NAZAR BÜYÜM

Nazar Büyüm

DÖNÜP BAKTIĞIMDA 

Bir ‘Çomaklı’ öyküsü

1915 öncesinde Sivas’ın doğusunda 3.000 kilise ve manastır, 2.000 okul var. Bir düşünün, 2.000 okul! 50’şerden 100.000, 100’den 200.000 öğrenci! Bunlar, içindekiler ve çevresindekilerle, tahrip edilir, yok edilirken, bir gelecek de yok edildi.

(Ohannes Kılıçdağı'nın geçen haftaki yazısı üzerine)

Çomaklı, doğum yerim Develi’den 5-8 km uzaklıkta güzel bir köy. Kayseri’nin Gesi’si gibi, bu köy de pek değişmemiş, sakin, kendi halinde, güzel…

Bu köyün varlığından ben küçük yaşta haberdar oldum; ama öyküsünü, sanırım 15-16 yaşlarımda öğrendim.

Annemin ailesi, doğduğu ana-baba, Nazaret Efendi ile Homosi Hanım. Üç kızları var, 1915’e gelindiğinde Maryani (annem) 13, Keğetzik 9, Vartanuş 4 yaşında. Dedem Nazaret, Balkan savaşları öncesinde bir kolej kurmak üzere Everek’e (Develi) gelmiş Amerikalılarla çalışan, onların vekilharcı gibi bir görev üstlenmiş bir kişi. Belli ki okumuş, gelişkin bir adam. Balkan savaşlarının peşinden durumun kötüye gittiğini düşünen Amerikalılar okul kurma işini bırakıp ülkelerine dönüyorlar, dedeme de, hadi aileni toparla, bizimle gel, diyorlar ama, Nazaret Efendi nereye, niçin gitsin? Orası yurdu yuvası…

Geri plana baktığımızda hem Amerikalıların Develi’de niçin okul açmak istedikleri, hem de dedemin oradan ayrılmayı niçin istemediği anlaşılıyor. Gerçi o yörelerde kurulmuş iki Amerikan koleji var (Talas, ortaokul, 1871; Tarsus, lise, 1888), ama Develi de o zamana göre önemli. Elimizdeki resmi devlet kayıtlarına göre, Develi ilçesi küçük bir yerleşim değil; toplam 49.128 nüfus içinde yaşayan 2.085 Rum, 16.095 Ermeni var 1915’e gelindiğinde. (Gene resmi kayıtlara göre 1915 sonrasında Ermenilerin sayısı 1406’ya düşüyor ama, daha önce de yazdım, söyledim, bunda kimsenin suçu-günahı yok. Demek ki Ermenilerin tebahhur etme gibi bir fiziksel dönüşüm yetenekleri var.)

Dedem, herhalde bir miktar tanınmış bir kişi olmalı ki, ilk götürülenlerden. Annem hatırlar: “Geldiler, beyaz bir ata bindirdiler, alıp götürdüler babamı. Bir daha yüzünü görmedik.”
Anneannem, Homosi Hanım, kalakalıyor 3 çocukla. Ne yapsın? Asıl köyleri Çomaklı. Orada küçük de olsa bir sürüleri var, koyun mu keçi mi sormadım. Barınmak, yaşamak daha kolay. Çocuklarını alıp Çomaklı’ya gidiyor. Ne görsün, kardeşi kendilerinden önce gitmiş köye, sürüyü satmış, doğru Beyrut’a! (Ermeni’yi ne sandınız? Sütten çıkmış ak kaşık mı? Bir küçük anekdot daha: Köye göçerken, bu ailenin porselen yemek takımı varmış, onu geride kalan bir Ermeni komşularına emanet etmişler. Dönüp geldiklerinde bu emanet inkar edilmiş. O porselen takımı ben görmedim, hep kalaylı bakır tabaklarda, taslarda yemek yedik. Onlar da güzeldi doğrusu.)

Bir parantez daha:

1900’lerin başlarında Develi’de bir ailenin porselen yemek takımı… Şaşılacak şey! Ama değil. Muhtemel ki Amerikalılardan kalma. Zaten, iki odalı evimizin üst katındaki odanın yüklükle arıstağı arasında,  iğde dalından çubuklara dizilmiş kış üzümleriyle saplarından sicimle bağlanmış kış kavunlarını babamın tavan merteklerinden astığı bir bölme var. Sık sık yandaki dolabın raflarına basarak o bölmeye tırmanır, çocuk gözlerim faltaş, oradaki hazinelere dalardım. Hazineler: Bir sandık dolusu İngilizce okul kitabı, içlerinde çizimler, resimler; bir bavul dolusu Osmanlı tapusu; bir başka küçük ahşap çantada her biri bir harita atlası gibi çarşaf çarşaf, rengarenk Çarlık Rusyası rubleleri. 

Dönelim.

Çomaklı, belli ki, bir Ermeni köyü. Oralılardan bir kısım insan Amerika’ya göçmüş, orada dernek benzeri bir grup oluşturmuşlar. Hayal meyal hatırladığım, dergiye benzer bir yayınları da var. İşte o insanlar, küçüklüğümden aklımda, her yıl, belki yılda bir-iki kez, hala Develi’de yaşayan ihtiyaç sahibi Çomaklılı Ermeniler arasında dağıtılması için, belli miktar bir parayı, yakın akrabamız olan, dürüstlüğüyle tanınan Onnik Dayı’ma gönderirlerdi. O da, durumuna göre, kimine 30 dolar, kimine 50 dolar, paylaştırırdı.

Arsen Yarman’ın Palu kitaplarında anlatılır, 1915 öncesinde Sivas’ın doğusunda 3.000 kilise ve manastır, 2.000 okul var. Bir düşünün, 2.000 okul! 50’şerden 100.000, 100’den 200.000 öğrenci! Bunlar, içindekiler ve çevresindekilerle, tahrip edilir, yok edilirken, bir gelecek de yok edildi. Bu ülkenin, bu ülkenin insanlarının, bizim geleceğimiz.
Yani, dünümüz, bugünümüz, yarınımız.

Çomaklı küçük bir köy, hikayemiz büyük hikaye…