Mülteci akını Yunanistan’da milliyetçiliği tetikledi

Meriç'te yaşadığımız Yunan polis ve askerinin sert tutumu, Ege Denizi'nde de sürecek gibi görünüyor. Organize olmamış, ellerinde çocukları veya çantaları olan binlerce insanın karşılarında organize olmuş, özel eğitimli ve silahlı gücü aşıp yollarına devam etmeleri çok güç.

EVREN DEDE/YUNANİSTAN 

Geçtiğimiz hafta her şey bir anda oldu. Reuters, üst düzey bir Türk yetkiliye dayandırdığı haberinde Türkiye'nin Suriyeli mültecilerin kara ya da deniz yoluyla Avrupa'ya geçişlerini durdurmama kararı aldığını duyurdu.
İdlib'de yaşanan kayıpların ardından alınan bu karar bir anda gözleri Türkiye'nin Avrupa kapısı olan Yunanistan'a çevirdi.
Buna benzer bir durum 2015 yılında Yunanistan'da radikal sol SYRIZA partisinin iktidar olduğu dönemde yaşanmıştı. Akın akın Türkiye'den Yunanistan'a geçen göçmenler Almanya'ya kadar ilerlemişlerdi. Sonunda Macaristan'ın askerlerini görevlendirerek sınırını kapatması ile mülteciler için Almanya’ya kaçış yolu kapanmıştı.

Adalar’da sıkıştılar
Sonrası sıkıntılı oldu mülteciler için. Yunanistan'da hapsolan insanlar çok kötü şartlarda beklemek zorunda bırakıldılar. İki yıldır Adalar’da  mahsur kalmış mültecilerin çoğu naylon çadırlarda, soğukta, her türlü sağlık şartlarından ve insanca yaşamdan uzak şekilde yaşamaya çalışıyorlar.
İdlib'te yaşananlar sonrası Türkiye'nin göçmen ve mültecilere sınır kapılarını açması ve gitmek isteyene müdahalede bulunmayacağını duyurması, Yunanistan açısından bahsettiğimiz bütün bu olumsuz şartların üstüne geldi.
İktidara altı ay önce gelmiş milliyetçi sağ Yeni Demokrasi partisi, zaten göçmen konusuna mesafeli olan ve iltica başvurularını kısıtlamaya gitmeyi düşünen bir hükümet.   
Zaten  Ege'deki Yunan Adaları'nda yerli halkın “pasif olduğu” gerekçesiyle tepkisini toplayan Yeni Demokrasi hükümeti göçmenlere daha sert davranması için tabandan gelen tepkiyle nasıl başa çıkacağını düşünüyordu. Adalar’da yeni kamp yapılmasını ada yerlileri istemiyordu.
İşte tam bu sırada Türkiye'nin mültecilere sınırları açtığını söylemesi, milliyetçi sağ Yeni Demokrasi hükümeti için altın tepside sunulmuş bir fırsata dönüştü. Kendi kamuoyuna her ne pahasına olursa olsun Yunan sınırlarını müdafaa eden güçlü bir iktidar görüntüsü verebilecekti artık.

