Kafkasya’da barış umudu bu küçük kasabada yaşıyor

Gürcistan'da, Ermenistan ve Azerbaycan sınırına yakın Tekali kasabası Kafkasya'da uzak bir ihtimal gibi gözüken barış için umut veriyor. Sınır bölgesindeki çatışmaların ardından Ermeni ve Azeri sivil toplumu kısa süre içerisinde tepki göstererek Tekali'de halka açık bir oturum düzenledi. Herkesin katılımına açık bu oturumun fikir babası Georgi Vanyan, Ermeni ve Azerilerin içlerinde barış isteği taşıdıklarını söyledi.

Barış için kasvetli umutlara rağmen, bazı Ermeni ve Azeri sivil toplum örgütleri ve aktivistler, Tekali’de, son sınır şiddetine karşı geçmiş yıllardan farklı olarak iki haftadan kısa bir sürede herkese açık bir toplantı düzenleyerek tepki gösterdiler. Tekali, Gürcistan’da Ermenistan ve Azerbaycan sınırına yakın küçük bir Azeri kasabasıdır. Güney Kafkasya’da barış güvence merkezi olarak tasarlanan bu kasabada, halka açık oturum düzenleme fikrini, aktivist Georgi Vanyan ortaya atmıştı.

ONNİK KRIKORIAN*

Ermenistan ile Azerbaycan silahlı kuvvetlerini ayıran hatta son zamanlarda meydana gelen çatışmalar, 1994’teki ateşkes antlaşmasının kırılganlığına dair kaygıları yeniden alevlendirdi. Bu adımlar, askıda duran tartışmalı Dağlık Karabağ bölgesi için yeni bir savaş başlatabilir, fakat nihai barış için halen gidilecek çok yol var ve zaten on sekiz yıldır, binlercesi bu sınırdaki çatışmalarda canını verdi. Ermenistan sınırına gerçekleşen saldırıları da içeren ve iki tarafın bu şiddetten dolayı birbirini suçladığı,  iletişim hattında gerçekleşen son büyük çatışmada, en az üç Ermeni ve beş Azeri asker öldü. 

Bu olayların, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Haziran başında gerçekleşen Güney Kafkasya ziyaretine denk gelmesi, bazı analist ve gözlemcilere göre, Karabağ anlaşmazlığının “rafa kalkmadığını”, uluslararası kamuoyuna hatırlatmak için kasti bir adımdı. Bu durum yeni bir savaşın habercisi olabilir. Ayrıca Gürcistan üzerinde Rus hava kuvvetlerinin yaptıkları sorti uçuşlarının sayısında kayda değer bir artış yaşanmasına rağmen, Moskova, Ermenistan’daki askeri varlığını iki katına çıkaracağını ilan etti.  

Gerçekten de, Yerevan merkezli Bölgesel Araştırmalar Merkezi (RSC) direktörü, gazetecilere, Azerbaycan’ın 2014 yılına kadar operasyonel harbe hazırlık için yeni bir askeri stratejisini formüle ettiğini bildirdi; bu tarih ateşkesin tam 20. yıldönümüne denk geldi.  

ICG uyardı

Bununla birlikte, Uluslararası Kriz Grubu (ICG), iletişim hattındaki herhangi bir hadisenin sonlandırılması yerine, kontrolden çıkmasından ve “yanlışlıkla savaşa” yol açmasından kaygı duyuyor. Özgür Avrupa Radyosu/Özgürlük Radyosu (RFE/RL) yayımladığı raporda, Haziran’dan beri ölenlerin sayısını 11 olarak ilan etmişken, The Economist, 1994 ateşkesinden beri ölenlerin sayısının 3 bin olduğunu belirtti.

ICG tarafından geçen yılın Şubat ayında yayımlanan “Savaşı Önlemek” raporundan bir notta şunlar dile getiriliyor: “Bir silahlanma yarışı, tırmanan cephe çatışmaları, iğneleyici savaş söylemleri ve barış görüşmelerindeki sözde tıkanmalar, Ermenistan ve Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Savaşı’na geri dönmeleri ihtimalini artırmaktadır.” “[…] Her iki tarafın da artan askeri yetenekleri, 1992-1994 yılları arasında gerçekleşen ve kırılgan bir ateşkesle son bulan savaştan daha ölümcül bir silahlı çatışmayı Güney Kafkasya’da başlatabilir. Bölgesel ittifaklar, bu savaşa, Rusya, Türkiye ve İran’ı da çekebilir. […]”

Ermeni ordusu ise yeni yapılanmaların ortaya çıkmasıyla savaş ihtimalini uzak görmeye başlamış veya en azından yakın gelecek için bu ihtimali gözardı etmişti. Savunma Bakanı Seyran Ohanyan’ın sözleri RFE/RL raporunda, “Durum değerlendirmesi sonucunda düşmanlıkların yeniden başlama olasılığının bugün düşük olduğu sonucuna ulaştık. Bununla birlikte, ordunun her durum sonrası daha fazla Azeri asker öldürmeye ant içtiği şeklinde aktarılıyor ve Bakan ekliyor: “Silahlı kuvvetler ve liderlik sadece bunun için var ve bunun için hazırlanmıştır.”

