‘Kadınlara yönelik şiddet kader değil’

2009'dan bu yana her yıl Hrant Dink'in doğum günü olan 15 Eylül'de dağıtılan Uluslararası Hrant Dink Ödülü sahiplerini buldu. Yıllardır kadın hakları ve eril şiddete karşı çalışmalar yürüten Nebahat Akkoç, ödülün Türkiye'deki sahibi oldu. Akkoç ödül töreni sonrasında Agos’un sorularını yanıtladı.

Öncelikle tebrik ederiz. Hrant Dink Ödülü sizin nasıl bir anlam ifade ediyor? Öğrendiğinizde neler hissetiniz? 

Ödül konuşmamda belirttiğim gibi uzak olsam da kendimi Hrant Dink Vakfı’nın içinden biri gibi hissettiğim için öncelikle şaşırdım. Ödülün bana verildiği haberini Sevgili Rakel Dink’ten aldığım zaman o şaşkınlıkla “Niye bana verdiniz? Keşke dışarıdan biri alsaydı” dediğimi hatırlıyorum. 
Rakel Dink’te “içeriden biri olsan da bu yıl ödül senin” dedi.
İlk şaşkınlık geçtikten sonra elbette ki mutlu oldum, onur duydum. Sonrası acı.. Hrant’ı kaybetmiş olmanın büyük acısı. 
Hrant benim ve benim gibi ailesinde 1915’e dair hikâyesi olan herkes için çok önemli biriydi. O hayatteyken, yazarken, konuşurken hepimiz adına yapıyor gibiydi.
Onu öldürenler aslında hepimizin bir yanını öldürdüler. Türkiye’ye büyük kötülük ettiler.
Şimdilerde Hrant gibi sağduyulu, empati kurabilen, geçmişi bilen ama geçmişe takılı kalmadan geleceği kurmak için çabalayan, kendini barışa adamış insanlara ne kadar çok ihtiyacımız var. 
Benim hayatım hep şiddete karşı mücadele ederek, şiddetsiz bir yaşam kurmanın yollarını arayarak geçti. Bu ödül bu görevi biraz daha büyütecektir diye düşünüyorum.
Ayrıca ilk defa kadınlar için çalışan iki kadın olarak ödül aldık. Bunu çok anlamlı ve önemli buluyorum.

Uzun yıllardır kadının insan hakları için çalışınız, çalışıyorsunuz, önemli işler başardınız. Gelinen noktada Türkiye'deki durumu nasıl görüyorsunuz? Kadın örgütlerinin tüm mücadelesine rağmen eril şiddet neden önlenemiyor?

En zor değişen şey “toplumsal cinsiyet” dediğimiz geleneksel rollerdir. Kız ve oğlan bebekler her birimiz tarafından yönlendirilerek geleneksel erkekler ve kadınlar haline gelir. 
Geleneksel “erkeklik” kendini kadınları kontrol altında tutmak, onlara sahip çıkmak, terbiye etmek gibi misyonlar yükler. Kadınların itaat etmesini sağlamak için de her türlü şiddete başvurur. Bu binlerce yıldır böyle devam eder.
Bu nedenle en zor değişim bu konuda yaşanır.
Biz kadın kuruluşları hiç durmadan çalışırken cinsiyet eşitliği için çok uzun yıllara ihtiyaç olduğunu biliriz. Bu süreyi kısaltmak kararlı bir siyasi irade ve toplumun tüm kesimlerinin ortak çabası ile mümkündür. 
Kadınlar artık şiddete boyun eğmeyeceklerini söylüyorlar. Şiddetin kader olmadığını anladılar. En büyük kazanımımız bu. 

10 yılı aşkın bir süredir “Her Kadın Bir Fırsat” projesi yürütüyorsunuz,. KAMER bu anlamda çok önemli bir kurum oldu. Bu proje ile neleri değiştirdiniz ve gelecekte bu çalışmalar devam edecek mi? 

2004 yılından bu yana yani tam 15 yıldır Her Kadın İçin Bir Fırsat Programı adlı bir program yürütüyoruz. Bu isim çok anlamlı bir çabadan sonra ortaya çıktı. Aile meclisinde “yargılanmış” hakkında ölüm kararı verilmiş bazı kadınlara destek verilerek hayatta kalmaları ve yeni bir yaşam kurmaları sağlandı. Ölümün kıyısından dönen bu kadınlar son derece başarılı oldular. 
İşte o zaman; her kadının yeni bir yaşam kurması için bir fırsata ihtiyacı olduğunu, bu fırsatı hakettiğini gördük. 
O zamandan beri yaptığımız bütün çalışmaları Her Kadın İçin Bir Fırsat Programı altında toparlıyoruz. Artık yüzbinlerce demeyeceğim, milyonlarca kadına ulaştık. Onlar için ne yapılacağına biz karar vermiyoruz, onlar karar veriyorlar. 
Bu çalışma hem Türkiye’de hem de Dünya’nın çeşitli yerlerinde devam ediyor. Çok güçlü bir ekip oluştu. Muhtemelen kadınların talepleri sona erene kadar da devam edecektir. 

Kategoriler

Güncel