Ölüm orucundaki Mustafa Koçak hayatını kaybetti

Mustafa Koçak, adil yargılanma talebi ile başladığı ölüm orucunun 297. gününde, bulunduğu İzmir, Şakran 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde hayatını kaybetti.

Tanık ifadelerine dayanılarak “Anayasayı ihlal” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılan Koçak, adil yargılanma hakkı talebiyle ölüm orucuna başlamıştı. Yargılandığı dosya Yargıtay aşamasında. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı cezanın onanmasını istemişti.

Avukatı Ayşegül Çağatay bu sabah yaptığı açıklamada, “Mustafa, işkenceden ve cezadan kurtulmak amacıyla gerçekdışı beyanda bulunan 2 iftiracı tanığın beyanına dayanılarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı” dedi. Çağatay şöyle devam etti: 

“Başından sonuna dek işkencelerle, hukuksuzluklarla örülen yargılama neticesinde verilen bu karara karşı 90 gün önce sürdürdüğü açlık grevi direnişini ölüm orucuna çevirmişti. Sağlığı hapishane koşullarında kalmasına uygun olmadığı ve 5 gün boyunca zorla müdahale işkencesine maruz bırakıldığı halde Yargıtay tahliyesi hakkında ivedi bir karar vermeyerek dosyayı bekletti. Mustafa’nın gün gün ölüme yürüyüşünü izlediler. Mustafa’yı kaybettik fakat bugün hala ölüm oruçları devam ediyor, avukatlar Ebru Timtik 113, Aytaç Ünsal 82; Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek 312, Didem Akman ve Özgür Karakaya 62 gündür ölüm orucunda. Günler korkunç bir hızla ilerliyor, direnişçilerin zamanları daralıyor…”

Koçak’ın sağlık durumuna dair rapor da hazırlamış olan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı, Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, ölüm haberine dair Twitter’dan şunları yazdı:

“Ses olamadık, çözümü zorlayamadık, evet! Ancak... Bu topraklarda açlık grevleri yeni değil ama çözüm bunca basitken çözümsüzlük üzerine kurulan acımasız, yok sayan bir siyasi irade ile karşı karşıyayız ne yazık ki! 'Önce onlar bıraksın, düşünürüz' bir çözüm değil, insan yaşamı pazarlık konusu hiç değil! Hele ki yalancı tanıklıklarla binlerce insan bu ülkenin cezaevlerine kapatılmış, yargı bağımsızlığı tümden ortadan kaldırılmışken... Zorla müdahale de çözüm değil, hayır! Hatta 'zor' fiziksel ve ruhsal iyilik haline olumsuz etkileri ile bu aşamada ölümcül! Artık hepiniz tanıksınız.
'Bıraksınlar' demek de bir çözüm değil ne yazık ki! Seslerini duymamak, özgür iradeleri ile almış oldukları bu canımızı acıtan kararı neden aldıklarını görmezden gelmek demek. Adil yargılama, bir konser olsun yapabilmek... Nasıl basit talepler... Bu basit talepleri dahi duymazdan gelen siyasi irade bu ölümlerden sorumludur. Devletlerin onurlu ve insanca yaşam hakkını koruma yükümlülüğü bulunmaktadır, bu yükümlülüğünü ihlal etmiştir.” (Bianet)

Kategoriler

Güncel