Kasabaya biçilen rol

Barış için kasvetli umutlara rağmen, bazı Ermeni ve Azeri sivil toplum örgütleri ve aktivistler, Tekali’de, son sınır şiddetine karşı geçmiş yıllardan farklı olarak iki haftadan kısa bir sürede herkese açık bir toplantı düzenleyerek tepki gösterdiler. Tekali, Gürcistan’da Ermenistan ve Azerbaycan sınırına yakın küçük bir Azeri kasabasıdır. Güney Kafkasya’da barış güvence merkezi olarak tasarlanan bu kasabada, halka açık oturum düzenleme fikrini, aktivist Georgi Vanyan ortaya atmıştı.

Ermenistan’da bazı sivil toplum örgütleri ve popüler milliyetçi güçler tarafından genellikle hain olarak nitelendirilen Vanyan, bu tür saldırılara hiç de yabancı değil. Vanyan’a karşı yapılan bu saldırıların en çok bilineni, bu yılın Nisan ayında gösterime sokmaya hazırladığı politik olmayan Azeri filminin, Vanadzor ve Gümrü’de küçük milliyetçi gruplar tarafından tahrip edilmesiydi. Organizasyonu düzenleyenler, Yerevan’daki Emekçi Kadınlar Günü etkinliklerini durduranlar ile aynı kişilerdi. Ayrıca bu eylem, Neo-Nazi grubun silahlı saldırısıyla tahrip edilen gay bar için yapılan bir karşı eylemdi.

İnsan hakları grupları, Vanyan’a karşı yapılan fiziksel saldırı ile Vanadzor Helsinki Yurttaşlar Derneği saldırısı gibi eylemleri ve ayrıca Gümrü’nün azılı belediye başkanı Vartan Ghukasyan’ın tutumunu kınamışlardı. Güney Kafkasya İnsan Hakları İzleme araştırmacısı Giorgi Gogia’ya göre, “Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki tarihsel çatışmalar, Azerbaycan’dan gelen bir filmin bazıları için tartışmalı olduğu anlamına gelir, fakat bu filmin gösterilmemesi veya şiddet uygulanması anlamına gelmez.”

Azeri analist ve politik yorumcu Zardusht Alizadeh’in ise, “Bana göre gerçek sanat insanlar için iyilik, insanlık ve uzlaşma sağlar. Bu yüzden, aklıma Azerbaycan’da da neden Vanyan’ın girişimi tekrarlanmasın sorusu geliyor” dedi. Alizadeh, bu duruma tepki göstermek için organizasyonda Ermeni tarafına destek vermiştir. İronik olarak, Azeri yönetmen Murad Ibragimbekov’un filminin, 9 Temmuz tarihinde Yerevan'da Altın Kayısı Film Festivali kapsamında gösterilmesi planlanıyordu. O günlerde ise Vanyan’a karşı koordineli kampanyalar ile ilgili sorular artmaktaydı.

Barış İnşa Merkezi

Tekali’de, Vanyan, STK’ların çerçevesi dışında, kendi örgütü üzerinden ya da resmi yapılar ile faaliyet gösteriyor ve şu ana kadar Tekali’de, Ermeni, Azeri ve Gürcülerin katıldığı üç forum düzenledi. Haziran çatışmasından sonraki ilk oturum, diğer barış inşa faaliyetlerinden farklı olarak, 3 ülkenin başkentlerinden gelenleri hedeflemişti. Ayrıca bu kişiler arasında, Ermenistan ve Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ çatışmalarından etkilenen bölgelerden gelenler de bulunuyordu.

Vanyan, 2009 yılında bir gazeteci ile yaptığı röportajda şunları dile getirmişti: “Ermeniler ve Azeriler her şeyden önce insanlar ve içlerinde barış isteği var. Yapmamız gereken bazı açık tartışmaları başlatmaktır. Biz de seminerler düzenlemek yerine, pazarlarda ve kültür merkezlerinde insanlar ile konuştuk.” Vanyan, Ermenistan’da yaptığı faaliyetleri sorgulayan ve tıkayanlara cevap olarak bir gazeteye verdiği röpartajda ise, “İletişim ihanet değildir. İletişim bir insan ihtiyacıdır. Uluslararası kuruluşlar da daha fazla insan için iletişimin acil ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır” demişti.

