Savaşın gölgesinde ekonomi

Ermenistan’da olduğu gibi, Azerbaycan’da durum çok farklı değil. Azerbaycan ekonomisi bu yıl yüzde 4 küçülürken, gelecek yıl ancak yüzde 2 büyüyecek. Ülkenin zengin doğal kaynaklarına karşılık, yaşam standartlarındaki iyileşme diğer petrol ihracatçısı ülkelere göre çok geride.

Bundan daha kötüsü olmaz artık, dedikçe mahçup olduğumuz bir yıl oluyor, 2020. Sınırları biraz geniş tutarsak, Avrupa’nın en uzun süredir devam eden ve bir türlü dondurulamamış son ihtilafının bir savaş eşiğine gelmesi de aslında tesadüf değil. Yaklaşık 30 yıldır bir şekilde süren ve geçtiğimiz yıldan bu yana artan Ermenistan-Azerbaycan gerilimini nasıl olur da getirip Koronavirüs salgınına bağladın, demeyin. Anlatayım.

İki ülke arasındaki gerilim geçen yıldan bu yana kademeli olarak arttı. Aslında Paşinyan’ın 2018 yılının ilk yarısında iktidara gelmesinin ardından Azerbaycan’a yönelik verdiği ılımlı mesajlar geçici de olsa bir normalleşme etkisi yaratmıştı. Ülkede yaşanan olumlu havanın da etkisiyle, yeni hükümet hemen her alanda büyük dönüşümler vadediyordu. 

Geçen yılın manzarası

Agos’ta 2019 yılının başında şu satırları yazmıştım: “Söylemesi kolay diyeceksiniz ama geriye dönüp bakınca Ermenistan’ın kadife devrimi ve yönetim değişikliği belki de işin en kolay yanıydı. Her ne kadar devrim rüzgârları ve ‘yeni bir beyaz sayfa’ söylemi gündemi doldursa da ülkenin ciddi ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlarının çözülmesi için Paşinyan, eski rejim ve kalıntılarıyla beraber çalışmak ve yeni bir sosyo ekonomik toplumsal mutabakat oluşturmak zorunda… Ekonomik program kulağa hoş gelse de maalesef büyük ölçüde temenniler demeti niteliğinde… Ortada somut bir planın olmadığı bir durumda, büyümenin hızla yüzde 2’lere gerilemesi ve okların Paşinyan’a dönmesi şaşırtıcı olmayacaktır.” 

Siyasi ve ekonomik reform programına yönelik endişelerimiz bir anlamda haklı çıktı. Paşinyan, vaatlerini hayata geçirmekte önemli ölçüde hayal kırıklığı yaşattı. 2019’un üçüncü çeyreğinde yüzde 8,4 olan büyüme oranı, 2020 yılının ilk üç ayında yani pandemi öncesinde yüzde 3,9’a düşmüştü. Tüm dünyada ekonomik şokun zirve yaptığı 2020 yılının ikinci üç ayında, Ermenistan ekonomisi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 13,4 küçüldü. Ermenistan gibi nüfusun neredeyse üçte birinin yoksulluk sınırının altında yaşadığı bir ülke için bu son derece ciddi bir sosyo-ekonomik şok.

IMF tahminlerine göre, Ermenistan ekonomisi bu yıl yüzde 4,5 küçülecek ve gelecek yıl için büyüme tahmini de yüzde 3,5. İktidara gelişinden bu yana Paşinyan yönetiminin toplum nezdinde her zaman karşılığı olan bir milliyetçi tona giderek daha hızlı yönelmesi, işlerin iyi gitmediği bu sosyo-ekonomik arka plan düşünüldüğünde daha da anlam kazanıyor.

Azerbaycan’da durum
Azerbaycan’da durum çok farklı değil. IMF tahminlerine göre, Azerbaycan ekonomisi bu yıl yüzde 4 küçülürken, gelecek yıl ancak yüzde 2 büyüyecek. Ülkenin zengin doğal kaynaklarına karşılık, yaşam standartlarındaki iyileşme diğer petrol ihracatçısı ülkelere göre çok geride. Gerçi o kadar uzağa gitmeye gerek yok. Serbest piyasa ekonomisini benimseyen ve yüzünü Avrupa’ya dönen komşu Gürcistan, kıt doğal kaynaklarına rağmen kişi başına düşen gelirde Azerbaycan’ın önüne geçti.  

Tabii ki petrol fiyatlarındaki düşüş Azerbaycan ekonomisini nispeten daha çok vuruyor ve dalgalanma yaratıyor ama işin aslı, Aliyev yönetiminin ülke ekonomisine enerji dşında bir sektörel zenginlik katamamış olması. Ekonomik politikalar çoğunlukla iktidara yönelik siyasi tepkileri yumuşatmaya yönelik bir araç olarak görülüyor. Fakat Temmuz ayında yaşanan savaş yanlısı gösteriler ve öfkenin muhalefetin desteğiyle iktidara yönelmesi riski bu siyasi ince ayarları aşan bir boyuta sahipti.  

