Sevag cinayetinde skandallar bitmiyor

Askerliği yaparken görev yaptığı karakolda öldürülen Sevag Balıkçı davasının Diyarbakır’daki son duruşmasında Adli Tıp skandalı ortaya çıktı. Sevag’a ilk tıbbi müdahaleyi yapan Doktor Serkan Bütün’ün ifadesi, Adli Tıp’ta Sevag’ın elbiseleri yerine başka elbiselerin incelendiğini ortaya çıkardı. Bir önceki duruşmada, Sevag’ın babası Garabet Balıkçı, gösterilen kıyafetlerin oğluna ait olmadığını ifade etmişti. Bilirkişi olarak atanan Yüzbaşı Murat Yazgan’ın raporu ise Sevag’ın kasıtlı olarak vurulmuş olduğu yönündeki şüpheleri daha da güçlendirdi.

SARKİS GÜREH
sgureh@agos.com.tr

Sevag Balıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili davaya 7 Eylül Cuma günü Diyarbakır 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’nda devam edildi. Duruşmada, Sevag’a ilk tıbbi müdahaleyi yapan Doktor Serkan Bütün’ün ifadelerinden, Adli Tıp’ta Sevag’ın elbiseleri yerine başka elbiselerin incelendiği ortaya çıktı. Bilirkişi olarak atanan Yüzbaşı Murat Yazgan’ın raporu, Sevag’ın kasıtlı olarak vurulmuş olduğu yönündeki şüpheleri daha da güçlendirdi.

Giriş deliği muamması

Bir önceki duruşmada, Adli Tıp uzmanı Ersin Annak, mahkemeye sunduğu raporda, Sevag’ın vurulduğu anda üzerinde olan tişörtte sadece bir delik olduğunu ve bunun kurşunun çıkış deliği olduğunu belirterek, “İnceleme konusu atlet ve tişört üzerinde giriş deliğinin olmaması bende şüphe uyandırmaktadır” demişti. Annak, Sevag’ı vuran atışın ‘uzak atış’ olarak değerlendirildiğini anımsatarak, “Tişörtte giriş deliği bulunmamasından dolayı başka türlü rapor düzenlenmesi mümkün değildir” ifadelerini kullanmıştı. Duruşmada, Sevag’ın babası Garabet Balıkçı, gösterilen kıyafetlerin oğluna ait olmadığını öne sürmüştü.

Sadece haki atlet vardı

Duruşmada, olay günü Batman Kozluk Devlet Hastanesi’nde görevli olan Doktor Serkan Bütün tanık sıfatıyla ifade verdi. Bütün, Sevag’ın ilk muayenesinde nabız alamadıklarını ve dinleme ile kalp atışı duymadıklarını, 1-1,5 saat kalp masajı yaptıklarını ancak bir sonuç alamadıklarını söyledi. Bütün, ifadesinde, Sevag’ın üzerinde askerlerin giydiği haki renkli bir atlet bulunduğunu belirtti: “Savcı ölü muayenesi için hastaneye geldiğinde kıyafete baktım, giriş ve çıkış delikleri vardı. Üstünde, haki renkli kıyafet dışında bir kıyafet yoktu.”

1,5 yıl gizlendi

Duruşmada, Doktor Bütün’ün sözünü ettiği haki renkli atletin Adli Tıp’ta incelenmediği ortaya çıktı. Balıkçı ailesinin avukatı Cem Halavurt, önceki incelemenin farklı kıyafetler üzerinde yapıldığını belirterek, olay sırasında Sevag’ın üzerinde bulunduğu kesin olan haki renkli atletin, incelenen kıyafetler arasında bulunmadığına dikkat çekti. Söz konusu tişörtün 1,5 yıldır gizlendiğini kaydeden Halavurt, “Davanın başından beri delillerin karartıldığına ilişkin şüphelerimiz daha da arttı” dedi. Garabet Balıkçı da atletin Adli Tıp’a gönderilmemesini eleştirdi: “Önceki duruşmada gösterilen kıyafetler nerden çıktı bilmiyorum. Ben baştan beri ‘Beyaz atlet giymezdi’ diyordum. Bence bir şeyler gizlenmeye çalışıyor, ama nedir bilemiyorum.”

