Bernie Sanders için kritik hafta

ABD başkanlık yarışında gündemdeki en kilit isim Bernie Sanders. Kendisini ‘demokratik sosyalist’ olarak tanımlayan, Demokrat Parti’nin üyesi bile olmayan, Senato’da resmi olarak bağımsız üye olan Sanders’ın yükselişi ne ifade ediyor? Aday olabilir mi? Olursa Trump’ı yenebilir mi?

EDVİN MİNASSİAN/LOS ANGELES


Kasım 2020’de yapılacak ABD Başkanlık seçimine giden süreçte, Başkan Trump’ın rakibi olacak Demokrat Parti adayının tespit edileceği ön seçimlerin en kritik haftasına giriyoruz.  3 Mart’ta yani ‘Süper Salı’da California, Texas, Massachusetts, Virginia gibi büyük eyaletleri kapsayan, ABD nüfusunun yüzde 40’ının yaşadığı eyaletlerde başkan adayını resmen tayin edecek delegelerin üçte biri seçilmiş olacak.   
Bu aşamada gündemdeki en kilit isim ise Bernie Sanders. Kendisini ‘demokratik sosyalist’ olarak tanımlayan, Demokrat Parti’nin üyesi bile olmayan, Senato’da resmi olarak bağımsız üye olan Sanders’ın yükselişi ne ifade ediyor? Aday olabilir mi? Olursa Trump’ı yenebilir mi? 

Süpriz yok!
Bernie Sanders’ın çıkışı aslında sürpriz değil. 2016 seçimlerinde Demokrat Parti elitlerinin tartışmasız adayı Hillary Clinton’ı beklenmedik şekilde zorlaması belki sürpriz sayılabilirdi. Sanders  destekçilerinin ve hatta Başkan Trump’ın iddialarına göre adaylığı parti kurmayları tarafından çalınmıştı.  Cumhuriyetçi Parti’nin nüfuzlu ağır topları ise, Jeb Bush’un Trump tarafından mağlup edilmesini durduramamışlardı. Gidişata göre 2020’de aynı akıbeti Demokrat Parti’nin kurmayları yaşayacak gibi. Trump ve Sanders, birbirlerinden çok farklı görünseler de kurulu düzenden memnun olmayanların, derin devlet sistemini değiştirmek isteyen farklı kutuplardan kesimlerin başkan olarak görmek istedikleri kişiler… 
Sanders’in gençleri ateşleyip ümit veren yanı; sistemin temel taşları olan bankalar, borsalar, sigorta şirketleri gibi özel sektör aktörlerini korkutan planlara sahip olması. Açıkça “Ben sosyalistim” diyor ve her iki partinin de “ABD kapitalist bir devlettir” tezine savaş açan Sanders, ‘Y kuşağı’na yani ABD tarihinde ilk kez anne babalarının hayat seviyesinden daha düşük bir ekonomik seviyeye sahip olacakları öngörülenlere, bedava üniversite ve sağlık hizmetleri vaadediyor. Ayrıca yüksek asgari ücret de Sanders’ın vaatlerinden biri. Gençler geleneksel olarak seçimlerde en az oy kullanan kesim olduğu için, Sanders’a verecekleri destek bu kez çok etkili olabilir. 2016 seçimlerinde gençlerin nüfusa oranlarının çok altında  oy kullanmaları Trump’ın lehine işlemişti. Bu yüzden yine Demokrat Parti elitleri Sanders’ı ekarte edip, Joe Biden veya milyarder Michael Bloomberg’i aday seçtirirlerse, büyük risk almış olurlar. 
Sanders’a yönelik eleştirilerin dozu da gittikçe artıyor. Amaç, onun yazın Milwaukee’de yapılacak Demokrat Parti Kongresi’ne delege çoğunluğuyla gitmesinin önüne geçmek. Onun Sosyalist etiketi, “ABD sosyalist olamaz” argümanına takviye  olarak, ABD istihbarat örgütlerinin Rusya’nın Trump’ın yanında, Sanders’ı da desteklediğini tesbit ettiği yönünde haberler de basında çıkmaya başladı. Ünlü satranç ustası Gary Kasparov da geçenlerde verdiği bir röportajda, Putin’in Sanders ile ilgili ‘kompromat’ yani siyasi şantaj malzemesi sahibi olduğunu iddia etti. Trump ve onu destekleyen Fox News‘un Sanders’a saldırmaması ise dikkat çekiyor; Sanders’ı kolay yeneceklerini sanıyorlar ama bu o kadar kolay olmayabilir. 

