğlu, 'Yok Ediciler ve Erdemli Müslümanlar', Peri Yayınlan, 231 sayfa, Kasım 2011.

Kategoriler

Genel