Sancar: Haşere benzetmesini uluslararası yargıya taşıyacağız

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar Meclis’te bir grup gazeteciyle biraraya gelerek gündemdeki son gelişmeleri değerlendirdi. Sancar HDP'ye yönelik yapılan "haşere" benzetmesinin kitlesel kıyım çağrısı sayılması gerektiğini, bu çağrıyı uluslararası yargıya taşıyacaklarını söyledi.

GazeteDuvar'da yayınlanan habere göre Sancar'ın değerlendirmelerinden satır başları şöyle:

AKP iyi MHP kötü yaklaşımı doğru değil: "Cumhurbaşkanının reformdan söz etmeye başlamasından bu yana MHP bu tür çıkışlar yapıyor. Genel kanı, iktidar ortakları arasında bu konuda bir mutabakatın, görüş birliğinin olmadığıdır. Ancak ben, bu meseleyi, “bir taraf reform istiyor, diğer taraf bunu bozmaya çalışıyor” basitliğine sıkıştırmanın doğru olmadığı kanısındayım. Gelişmeleri izlemeden ve belli sonuçlar ortaya çıkmadan bu tür yorumlar yapmak, siyaseti fazla yüzeysel ele almak anlamına gelir. Bahçeli’nin tweetlerinde hem bize yönelik hem de muhalefetin diğer partilerine, özellikle CHP’ye yönelik, bir yandan da kendi ortağına yönelik mesajları var. Bir gün önce Cumhurbaşkanı’nın da CHP’ye çok ağır sözleri var. Dolayısıyla bu ikisinin birbirinden geri kalır yanı yok. O nedenle AKP iyi, MHP kötü gibi bir değerlendirmeyi esas almak dinamikleri biraz dar değerlendirmek gibi bir yanlışa götürebilir."

İktidar bloku oy kaybediyor: "Mesele iktidarın bir bütün olarak büyük bir sıkıntı, sorun yaşıyor olmasıdır. Bu sorunların temelinde iktidar blokunu oluşturan her iki partinin de düzenli oy kaybettiği gerçeği geliyor. Toplumsal rıza ve onay kaybının giderek hızlanması yer alıyor. Ancak bir yandan da iktidar bloku bu sıkışmışlığı aşmak için bir şeyler yapma ihtiyacı da hissediyor. O nedenle reform gibi bir meseleyi ortaya attılar. MHP kendini, bu ekonomik çöküşün, bu derin toplumsal krizin sorumlusu olarak gösterilmekten kurtarmaya çalışıyor. O nedenle özellikle bu derin ekonomik, toplumsal, siyasal krizle ilgili söz söylemekten kaçınıyor."

Panik ve telaş var: "Bence bütün muhalefet partileri etkili bir çalışma yürütüyorlar. Genel Kurul'da arkadaşlarımız çok iyi hazırlanmışlar, diğer partilerde de aynı şekilde iyi bir hazırlık olduğunu görüyoruz. Genel Kurul'a girdiğinizde moral üstünlüğünün çok açık ara muhalefette olduğu görülüyor. Bir; toplumsal onay kaybı var. İki; bütün alanlarda bir moral çöküş yaşanıyor. Üç; Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemini savunabilecekleri herhangi bir inandırıcı gerekçe veya cevap üretemiyorlar. Geriye bir tek şey kalıyor; tehdit, şantaj, gerilim ve çatışma dili. Bunu dün Cumhurbaşkanı CHP’ye karşı açık bir şekilde yaptı. Ardından iktidarın küçük ortağı bizi hedef aldı. Biz bunu kaybediyor olmanın farkına varma paniği ve telaşı olarak görüyoruz. Aşırı hırçın bir ruh hali var iktidar ortaklarında. Ve bu hırçınlıkla siyaseti de bütünüyle kendi istedikleri çerçeveye çekmek ve oraya mahkûm etmek istiyorlar."

