BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Mussolini’nin Mare Nostrum’u

Savaş sonrasında işsizliğin ve enflasyonun tavan yaptığı bir ortamda Kral III. Vittorio Emmanuele, durumu düzeltmesi için Mussolini’yi 1922’de başbakan yaptı. Önceleri liberallerin desteğini alan Mussolini, tren ve otoban sistemleri kurarak ve çiftçileri destekleyerek ekonominin canlanmasını, işsizliğin azalmasını sağladı. Popülaritesini çok artırdı.

Yazılarda hep Türkiye’den konuşuyoruz. Hem iç hem dış politika. Bu hafta çeşit olsun, artık farklı ve bambaşka bir ülkeden, İtalya’dan bahsedelim.

Gerçi yazar Feridun Nadir  iki ülkeyi çok benzetiyor: “Espresso yerine Türk kahvesini, makarna yerine kuruyu-pilavı, pizza yerine lahmacunu, Bellini yerine Dede Efendi’yi, Da Vinci yerine Hezarfen Ahmed Çelebi’yi, Al Bano yerine de rahmetli Kayahan’ı koydunuz mu Türkiye oluyor işte.”

Pek öyle değil tabii. “Faşizm” ile “Milli İrade” aynı mı? Roma İmparatorluğu ile Osmanlı’yı geri getirmek istemek aynı mı? “Kara Gömlekliler” ile “Takviye Hazır Kuvvet” aynı mı? Mare Nostrum ile Mavi Vatan aynı şey mi?

Ama Türkiye’yi bırakıp konumuza gelelim biz: İtalya ve İl Duçe’si (lideri) Mussolini. Vikipedia’dan özetleyelim .

***

Risorgimento diye anılan birleşmesini çok geç oluşturabilen (1871 Viyana Kongresi, hatta bazılarına göre 1918 Villa Giusti Ateşkesi) zayıf İtalya, diğer Batılı ülkeleri takliden sömürge kapma hevesiyle girdiği I. Dünya Savaşı’ndan hüsranla çıktı. Fransa ve özellikle İngiltere, vaat ettiklerinin aksine, İzmir’in işgalini Yunanistan’a verdiler.

Bunun üzerine İtalya, Trablusgarp’ı işgal ettiği 1912’de el koymuş olduğu Onikiadalar ve Meis’ten hareketle Antalya’yı, oranın Muğla’ya kadar batısını, Konya’ya kadar da kuzeyini bikaç yüz kişilik kuvvetlerle işgale kalktı, beceremedi, üstelik Müttefikler’den de azar işitti.

Ama savaş sonrasında İtalya’ya hiçbir şey vermemek de olmazdı; zaten İtalyan işgalinde bulunan Onikiadalar ve Meis’i 1923 Lozan’da vermekle geçiştirdiler (Md. 15).

***

Böylesi bir psikolojik ortama giren İtalya, ekonomik olarak da çökmüş biçimde çıktı savaştan. Hatta, sömürge uğruna girdiği bu felaket sırasında harcadığı paranın, Risorgimento’yu gerçekleştirdiğinden beri harcadığından fazla olduğu söylenir.

Savaş sonrasında işsizliğin ve enflasyonun tavan yaptığı bir ortamda Kral III. Vittorio Emmanuele, durumu düzeltmesi için Mussolini’yi 1922’de başbakan yaptı. Önceleri liberallerin desteğini alan Mussolini, tren ve otoban sistemleri kurarak ve çiftçileri destekleyerek ekonominin canlanmasını, işsizliğin azalmasını sağladı. Popülaritesini çok artırdı.   

Fakat kısa zamanda tam bir polis devleti kurdu. Kara Gömleklileri kullanarak komünistleri imhaya girişti. Sendikaları yasa dışı ilan etti. Diğer partileri kapattı. Eğitimi kontrolüne aldı. Bütün bakanlıkların görev ve yetkilerini kendinde toplayarak orduyu da yönetmeye başladı.

Üniversite öğretim üyeleri rejimi savunacaklarına dair yemin ettirildiler. Kitap ve gazetelere sansür getirildi, gazete editörleri Mussolini tarafından belirlenmeye başlandı. Yasalar yeni baştan yazıldı.  

Seçim sistemini kendine göre tekrar düzenleyen Mussolini başbakanlıkla yetinmeyecek, devleti kendi şahsında kişiselleştirecek, tüm kurumları kendi sarayı etrafına kümelendirecek, Eylül 1943’te de kendini “İtalyan Sosyal Cumhuriyeti'nin Duçesi” ilan edecektir.

***

Ne var ki, bu tek adam rejimi devletin işlemesini engellemeye ve ekonomi dahil ciddi çöküşe yol açmaya başladı.

Bunun üzerine Mussolini halkın sempatisini tekrar kazanmak için dış politikada çok taşkın bir milliyetçi yayılmaya girişti. Büyük harcamalar sonucu silahlandı ve özellikle de donanmayı güçlendirdi. 1923’te Korfu’yu bombaladı, 1939’da işgal de edeceği Arnavutluk’ta kukla bir rejim kurdu.  

İtalya 1923-32 arasında Libya’yı yeniden fethedecek, 1935’te Habeşistan’ı işgal edecek, daha 1923’te Adriyatik’in İtalya’ya yetmeyeceğini söylemiş olan İl Duçe de Mare Nostrum’u ilan edecektir.

İtalya'nın Habeşistan'ı işgali üzerine Akbaba'da çıkan karikatürler

Türkiye’nin Antalya ve kuzeyi de bu işgal planlarına dahildi. İtalya iki savaş arasında Türkiye’yi en çok endişelendiren Batılı devlet oldu. Mussolini’nin her açıklaması ve hareketi Ankara tarafından büyük dikkatle izleniyordu. Habeşistan işgali nedeniyle başlayan Milletler Cemiyeti yaptırımlarına Türkiye de katılınca İtalya protesto etti, 1936’da Onikiadalar’ı tahkime başladı, Montrö’yü de imzalamadı (denizci bir devlet olarak Boğazlar’ı çok kullandığı için 38’de katılacaktır).

***

Bu milliyetçi süreçte yayılmacılığın tahrik edici tadını aldıktan sonra artık Mussolini’nin durması zordu. Malta, Korsika ve Tunus’u topraklarına katmak ve “Roma İmparatorluğu’nu yeniden ihya” için Almanya’nın yanında savaşa girdi. Fakat K. Afrika ve Balkanlar’da orduları mağlup oldu.

Mussolini ve İtalya 1943’te bütünüyle yenildi.

Sonrasını biliyoruz.