OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Yapılmadık ne kaldı?

Hakikatin, bunların hepsinden daha dayanıklı olduğunu anlamadınız mı? Sen de bir, ben diyeyim bir buçuk milyonluk kişinin, hiçbir ayrım yapmaksızın, genci yaşlısı, sağlamı hastası, kadını çocuğuyla, bırak katledilmesini, yollara, dağlara, çöllere sürülmesinin bile haklı, meşru bir gerekçesi olmadığını, olamayacağını; aklını ve vicdanını paraya, güce, prestije veya tembelliğe teslim etmemiş hiçbir insan evladının bunu kabul etmeyeceğini hâlâ anlamadınız mı?

Bir haber gündeme ‘bomba gibi düştü’. Hiç olmadık bir şey olmuş ve devletimiz “asılsız sözde Ermeni soykırımı iddiaları’yla mücadele kararı almış! Koşun, kaçırmayın! Şimdiye kadar bununla mücadele etmeyen devlet erkânımız ‘artık’ mücadele kararı almış! Daha heybeden çıkmayan bir şeyler mi var? At binenin, kılıç kuşananın! Gazanız mübarek olsun!

Olay sarayda geçiyor. Pek bir Yüksek İstişare Kurulu, bu yoğun gündemde oturmuş, tam beş saat ‘Ermeni iddialarıyla” nasıl mücadele edileceğini konuşmuş. Beş saat ne konuştunuz? Anlaşılan onlar açısından bu en önemli sorun. Sonuç olarak, bu iddialarla topyekûn ve tek elden mücadele edecek “özerk ve sivil bir yapı” kurulmasına karar verilmiş. Burası çok güzel! Bir “yapı”nın oluşturulmasına devletin ‘en tepesinde’ karar verilecek ama o “yapı” “sivil” olacak. Sivilden ne anlıyorlar acaba? Yöneticilerinin üzerinde asker üniforması değil de gömlek-kravat olursa o “yapı” sivil oluyor onlara göre herhalde. Gerçi “Ermeni iddialarıyla mücadele”nin onlarca sene bu ülkede askerin işi olduğu düşünülecek olursa, ‘sivillik’ kaygısı gütmeleri kendilerince anlaşılır. Ama gel gör ki, ‘sivil’i yanlış anlamışlar! 

Toplantıda “bu konuda argüman ve strateji geliştiren tek bir kurumunun olmadığı” dile getirilmiş. Peki, Türk Tarih Kurumu onlarca sene ne yaptı, “argüman geliştirmedi” mi? Şimdi, bünyesindeki onca ‘tarihçi akademisyen’den biri olsanız alınmaz mısınız? Yusuf Halaçoğlu, Kemal Çiçek, Hikmet Özdemir, Mim Kemal Öke, say sayabildiğin kadar, gönül koymaz mı bu laflara? “Bizim geliştirdiklerimiz argüman değildi de, neydi?” demezler mi? 

Buradan yola çıkarak “konunun sadece siyasi değil, kültür, tarih, propaganda, hukuk gibi boyutlarına bir bütün olarak bakacak ve tek işi bu olacak bir kuruma ihtiyaç olduğu” sonucuna varmışlar. Ama “bu kurumun direkt hükümetle ve devletle ilişkisi olmayan özerk, bağımsız bir sivil yapı olması” kararlaştırılmış. Böyle bir karar aldıklarına göre, bu yapıya kamu bütçesinden kaynak da aktarmayacaklar! Sivilliğin gereği olarak vatandaşların bağışlarıyla ayakta duracak tabii! Ya da uygun bir proje yazarlarsa Avrupa Birliği’nden fon alabilirler belki. Ama ne olursa olsun kamu bütçesinden para aktarıldığı zaman sivilliği ortadan kalkacağı için, onu yapmazlar. Değil mi?

“Ermeni iddialarıyla mücadele” için münhasır bir yapı kurulacağına göre, adı ne olacak acaba? Öyle ya, tek işi bu olan kuruma da buna uygun münhasır bir ad vermek lazım. Yalnız, bildiğim kadarıyla ‘Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Şeysi’ ismi kapılmış durumda. Ama başına bir ‘öz’ veya ‘hakiki’ getirilerek bu isim kullanılabilir belki. Bundan münhasırını nereden bulacaksın? 
“Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili yeni bir strateji geliştirilmesi” lafını duyunca insan merak etmiyor da değil, 105 senedir yapılmayan ne yapılacak diye. Kitapsa kitap, diziyse dizi, belgeselse belgesel, filmse film, konferanssa konferans, ‘toplu mezar açılış töreni’yse toplu mezar açılış töreni, silah alımı şantajıysa silah alımı şantajı, lobi şirketlerine milyonlarca dolarlık kampanya yaptırmaksa kampanya yaptırmak, yabancı gazetelere boy boy ilanlar vermekse boy boy ilanlar vermek, yabancı akademisyenlere iş yaptırmaksa iş yaptırmak, senatör satın almaksa senatör satın almak… İnkâr için yapmadığınız daha ne kaldı? (Gerçi Osmanlı’da oyun da bitmez.) Peki, sonuç ne oldu? Bir sonuç alınsaydı bugün “yeni bir yapı”ya ihtiyaç duyulmazdı herhalde. Hakikatin, bunların hepsinden daha dayanıklı olduğunu anlamadınız mı? Sen de bir, ben diyeyim bir buçuk milyonluk kişinin, hiçbir ayrım yapmaksızın, genci yaşlısı, sağlamı hastası, kadını çocuğuyla, bırak katledilmesini, yollara, dağlara, çöllere sürülmesinin bile haklı, meşru bir gerekçesi olmadığını, olamayacağını; aklını ve vicdanını paraya, güce, prestije veya tembelliğe teslim etmemiş hiçbir insan evladının bunu kabul etmeyeceğini hâlâ anlamadınız mı? İstediğiniz kadar “yeni strateji” geliştirin. Siz Ermenileri Osmanlı’da “göçmen” bile yaptınız, daha ne stratejisi?