‘Birbirimizi anlamadan barışamayız’

7 Eylül Cuma günü Atlas Sinemaları’nda galası yapılacak olan, yönetmenliğini Veysi Altay’ın yaptığı ‘Faîlî Dewlet’ adlı belgesel 1990-96 yılları arasında Cizre’de devlet tarafından işlenen cinayetleri konu alıyor. Geçen yıl Cumartesi Anneleri’nin mücadelesini konu alan ‘Kaybolan Biz’ adlı fotoğraflarıyla yakından tanıdığımız Veysi Altay, ‘Faîlî Dewlet’i AGOS’a anlattı.

ZEYNEP EKİM ELBAŞI
zeynepekim@agos.com.tr

1990-96 yılları arasında Cizre’de devlet tarafından işlenen cinayetleri konu alan ‘Faîlî Dewlet’ adlı belgesel filmin galası 7 Eylül Cuma günü Atlas Sinemaları’nda yapılacak. Yönetmenliğini Veysi Altay’ın yaptığı ve orijinal dili Kürtçe olan belgesel, Almanca, Fransızca, Arapça, İngilizce ve Türkçeye de çevrildi. Özgün müziği Erdoğan Emir’e ait olan filmde kayıp yakınlarının anlatımlarının yanı sıra çeşitli canlandırmalara ve kurmaca görüntülere de yer veriliyor. Canlandırmalardan bazıları, cinayetlerin ardından açılan ve halen süren Temizöz Davası’nın dosyasında ‘gizli tanık’ olarak geçen itirafçılarla ilgili.

Belgeselde ayrıca, 1992-93’te Cizre’de belediye başkanlığı yapan Haşim Haşimi’yle uzun süre önce yapılmış olan fakat hiçbir yerde yayımlanmayan bir röportaj; davada ailelerin avukatlığını yapan Tahir Elçi’yle belgesel için yapılan bir başka röportaj; Cizre’de 1993 Newroz’unda yapılan, 30’dan fazla insanın yaşamını kaybettiği kutlamalarına, ve söz konusu dönemde top atışıyla yıkılmış bir evin altında kalan insanlara ait görüntüler de yer alıyor.

Geçen yıl Tütün Deposu’nda sergilenen, kayıp yakınlarının ve Cumartesi Anneleri’nin mücadelesini konu alan ‘Kaybolan Biz’ adlı fotoğraflarıyla yakından tanıdığımız Veysi Altay, ‘Faîlî Dewlet’i Agos’a anlattı.

Bu işe başlarken bir sözlü tarih arşivi yapmak üzere yola çıkan ve yaklaşık olarak 50 aileyle görüşen yönetmen, bu ailelerden sekizinin hikâyesini belgesel haline getirmiş. Cizre’nin, devletin en şeffaf şekilde cinayet işlediği yer olduğunu belirten Altay, neden bu şehir üzerine çalıştığını şu sözlerle anlatıyor: “Cizre devletin pilot bölgelerinden biriydi. Devlet burada kendini gizleme ihtiyacı duymadan, sokak ortasında kolluk kuvvetlerini kullanarak cinayetler işledi. Cizre çok yoğun insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir yer. Katliamlar oldu, evler bombalandı. Öldürülen siviller, kayıtlara ya PKK’li, ya da PKK’nin öldürdüğü insanlar olarak geçti. Yüzde 90’ı için dava açılmadı. Devlet orada hâkimi, savcısı, doktoru, valisi ve kaymakamıyla, topyekûn çalışıyordu. Hepsi de, hazırladıkları ya da hazırlamadıkları raporlarla bu işe ortak oldular. O dönemde çok ciddi tartışmalar yaşanmadı. Şu anda Temizöz Davası’yla, Cizre’de öldürülen 20 insanın hesabı soruluyor. Bu hesap ne kadar sorulur, davanın sonucu ne olur, orası muamma.”

Çekimler gizli yapıldı

Bir senelik bir çalışmanın ürünü olan belgeselin çekimleri yaklaşık olarak üç ay sürmüş. Bu süre zarfında Cizre’ye altı-yedi kez giden Veysi Altay, bölgede çekim yaparken birçok zorluk yaşamış: “Çekimleri gizli yapıyorduk, çünkü orada elinde kamera ya da fotoğraf makinesi olan herkes ya kimlik kontrolünden geçirilir ya da hemen gözaltına alınır. Çekim yapmak yasak gibi bir şey. Her yer ya polis lojmanı, ya JİTEM binası, ya Özel Tim binası ya da istihbarat binası. Çekimleri olabildiğince gizli yaptık. Kameranın üzerine ceket atarak çekim yapıyorduk örneğin.”

Kayıp yakını ailelerle konuşmak için çeşitli referanslarla evlere giden Altay, “Tanıdıklar aracılığıyla gitmeyince anlatmak istemeyebilirlerdi. Çünkü her zaman anlatmışlar çoğu zaman anlattıkları ya suiistimal edilmiş ya da yanlış aktarılmış. Onun için temkinliler” diyor. Yaşadıkları acıları ailelere anlattırmak zor olmuş: “Olayları tekrar tekrar anlattıklarında aynı acıları yaşıyorlar. Onlar için çok zor fakat başkalarının da o acıları hissetmesi ya da bundan haberdar olması için onların da ciddi bir çabası var. Bu aileler savaşın yoğun olduğu dönemde sokağa çıkamamış, yaşadıklarını dillendirememişler. Fakat zaman içinde örgütlendiler. O yüzden anlatmayı istiyorlar bir yandan.”

İnsanlara ulaşmanın yolu

Daha önce yine kayıp yakınlarıyla ilgili olarak çalışan Veysi Altay, yaptığı işlerle, bu acıları görünür kılmak istiyor: “O dönemde neler yaşandığı çok bilinmiyor. Basın bu konuları işlemedi, işlediğinde ise tersten verdi. O yüzden bu tür acıları belgesel, fotoğraf ya da hikâyelerle aktarabiliriz. Yaşananlar diğer insanlara ulaşırsa, birbirimizi biraz olsun anlarsak belki o zaman toplumda barış ve uyumdan bahsedebiliriz. Birbirimizi anlamadan, çatışmaların durmasından, barışın sağlanmasından bahsediyoruz. Başımıza neyin geldiğini bilmeden, birbirimizi anlamadan bunu başarmamız mümkün değil. Devletin kanallarını kullanamayız, çünkü devlet bunu hâlâ reddediyor. Basını kullanamıyoruz, çünkü basının dili hâlâ 1990’lı yılların dili ve militarist bir dil.” İnsanlara ulaşmanın alternatif yollarının bulunması gerektiğini söyleyen yönetmen, bu yolla daha fazla insana ulaşabileceğini düşündüğü için  ‘Faîlî Dewlet’i hazırlamış.

Bir sonraki çalışmasının Silvan üzerine olacağını söyleyen Altay, Hizbullah’ın bir dönem burada nasıl güçlendiğini aktarabilmek için o dönem örgüt içinde yer almış kişilerle ve ölenlerin yakınlarıyla görüşmek istediğini belirtiyor.