Tekali’de, üç ülkeden birer konuşmacının yönettiği tartışmaya, Gazakh ve Gence bölgelerinden Azeriler ve son çatışmalara yakın bir bölge olan Noyemberyan’dan Ermeniler katılmıştı. Organizasyon, Gürcistan’ın Tekali bölgesinde yeni kurulan Tekali Derneği, Azerbaycan Bölgesel İşbirliği ve Toplumsal Kalkınma Merkezi ve Vanyan’ın Kafkasya Ermenistan Barış Koruma İnisiyatifleri Kafkasya Merkezi tarafından düzenlenmişti. Temel soru şuydu: Sivil toplum, sınır ötesi çatışmalara müdahale etmeli midir?

İki ülkenin cephelerinde meydana gelen çatışmaların, her iki ülke için “terörizm” olarak kabul edilmesini savunan Luiza Poghosyan, “Neler olduğunu açıklamaya çalışalım. Bana kalırsa, sınırdaki karşılıklı taciz ateşlerinin hiçbir anlamı yok. İnsan kaybı hiçbir taraf için taktik başarı getirmemektedir” diyor.

Azerbaycan Akademisi Sözbilimi Bölümü Başkanı Ali Abbosov, “Sivil toplum henüz etkili bir şey yaptı mı?” diye soruyor ve devam ediyor: “Cevap, hayır! Uzlaşmadan uzaklaşılmıştır, fakat sivil toplum barış istemeli ve isteyebilmelidir.” Gazakh bölgesindeki bir STK çalışanı Mahram Toyaşoğlu ise şunları ekliyor: “Biz zaten 24 yıldır Ermeni-Azeri çatışması içinde yaşamaktayız. Bu çatışma, insanlarımızda çokça yaralara yol açtı ve kendi aralarında, birçok psikolojik soruna neden oldu. Ateşkes ihlalleri kimlerin işine geliyor?”

Kamuoyu tartışması sonrası, Ararat Magazine’e konuşan Vanyan, toplantının sonuçlarından memnun olduğunu söyledi: “Konuşmacılar, iletişim hattı üzerindeki tüm olayların önlenmesi için herkesin katılabileceği bir mekanizma üzerine odaklandılar. Ayrıca Tekali formatının çatışmaların çok olduğu iki taraflı sıkıntılarda ilk adım atılmasında kolaylık sağlayacağı düşünüldü,  iletişim hattı üzerinde bir Gözlem ve Hızlı Müdahale Grubu kurulması kararı verildi.”

‘Umut ölmez’

Azeri gazeteci ve analist Ilgar Velizade, kendi blogunda toplantının ertesinde şunları kaleme aldı: “Katılımcıların görüşüne göre, […] toplum bugüne kadar düşmanlıkları bitirmek için bir adım atmamıştır ve sınırdan çok uzakta beklemektedir. […] Ermeni ve Azeri sivil toplum örgütlerinin şimdi, durumu çözmek için birbirleri ile işbirliğine gitmeleri gerekmektedir. […] Tekali’deki toplantı, bir kez daha gösterdi ki, Ermeni ve Azeri toplumları, en hızlı şekilde çatışma bölgesinden uzaklaşıp kurulacak barışı arzulamaktadırlar. [...] Dediğimiz gibi umut hiçbir zaman ölmez.”

Bu niyetin, Velizade’nin dediği kadar ya da Vanyan’ın umduğu kadar yaygın olup olmadığı henüz belli değil; fakat Gözlem ve Hızlı Müdahale Grubu kurma adına ilk toplantı, 21 Temmuz’da Tekali’de gerçekleşti. Toplantıda, sivil toplum kuruluşları ve Uluslararası Kriz Grubu’ndan temsilciler hazır bulundular. Ayrıca Brüksel merkezli Şiddetsiz Barış Gücü adlı hâlihazırda Gürcistan, Filipinler, Güney Sudan ve başka yerlerde çalışan bir kuruluştan Bernard O’Sullivan ve Stephen Young da toplantıdaydılar. Açık oturumun ardından O’Sullivan, Ararat Magazine’in sorularını şöyle yanıtladı:

“Tekali süreci, ilgimizi çekiyor çünkü açıkça görülüyor ki, insanlar kendilerini koruyacak bir sivil topluma ihtiyaç duyuyorlar. Ancak biz kabul şartıyla çalışıyoruz. Biz sadece sivil toplum ve tabii ki politik liderlikler ve hükümetler tarafından kabul edildiğimiz çatışma bölgelerine gittik. Tekali süreci sonucunda neler ortaya çıkacak? Ben buradaki iyi niyeti gördüm. Tekali grubu, bu işin siyasi ve askeri sonuçlarıyla ilgilenmiyor, esas odakları, farklı etnik gruplardaki sivillerin, kendilerini şiddet içermeyen yöntemlerle savunması. Bu yüzden, biz bu süreç ile ilgileniyoruz.”

*Ararat Magazine’den çeviren: Sevag Beşiktaşlıyan