Yunanistan’da ‘milli mutabakat’
Yunanistan'da bütün kesimleri bir araya getiren, geniş bir mutabakatı barından ve milli birliğin sağlandığı olaylar ender yaşanır.  
Göçmen akınlarına karşı, işte tarihte bu zor görülen geniş milli mutabakat oluşmuş durumda Yunanistan'da.
Kiliseden, çiftçilere, hayvan besicilerine, esnafa, adalardaki ve Meriç nehri çevresinde yaşayan yerli halklardan, ülkenin diğer ucundaki vatandaşlara, derneklere ve siyasi partilere kadar her kesim sınırların korunmasını ve mücadele edilmesini öncelik olarak görüyor.
Ülkelerinin adeta “istila” tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını düşünen Yunanların oranı da oldukça ciddi oranda açıkçası.
Ve son tahlilde ülkedeki konjonktür, Yunan hükümetinin sınırları korumak için her şeyi yapmasına destek veren bir kamuoyuna sahip olduğunu gösteriyor. Yunanistan'da Pulse araştırma şirketinin SKAI TV kanalı hesabına yaptığı ankete göre, her 10 Yunan vatandaşından 7’si Meriç'teki Türk-Yunan sınırında Yunan hükümetinin göçmenlere karşı aldığı sert önlemlere destek verdiğini belirtiyor.
Türkiye'nin göçmenlere 'açık kapı politikası' uygulayacağının duyulmasının ardından Meriç'te yaşanan yoğunluk üzerine Yunanistan'ın kara sınırında Yunan askerleri ve polisiyle barikat kurması ve göçmenlerin geçişine, gerekirse şiddet kullanarak karşı çıkması, önümüzdeki süreçte de değişmeyecek.
Sınırda göçmen akınlarına karşı görev yapan polis ve askerler için ülke çapında yurttaşların gönüllü gıda yardımı topladığı, Hristiyan din adamlarının Türk-Yunan sınırına giderek Yunan askeri ve polisi için dua ettiği sürrealist bir süreç yaşıyoruz.

Katı tutum sürecek gibi görünüyor
Avrupalı yetkililer ile birlikte Meriç'teki Türk-Yunan sınırını müdafa eden Yunan askerlerini ziyaret eden Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'in açıklamaları da ülkenin bu katı tutumunu sürdüreceğini gösteriyor.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Avrupa Parlamentosu Başkanı David Sassoli ile birlikte Türk-Yunan sınırındaki birlikleri ziyaret eden Miçotakis, “Moraller yüksek. Bütün toplum birlik ve beraberlik içinde, işimizi yapıyoruz. Bu ulusal bir çabadır, hiç kimse ülkemize yasadışı geçiş yapamayacak” açıklamasında bulundu.
Öte yandan Yunanistan'ın göçmenleri sınırdan geçirmeme kararına ABD ve AB’den açık destek geldi. 
AB kurumları Yunanistan'a hem kasanın ağzını açtılar hem de sınırları korumasında askeri ve politik destek verdiler.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken Yunanistan'ın bir hamlesi de iltica başvuruları ile ilgili oldu. Hükümet ülkeye artık yasadışı giriş yapan hiç kimsenin iltica başvurusunu kabul etmeyeceğini ve bütün iltica başvurularını bir süreliğine durduğunu açıkladı.
Bu yetmezmiş gibi sınırı geçmeyi başarmış olanlar da Yunanistan'dan sınır dışı edilme ve hapis cezası alma tehlikesiyle karşı karşıyalar şu anda.
Savaş mağduru pek çok mültecinin kaçış yolu olan Yunanistan, anlaşılan belirli bir süre yasadışı geçiş yapan göçmenlere karşı sert müdahalede  bulunacak.
Meriç'te yaşadığımız Yunan polis ve askerinin sınırları korurken gösterdiği sert müdafaa, Ege denizinde de sürecek gibi görünüyor. Kıyılara ulaşmayı başarabilen mültecileri ise kendilerini istemeyen ada yerlileri ve güvenlik güçlerinin sert tepkisi bekliyor.
Organize olmamış, ellerinde çocukları veya çantaları olan binlerce insanın karşılarında organize olmuş, özel eğitimli ve silahlı gücü aşıp yollarına devam etmeleri çok güç.
Anlaşılan Türkiye kapılarını açsa da, savaş mağduru mültecilere Avrupa Birliği kapılarını kapatmışa benziyor. Yunanistan'ın ön planda olduğu bu göçmenleri engelleme  mücadelesinde komşunun AB'nin tam desteğini aldığı aşikar. Mültecilerin dramı ise ülkelerinde barış gelmeden asla bitmeyecek gibi duruyor.


Kategoriler

Güncel