Rakibi Bloomberg
Sanders’a en ciddi rakip, her ne kadar şimdilik gerilemiş olsa da milyarder Michael Bloomberg. ABD’de seçim kampanyalarında ekonomik güç çok önemli. Sanders geniş bir kitleden, kişisel bağışlar toplayarak önemli bir ekonomik güç edinmiş durumda. Bloomberg ise en az bir milyar doları gözden çıkararak, TV reklamlarına ağırlık verdi. 
Bir aday delegelerin büyük çoğunluğunu arkasına alamazsa eski Başkan Obama, ön plana çıkarak Sanders veya Bloomberg için tercihini açıklayacak. Obama son demokrat başkan ve popüler bir kişilik olarak  halen partinin en nüfuzlu kişisi konumunda. Onun tercihi delegeler üstünde etkili olabilir. 
Öte yandan Demokrat Parti elitleri, Sanders’ın Trump’a yenilmesine ek olarak Temsilciler Meclisi çoğunluğunun da ellerinden gitmesinden korkuyorlar. 2018 seçimlerinde Demokratlar, Temsilciler Meclisi çoğunluğunu Trump’a oy vermiş olan 33 seçim bölgesini kazanarak elde etmişlerdi. Bu bölgeler, Sanders adını taşıyan oy pusulasını görünce Cumhuriyetçi adaylara oy verirler diye bir endişe var. Fakat Obama daha derin düşünen, demografik değişimin ve gençliğin taleplerinin farkında olan bir siyasetçi. Demokrat Parti’nin geleceğini tehlikeye atıp, onları tamamen hayal kırıklığına uğratması zayıf bir ihtimal. Sanders, delegelerin yüzde 40’ını alırsa büyük ihtimalle Parti Kongresi’nde aday seçilir. Öte yandan başkanlık seçiminde Trump’ı yenme şansı da yüzde 40’tan fazla değil. 25 Şubat’ta yapılan Güney Carolina seçiminde ve ‘Süper Salı’ öncesinde Sanders epey yıprandı. Fidel Castro’yu savunduğu için diğer adayların sert tepkilerine maruz kaldı ve bu tepkilere tatmin edici cevaplar veremedi. Joe Biden ise dış politikanın ağır basmasıyla daha olumlu bir performans sergileyerek Güney Carolina’yı kazanma şansını artırdı. Bu durum, ön seçimleri daha rekabetçi bir hale getirebilir. 

Ermeniler ne diyor?
Ermeni toplumu da ABD toplumunun geneli gibi bölünmüş durumda. Genç Ermeniler genelde Sanders yanlısı. Los Angeles’ta geçen Kasım’da Sanders’ın katıldığı bir toplantıya katılım oldukça yüksekti. Zaten daha önce de “Soykırım tartışması bitmiştir” diyen Sanders, ABD Başkanı olursa Ermeni Soykırımı’nı resmen tanıyacağı sözünü verdi. Sözünü tutmayan Obama gibi Sanders’ın derin devletin etkisinde kalması da beklenmiyor. Ayrıca Azerbaycan’a karşı Ermenistan’dan yana tavır alacağı, Karabağ’ın güvenliği için teminat vereceği de beklentiler arasında. Türkiye’deki  gasbedilmiş Ermeni ve diğer Hıristiyan kiliselerin sahiplerine iade edilmesi için çalışacağı da Sanders’ın vaatleri arasında yer alıyor. Ayrıca halen Temsilciler Meclisi için aday olan Cenk Uygur’a destek vermemesi de Ermeni toplumunu memnun etti. Cenk Uygur, genelde solcu olarak tanınıyor ama yaptığı TV programının adının ‘Jön Türkler’ olması Ermenilerden çok tepki alıyor. Uygur, Demokrat Parti’den Temsilciler Meclisi için aday olmaya çalışıyor. 
Birkaç hafta sonra çok daha net bir tablonun ortaya çıkmasına kesin gözüyle bakılıyor. Sanders’ın Demokrat Parti’nin başkan adayı olabilmesi için savunduğu ‘İskandinav usulü sosyalizm’ anlayışının ABD’nin anayasal düzeni için bir tehdit olmadığına seçmenleri inandırması gerekiyor. Geleneksel olarak sol adaylara destek veren işçi sendikalarını da arkasına alması gerekiyor. ABD’nin kendine özgü sisteminde büyük sendikalar, üyelerinin sağlık sigortalarını kendileri işletirler. Bu yüzden sağlık sistemini devletleştirme vaadi Sanders’ı sendika elitleriyle karşı karşıya getiriyor. Sanders bu noktada taviz verebilir. Zaten Sanders’ın vaatlerinin çoğu Temsilciler Meclisi ve Senato desteği gerektiriyor. ABD kamuoyunda Amerikalıların gerçek Demokrat Parti’li olmayan Sanders ile gerçek bir Cumhuriyetçi olmayan faşizan eğilimli Trump arasında seçim yapmak zorunda kalacakları da söyleniyor. Tarihin tekerrür edeceğine inananlar, 2020 seçimlerini, 1972 seçimlerine benzetiyorlar. 1972’de Richard Nixon ile Sanders’a çok benzeyen George Mc Govern arasında geçen ve Nixon’ın 50 eyaletin 49’unu kazandığı  seçimin tekrar edeceğini öngörüyorlar. Fakat 48 yıl sonra bu kez farklı bir sonuç da ortaya çıkabilir. 

Kategoriler

Güncel