Her türlü ihtimale karşı tedbir alıyoruz: ('Kapatma davası bekliyor musunuz, buna tutumunuz ne olur' sorusuna yanıt olarak) "Eğer bizim aleyhimize kapatma davası planlanıyorsa bunu yapmak zor değildir. Yargı iktidarın kontrolündedir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın Anayasa Mahkemesi’ne bir dava açması yeterlidir. Anaya Mahkemesi’nde dengeler hangi sonucu doğurur, bilemeyiz. Dolayısıyla bizim dışımızda, iktidarın alanında bir meseledir. Biz bunu tartışmayı, ciddiye alarak konuşmayı çok gerekli görmüyoruz. Biz kendi işimizi yapıyoruz. Her türlü ihtimale karşı tedbirimizi alıyoruz. Kapatma dahil her türlü hukuksal tasfiye operasyonuna dair tecrübemiz büyüktür. Biz bunlara aldırmıyoruz, yolumuza devam ediyoruz."

Ulusal ve uluslararası alanda buç duyurusu yapacağız:  (MHP'li Semih Yalçın’ın 'HDP/PKK itlafı gereken bir siyasi haşere sürüsü' tweetleri üzerine)" Devlet Bahçeli’nin sözlerinden çok daha ağır, vahim olanı, Semih Yalçın’ın yayınladığı twetlerdir. Semih Yalçın’ın tweetleri neden önemli? Pek çok kişi bilmiyor olabilir ama dün kullandığı bir ifade uluslararası hukukta insanlığa karşı suç tipi dahilinde değerlendirilen bir tanımlamadır. “HDP itlaf edilmesi gereken bir haşere sürüsüdür” diyor. Yakın tarihte en ağır, en vahşi soykırım Ruanda’da yaşandı; bu soykırım, Nisan 1994’te başladı, tam 100 gün sürdü. 100 günde 800 bin insan katledildi. Bu soykırıma giden yolun taşları nasıl döşendi, biliyor musunuz? 1993 yılında rejim yanlısı ve Hutu propagandası yapan yayın organı Radio Television libre des Milles Collines (RTLM) kurulmuştur. RTLM Ruanda’nın ilk özel radyosudur. Bu radyoyu yönetmekle görevli 3 kişi; Tutsi toplumuna, ılımlı Hutulara, muhaliflere yönelik etnik nefret ve cinayetleri kışkırtmak, Tutsi kökenlileri yok etmek için birlikte çalışmak gerekçeleriyle suçlanmıştır. Radyo yayını esnasında Tutsiler kastedilerek sık sık hamam böceklerinin öldürülmesi 'cockroaches' çağrısı yapılmıştır." 

"Şu anda Semih Yalçın’ın yaptığı uluslararası ceza hukukunun soykırımı tahrik ve teşvik olarak nitelendirdiği suçlardır. Bu sarf edilen sözler, uluslararası ceza hukukuna göre insanlığa karşı suçtur. Biz suç duyurularını hem içeride hem dışarıda yapacağız. Dışarıda bütün uluslararası kurumlara, içeride de tüm hukuk yollarına başvuracağız. BM, Avrupa Konseyi ve uluslararası ceza yargısı kurumlarına, uluslararası sivil insan hakları örgütlerine ve soykırım karşıtı kuruluşlara da bu başvuruları ileteceğiz. Türkiye’de savcılıkların derhal dava açması gerekir. Bizim suç duyurusunda bulunmamıza bile gerek yok."

"HDP’yi “itlafı gereken hamam böceği” olarak niteleyen anlayış aslında sadece HDP çalışanlarını, milletvekillerini hedef almıyor, biz bunu biliyoruz. Herhangi bir çalışanımızın, milletvekilimizin, yöneticimizin başına en ufak bir şey gelirse sorumlusu çok açık bir biçimde bizi hedef gösteren bu şahıslardır. Ama daha vahimi HDP’ye oy veren 6 milyon, gönül veren 15 milyon insan da haşere olarak nitelenmiştir. ‘İtlafı gereken bir güruh’ olarak nitelenmiştir. Bu çok çok vahim, tehlikeli bir tutumdur."

(GazeteDuvar

Kategoriler

Güncel