Bir yandan pandeminin ağır etkileri, öte yandan yurtiçi siyasi dinamikler, milliyetçi ve çatışmacı söylemi her iki ülke yönetimi için de siyaseten makul bir çıkar yol haline getirdi. Sonuçta, herkesin başlatmak için istekli olduğu bir çatışmanın nihayet çıkması da sürpriz olmamalı.  

Nereye kadar?
Karabağ’da yaşanan çatışma, doğal olarak askeri dengeleri ve tarafların ekonomik olarak bunu ne kadar sürdürebileceği sorularını gündeme getiriyor. Bunun yanıtını bulmak kolay değil. Suudi Arabistan önderliğinde Körfez ülkelerinin Yemen İç Savaşı’na dahil olmasının üzerinden 5 yıl geçti. Körfez ülkelerinin askeri ve mali üstünlüğü, iflas etmiş bir devlet olarak tanımlanan Yemen’i dize getirmeye yetmedi. 

Karabağ’da savaşın bittiği 1994 yılından bu yana Azerbaycan’ın toplam savunma harcaması 2019 sonu itibariyle 30 milyar doları aşmış durumda. Bunun yaklaşık yüzde 80’i ise son 10 yılda yapıldı. Ermenistan için toplam harcama 6,7 milyar dolar ve bunun yüzde 70’i son 10 yılda oldu. Bu milli gelire oran olarak,  Azerbaycan için yıllık ortalama yüzde 3,2. Ermenistan için ise bu oran yüzde 3,7.

2019 sonu itibariyle, Azerbaycan ve Ermenistan’ın savunma harcamaları sırasıyla milli gelirin yüzde 4 ve yüzde 4.9’u. Son olarak, savunma harcamalarının toplam bütçe içindeki payına baktığımızda, Azerbaycan’da bu oran yüzde 11 iken Ermenistan’da yüzde 20’ye yükselmiş durumda. Bunlar, iki ülkenin nispeten düşük gelir seviyeleri de dikkate alındığında, uluslararası ortalamaların neredeyse iki kat üstünde. Savaşın getirdiği acıların yanı sıra her iki ülkenin vatandaşları temel kamu hizmetlerinden de yoksun kalıyorlar.  

‘Barış kâr payı’
Savaşlar için mali kaynak, neden ve toplumsal destek her zaman olacak olsa da barış en ucuz ve optimum çözüm. Bu ‘barış kâr payı’na birkaç açıdan bakabiliriz:

1) İki ülkenin de savunma harcamalarını eğitim, sağlık, altyapı gibi alanlara aktarmasıyla çok daha müreffeh olacaklarını görmek için karmaşık modellere ihtiyaç yok. Savunma harcamalarını çatışma yaşamayan komşu ülkeler seviyesine indirmek demek, bütçe açığında ya da harcamalarda milli gelire oran olarak yılda yüzde 2-2,5 civarında bir manevra alanı açmak anlamına geliyor.  

2) İkinci olarak, Ermenistan ve Azerbaycan özellikle enerji ve su kaynakları açısından birbirini tamamlar niteliğe sahipler. Bu alanlarda işbirliği iki ülkenin de kalkınmasına katkı sağlar. Ermenistan’ın Azerbaycan doğalgazını alması, hatta transit için bir alternatif olması, her iki ülke için de kazançlı olacaktır. Öte yandan su kaynakları kıt olan Azerbaycan için ortak kaynakların beraber ve verimli kullanılması stratejik öneme sahip. Bu alanlardaki işbirliğini elektrik üretimine taşımak bile mümkün olabilir. 

3) Jeopolitik riskler iki ülkenin risk primini de yüksek tutuyor. Kuvvetli ulusal bilançosu ve kredi notu göstergeleri ile Azerbaycan yatırım yapılabilir ülke kategorisinde olmalıyken, Ermenistan da sadece makro göstergeler üzerinden değerlendirildiğinde BB kategorisinde kredi notuna sahip olabilir. Risk priminin azalması ve kredi notunun yükselmesi sadece borçlanma maliyetinin azalmasına değil, doğrudan ve portföy yatırımlarının da artmasına yardımcı olacaktır. 

4) Son olarak, iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ticaret hacminin de artmasına neden olacaktır. Ekonomilerin görece büyüklükleri göz önüne alındığında, Ermenistan bu normalleşmeden daha çok yararlanır. Şayet normalleşme Türkiye ile olan ilişkilere de yansırsa, Ermenistan için kazanç daha da büyük olacaktır.   

Kategoriler

Güncel


Yazar Hakkında