Temsilciler Meclisi Ermeni Soykırımı kararını nasıl aldı?

Bu, yıllardır üzerinde konuşulan, defalarca oylanmasına çok yaklaşılıp , son anda baskılar nedeniyle geri çekilen bir tasarı. Örneğin 2000 yılında alt komisyonlardan geçtikten sonra Clinton Hükümeti’nin, bilhassa da Dışişleri ve Savunma Bakanlığı’nın ciddi telkin ve tepkisiyle tasarı geçmemişti. Daha sonraları ise Başkan Obama ve Hillary Clinton, aynı şekilde yapmış oldukları baskılar sonucu Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’yi son anda tasarıyı oylamaya koyma kararından caydırmıştı. Bu sefer ise, ne Başkan Trump, ne Dışişleri, ne askeri kanat ve arkalarındaki “derin devlet”, ne savunma sanayiin ağır topları herhangi bir itirazda bulundu.

EDVİN MİNASSİAN/LOS ANGELES

ABD Temsilciler Meclisi 29 Ekim günü, 405 evet 11 hayır oyuyla  ve yüzde 97’ye varan ezici bir çoğunluk desteğiyle Ermeni Soykırımı’nı tanıma ve anma kararı aldı.  Bu karar tasarısı aynı zamanda soykırım yıllarında  ABD Büyükelçisi Morgenthau’nun “Bu bir ırkı yok etme kampanyasıdır” sözlerini, soykırım mağdurlarına yapmış olduğu insani yardımları, 1951 yılında ve sonrasında Ronald Reagan’in soykırım tanımını kullanmasını teyid etmekte. Ve bundan sonra devletin Ermeni Soykırımı’nı inkar etme gayretlerine ortak veya  destek olmayacağının altını çizmekte,  Ermeni Soykırımı  hakikatleri hususunda eğitim ve halkı bilinçlendirme faaliyeti göstererek bugünkü insan hakları ihlalleri ile bağlantısının vurgulanması hedefini içermekte. 

Bu elbette olağanüstü bir karar. Yıllardır üzerinde konuşulan, defalarca oylanmasına çok yaklaşılıp, son anda baskılar nedeniyle geri çekilen bir tasarı. Örneğin 2000 yılında alt komisyonlardan geçtikten sonra Clinton Hükümeti’nin, bilhassa da Dışişleri ve Savunma Bakanlığı’nın ciddi telkin ve tepkisiyle tasarı geçmemişti. Daha sonraları ise Başkan Obama ve Hillary Clinton, aynı şekilde yapmış oldukları baskılar sonucu  (bugün de aynı mevkide bulunan) Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’yi son anda (geçmesi kesin olan) tasarıyı oylamaya koyma kararından caydırmıştı.   Bu sefer ise, ne Başkan Trump, ne Dışişleri, ne  askeri kanat ve arkalarındaki “derin devlet”,  ne savunma sanayiin ağır topları herhangi bir itirazda bulundular.  Peki, bugünkü gergin siyasi ortamda, birbirleriyle neredeyse (Başkanın azil sureci başta olmak üzere)  kanlı bıçaklı olan iki rakip  partinin milletvekilleri nasıl oldu da böyle büyük bir çoğunluk ile bu konuda mutabakata vardılar? Oylamalar sonucunda, belki annelerin kutsal oluşu dışında hiçbir konuda hemfikir olamayan liderler, nasıl birbirlerine sarılıp, el sıkıştılar? 

Suriye harekatı etkenlerden biri
Suriye harekatı bu ayın başlarında gerçekleşti, Trump’ın harekata yeşil  ışık yakması, bunu Kongre ile paylaşmaması, ordunun devre dışı bırakılması tetikleyici unsur oldu diyebiliriz.  29 Ekim tarihli aynı oturumda 403’e 16 çoğunlukla Türkiye’ye karşı yaptırımlar yasa tasarısının da kabul edilmesi bir tesadüf olamaz. Gayet tabii kimse bunu açıkça ifade etmedi.  Destek konuşması yapan üyeler genelde “Bugün doğruları söyleme günüdür, karşı lobi faaliyetleri iflas etmiştir “; “Bugün tarihin doğru yanında yer alma zamanıdır “; “Bundan sonra tehditlere taviz vermeyeceğiz”; “Türkiye tarihi ile yüzleşmelidir; bunu yapanlar zaten bugünkü devlet değil, Osmanlı’nın son günlerinde zorbalıkla gücü ellerine geçirenlerdir “; “Anma ve hafıza barışın tek kaynağıdır “; “ Amerikan’nin şerefi bunu gerektirir “ gibi açıklamalarda bulundular. 