Tam dolduruşa gerek yoktu

Olay günü alınan önlemlerin yeterli olup olmadığını tespit etmekle görevlendirilen bilirkişi Yüzbaşı Metin Yazgan, altı sayfadan oluşan kapsamlı raporunda, karakoldaki ihmalleri sıraladı. Raporda, olay günü yaşananları askeri yönetmelikler, yönergeler ve içtihatlar çerçevesinde değerlendiren Yazgan, içinde Sevag’ın da bulunduğu, tel örgü çalışmasına katılacak ekibin kurallara uygun olarak belirlenmediğini, emir-komuta zincirinde aksaklık bulunduğunu, kayıtların düzgün tutulmadığını, saklanması gereken bazı evrakların imha edildiğini belirtti. Yazgan, askerlerin göreve doldur-boşalt yapmadan gönderildiğini dikkat çekti ve olay sırasında Ağaoğlu’nun yönergelere aykırı olarak, mevzilenmeden, güvenlik açısından yanlış bir noktada durduğunu kaydetti. Yüzbaşı Yazgan, olay tarihinde Ağaoğlu’nun silahının tam dolduruşta olmasının gerekli olup olmadığı sorusuna “Tam dolduruşta olması zorunluluğu yoktur” yanıtını verdi.

Kasıt değilse ne?

Şu ana kadar ortaya çıkan bilgiler, Sevag’ın kasten öldürülmüş olması olasılığının çok yüksek olduğuna işaret ediyor. Ağaoğlu’nun silahının tek atış yapacak şekilde ayarlanmış olması, olay gününe ait kayıtların yok edilmesi, olaydan hemen sonra iki farklı tutanak hazırlanması, tanık askerlerin çelişkili ifadeleri, Ağaoğlu’nun yanlış noktada bulunması, silahın Sevag’a doğrultulmuş olması, Ağaoğlu’nun milliyetçi görüşü benimsediğinin ortaya konmuş olması ve olayın 1915 kurbanlarının anıldığı günde meydana gelmesi, bu yöndeki şüpheleri güçlendiriyor.

‘MINTIKA TEMİZLİĞİ’NDE ÖNEMLİ GELİŞMELER

Sevag’ın öldürülmesinden sonra olay yeri inceleme uzmanları Mesut Baştaş ve Ziyattin Yılmaz birbirinde farklı iki tutanak hazırladığı ortaya çıkmış ve Agos bu gelişmeyi, “Sevag cinayetinde mıntıka temizliği’ başlığıyla duyurmuştu.

Konuyla ilgili olarak ifade veren Baştaş ve Yılmaz,  tutanaklardaki farklılığın, askerlerin olayı farklı şekilde anlatmasından kaynaklandığını ileri sürdü. ilk tutanağı görgü tanığı askerler ve komutanlarla görüşüp hazırladıklarını belirten Baştaş ve Yılmaz, tanıkların daha sonra ifade değiştirmiş olabileceğini kaydettiler.

Bu son gelişmeyi değerlendiren Avukat Cem Halavurt: “Olay yeri inceleme uzmanları görgü tanığı askerlerle hiç görüşmedi ve raporlarını komutanların anlattığı şekilde hazırladılar. Tanık askerler, sorumuz üzerine hiçbir uzmanla görüşmediklerini deklare etmişlerdi. Buradan şu sonuca varmak mümkün: Komutanlar o gün tanık askerleri baskı altına almışlar ve askerler de ifadelerini değiştirmişlerdir. Burada mahkemeye düşen görev, tanıkların sıcağı sıcağına verdiği ifadeleri dikkate almasıdır.”

Nor Zartonk’tan eylem

Nor Zartonk İnisiyatifi Duruşma öncesinde bir basın açıklaması yaptı. Eyleme BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ve Sebahat Tuncel de destek verdi. Açıklama sonrasında konuşan Tan, gayrimüslimlere halen yüz yıl önceki zihniyetle ayrımcılık yapıldığını söyledi ve “Bunun mesulleri kim olursa olsun, ister tetiği çeken şahıs, ister bunun üstünü örten askeri yetkililer, bürokratlar olsun, kanun önünde cezalarını bulmaları gerekir” dedi.

BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel de, şüpheli asker ölümlerinin çok ciddi bir sorun olduğunu, bu ölümlerin nefret cinayeti olduğunu söyledi: “Ermeni, Alevi, Kürt olduğu için insanlar özellikle askerde bu tip şeylerle çok yoğun şekilde karşı karşıya kalıyorlar. Türkiye’de bu nefret söylemi son bulmadığı sürece bu cinayetlerle karşılaşacağız. Nefret söylemine dur demek hepimizin sorumluluğu.”

Kategoriler

Güncel İnsan Hakları

Etiketler

Adli Tıp