‘Renkli’ değil, insanım

ADNAN SARACOĞLU

Her türlü radikal bireyselleşmeye, çıkar çatışmalarına ve aldığı onlarca yaraya rağmen  aile hâlâ özgün bir birim ve kurum olmayı sürdürüyor. Ülkemizde ise maalesef muhafazakar içgüdülerle ve yer yer ideolojik konuma göre savunuluyor aile, çoğunlukla yıpranmış gelenek görenekleri ve eski dönem rollerini feda etmemek pahasına. Öyle olunca da yapıcı eleştirilerden nasibini almadan kan kaybetmeye ve üyelerini mecalsiz bırakmaya başlıyor. Çatışma, boşanma, boşanma sonrası, yeni ebeveynler, velayet ve vesayet dolusuna yağmurluksuz, şemsiyesiz, çatısız yakalanıyor çoğu zaman çocuklar. Her şey çocukların iyiliği için yapılıyor ya, ebeveynler bu yalanı artık güçlükle kıvırabiliyor!

İsabella’nın ikili yaşamı

Her bir nefesine çocuk kokusu bulaştığına emin olduğum öğretmen ve yazar Sharon Mills Draper, karışık işleri konu edindiği ‘Karışık’ adlı kitabında anne babası ayrılmış İsabella’nın ikili yaşamını, iki yakasını sürekli bir araya getirme uğraşını, toplumsal açıdan ergenliğini atlatamayıp, ahlaki açıdan da henüz olgunlaşamamış ırkçı refleksleri kuvvetli ABD toplumunu, bilgelikle yansıtıyor. Büyük acıları ve korkunç halleri bile kanırtmadan, melodrama bulamadan, hissettirip akıl sofrasına, duygu birliğine davet ederek anlaşılır kılıyor.

Renkler güzel şeyler aslında, biraz maviden, biraz kırmızıdan biraz siyahtan ve biraz beyazdan gördüğümüz ve filtre müptelası kromofobikler olmadığımız sürece güzel. Tanrı’ya bile iftira atmaya kalkmayıp onu siyah beyazlığa, sarışın Aryanlığa mahkum etmeyip her rengin ondan geldiğini anladığımız sürece çok güzel...

İsabella parlak kariyerli babası ve anlayışlı güzel Anastasya ile mutlu aslında, koskocaman evde, üzerine titreyen, onu anlamaya çabalayan üç yoldaş ile -üvey abisi Darren’ı istesek de unutamayız- hiç de karamsar bir tablo çizmiyor. Tabii annesiz bir denklemin yeterli mutluluk içerdiğine ikna olacak saflıkta, körlükteysek. İsabella, nispeten dar gelirli annesi ve harbi babalığı John Mark ile de mutlu. Öyle John Mark ki; ırkçılıkla yatıp ırkçılıkla kalkan ebeveynlerinden bir şeycikler öğrenmemiş! Kolları dövmeli sert görünüşlü beyaz adam bırakın siyahlara tepki göstermeyi, neredeyse beyazlığından istifa ve istifra edecek denli diğerkâm, öyle yufka yürekli.

Yazar, zamanı ve kurguyu ortadan ikiye bölüyor, anne haftası bitiyor, baba haftası başlıyor. Karanlık insanların paket teslimi gibi günü saati belli buluşmalarda İsabella haftalık “kendisini” yeniden yeniden programlıyor. Piyano aşığı İsabella baba haftasında muhteşem piyanonun başına oturup yüzlerce yıllık geleneğe eklemlenir, piyanonun ruhuyla hasbihal ederken, anne haftasında, vaktiyle kendisine alınan Casio orgla (hey gidi Korg) yetinmeye ve külyutmaz Madam Rubenstein’a layık olmaya çabalıyor. Çanta değişiyor, oda değişiyor,yatak değişiyor, şehir değişiyor, ebeveynler değişiyor ve İsabella her şeye yetiyor, yetişiyor öyle mi? Yok öyle yağma! Dramatik gelgitlere fazlaca başvurmayıp, en anlayışlı anne babanın bile ayrılık sonrasında sürdürdüğü çatışmanın, kavganın yer yer savaşın çocuğa ne kadar büyük bir maliyet getirdiğini böylece sezdiriyor Becerikli Bayan Draper.

Çocuğun dünyasında arkadaşlarının tuttuğu yer yadsınamaz. İsabella okuldaki arkadaşlarıyla denge kurmaya, yıpranan gövdesini, gönlünü restore etmeye çalışıyor. Ama orada da başka sorunlar çıkıyor karşısına: İdam ipi bizim toplumumuzda açtığı yaranın, denk geldiği anlamın kat kat ötesinde yer tutuyor ABD tarihinde ve toplumunda. Siyahî kardeşlerimize uzun yüzyıllar boyunca layık görülen yer darağacı, kendilerine başlıca zimmetlenen nesne de idam ipi idi. Sınıftaki çocuklardan Logan arsız ve insafsız şekilde dalgasını geçer ve Imani’nin haklı tepkisine maruz kalır. Kitaptaki ırkçı kırılmalardan ilkinde tekinsiz durum hissettirilir, Çehovyen patlama ise kitabın sonuna saklanır.

Birkaç geri sayımla birlikte okuyoruz kitabı: Isabella’nın müzikle ilişkisinde dönüm noktası olan Pianopalooza performansı için hafta, gün, saat kaldıkça diken üstünde oturmaya başlıyoruz. Loganlar bir değil, üstelik her Logan altı üstü cahil bir çocuk değil ki... Neredeyse her bölüme sinmiş Amerikan tüketim toplumu kodları, her şeyin hangi Amerika’da ve hangi gerçeklik düzeyinde olduğunuza göre değiştiğini hatırlatıyor. Ama galiba Isabella’nın Afrikalı bilincini keskin tutan babası, söylediklerinin çoğunda haklı: Ne kadar kazansan, hangi eğitim ya da kültür  düzeyinde, hangi ekonomik sınıfta olsan da, seni, beni, bizi hâlâ rengimizle görüyor birçok insan.

Bizi güzelleştiren renkleri, etrafımızı kırmızıya boyama pahasına tersinden görüyorlar üstelik!

Karışık

Sharon Mills Draper

Çeviri: Gizem Şakar

Genç TİMAŞ

280 sayfa.

Kategoriler

Kitap ԳԻՐՔ