Fakat bunun yanında, en başta Meclis Başkanı Pelosi , Dışişleri Komitesi Başkanı Engel, Cumhuriyetçi liderler Smith ile Bilirakis ve kıdemi yüksek New Jersey Milletvekili Pallone ; Kuzey Suriye’de Kürtler’e karşı yapılan, ve insan hakları ihlali olarak tanımladıkları harekatın bu kararı etkilediğini açıkça ifade ettiler. Cumhuriyet’in kuruluşunun 96’ıncı yıldönümü olması da  vurgulanarak daha sorumlu davranma beklentileri dile getirildi . Türkiye’nin Almanya’yı örnek alması gerektiği, Almanya bugün çok güçlü bir demokrasi ise bunu Yahudi Soykırımı’nı kabul ve tazmin etmesine borçlu olduğu, Türkiye’nin gerçek bir hukuk devleti olabilmesi için inkar, tehdit ve aldatma politikasından ve  doğruyu söyleyen, insan haklarını savunan akademisyenleri hapse atma geleneğinden vazgeçmesi gerektiği vurgulandı. 

Rusya ve Fransa örneği

Bunun yanısıra, "Bize hep (Şimdi zamanı değil, Türkiye’yi rencide etmeyelim, çok güvenilir bir müttefiğimizdir) dediler. Peki ne zaman? Veya neden şimdi olmasın?Kaldı ki Türkiye Rusya gibi bizim aslında hasmımız olan bir ülke ile yakın ilişkide; itirazlarımıza rağmen Suriye topraklarını işgal etti ve bizi zor duruma soktu" diyenler de oldu. Keza "Rusya soykırımı yıllardır tanımış olan bir ülke, Başkan Putin 24 Nisan 2015’te Erivan’da 100. yıl anma törenlerinde en başta Ermenistan Devlet Başkanı'nın yanında yer aldı. Türkiye buna karşılık ne yaptırımda bulundu?"; "Fransa ile ilişkiler kesilecek tehdidi yapıldıktan sonra, aralarındaki ticari hacim dört misline çıkmadı mı? Peki biz neden korkup çekineceğiz?"; "Biz Amerika’yız, biz insan haklarının ana savunucusu olmalıyız" gibi yorumlar da Meclis’ten gelen diğer seslerdi. 

Bağlayıcı değil ama önemli
Bu karara şöyle eleştiriler de geldi: “Bu sadece bir ifade, bir karar, yasal bir nitelik taşımıyor.” Evet doğru , yasa niteliği taşımayan, sadece Temsilciler Meclisi’nin bir tespiti, dileği ve kanaati . Senato’da iki etkin lider , Teksas Senatörü  Ted Cruz ve Dış İlişkiler Komitesi Başkanı New Jersey Senatörü Bob Menendez, en yakın zamanda benzeri bir karar tasarısını Senato’da oylamaya sunacaklarını açıkladılar.  Senato, aynı zamanda, yasama kararı olan, yaptırımları da gündemine alacak. İkincisi, eğer  geçerse, Başkan’ın imzasına tabi. Fakat böylesine büyük bir çoğunluk ile geçerse, veto hakkı yeterli olmaz. Soykırımı tanıma kararı, yasa niteliği olmamasına rağmen, Kongre’nin politikasını ve tespitlerini içerdiği için, tazminat ve benzeri davalarda Federal devletin ( Başkan da sessiz kalırsa) görüşünü yansıttığı için hakimler tarafından Soykırım konusunda devletin görüşü olarak algılanıp, ‘zamanaşımından muafiyet’ gibi beklenmeyen kararlara kapı açabilir.  Zaten bu önemsiz bir karar olsaydı,  önlemek için devlet on yıllardır milyonlarca dolar lobi faaliyetlerine harcayıp bedeli çok yüksek olan tavizlerde bulunmazdı . 

Sonuçta ileriye dönük, ümit verici, yapıcı bir diyalog; Ermeni vatandaşları sindiren değil, koruyan, inkarı değil adaleti hedefleyen, gerçek bir uzlaşma siyaseti izlenirse bu zor donem aşılır. Tarihle samimi yüzleşme cesareti, barışı sağlayabilir.  Evet sonunda yüz yıllardır birbiriyle yaşamış olan iki millet bu çözümü sağlamalı, fakat bugüne kadar yaşadığımız gerçek şu : “Dış güçler”in en azından manevi desteği ve tesir gücü olmadan,  çözüm için gereken harekete geçirici ve teşvik edici etken mevcut değil. Bir sure için ABD ile Türkiye ilişkileri menfi olarak etkilense dahi,  eninde sonunda düzelmek zorunda. Eminim akli selim devlet adamları bunun bilincinde olup, daha uzlaşıcı bir siyaset izleyeceklerdir. Anadolu  topraklarından katliam ve sürgün sebebiyle kopmuş milyonlarca mağdurun akıbetini doğru tespit etmek, tarih ile yüzleşip Almanya’nın  izlediği yoldan gitmek, Ermenistan ile bağları güçlendirmek bu siyasetin bir parçası olmalıdır ve bu  göründüğü kadar zor ve imkansız değildir.







Kategoriler

Güncel