YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

2021: Kritik viraj

AKP-MHP koalisyonunun bu şartlar altında daha fazla kenetlendiği, birbirine muhtaç hâle geldiği, toplumu, hak ve özgürlükleri tehdit eden açıklamaların, hayli şedit bir dille pervasızca sarf edildiği görülüyor. Rejime kayıtsız şartsız biat etmeyen herkes suçlu ilan ediliyor.

Boğaziçi Üniversitesi’ne ‘kayyım’ vasıflı bir rektör atanması muhalefet dinamiklerini yeniden harekete geçirdi. Bu da çok doğal, zira ülkedeki baskı rejimi her geçen gün koyulaşıyor ve genişliyor, toplumun ses çıkarma araçları boğuluyor, görüşlerini ifade edenler ânında gözaltı ya da mahkeme celbiyle karşılaşıyor.

Boğaziçi örneğinde, üniversiteye AKP’li bir ismin dışarıdan atanmasının tepki göreceği hesaplanmalıydı. Bu hesap iktidar tarafından muhtemelen yapılmıştır ama ülkede tüm protestolar polis marifetiyle bastırıldığından, büyük bir sorun çıkmayacağı düşünülmüş olmalı. Ancak üniversite gençliği, öğretim üyeleri ve sendikalar harekete geçti. Rejim de artık tek bildiği şeyi yaptı; öğrencileri sabah baskınlarıyla gözaltına aldı, çıplak arama ve işkenceye tabi tuttu, öğrencilerin evine kapıları kırarak girdi. Üniversite civarında her türlü gösteri ve toplantı yasakladı.

Ancak öğrenciler ve onlara destek verenler geri adım atmadılar. Bu kez Kadıköy’de buluşup seslerini yükselttiler. Bu hareket ne kadar sürecek, rejim başka nasıl baskı mekanizmaları devreye sokacak, şimdiden kestirmek zor, ancak 2021’e yeni bir atmosferde girdiğimiz belli. 

Rejim açısından bilinmez dedik ama aslında devreye sokulacak uygulamalar belli. Öğrencilerin hareketi ‘terör’ olarak sunulacak yeni bir ‘Gezi kalkışması’ndan dem vurulacak ve bu gösteriler şiddetle bastırılmaya çalışılacak. Bunun göstergelerini şimdiden veriyor iktidar. Merkeziyle yandaşıyla medya da büyük oranda ellerinde olduğundan hükümet yanlısı kanallarda sabah akşam “Düğmeye birilere bastı” analizleri yapılacak, muhalefetin üzerine tüm gücüyle gidecek rejim. 

Ancak şurası da açık ki bu baskı rejimi artık sürdürülemez hâle gelmiş görünüyor. İşçiler, çalışanlar ekonomik kriz altında eziliyor, Kürt meselesinde sesini çıkaran hapse atılıyor, kadınlar hâlâ öldürülmeye devam ediyor, gazeteciler, sivil toplum çalışanları ve siyasetçiler AİHM kararlarına rağmen hâlâ hapiste tutuluyor, yargı tamamen rejimin kontrolünde olduğundan muhalif söz söyleyenler hakkında derhal hapis istemiyle soruşturma açılıyor.

Fikri Sağlar örneğini yaşadık mesela geçen hafta. CHP’li siyasetçi Sağlar, türbanlı hâkim ve savcılara ilkesel olarak karşı çıktığı için hakkında derhal soruşturma başlatıldı. Sağlar’ın görüşlerine şahsen katılmıyorum, yargı bahsinde mesele çok daha boyutlu ve ciddi, ama “halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek” suçlamasıyla hakkında soruşturma başlatmak da baskıcı totaliter rejimlere özgü bir uygulama ve bu konuda fikir belirtmenin devlet gücüyle yasaklanması sonucunu doğuruyor. Bunun normal görülecek bir yanı yok. 

Beri yandan AKP-MHP koalisyonunun bu şartlar altında daha fazla kenetlendiği, birbirine muhtaç hâle geldiği, toplumu, hak ve özgürlükleri tehdit eden açıklamaların, hayli şedit bir dille pervasızca sarf edildiği görülüyor. Rejime kayıtsız şartsız biat etmeyen herkes suçlu ilan ediliyor. 

Bu tablo içinde gözler ister istemez muhalefete, en çok da ana muhalefete çevriliyor. Daha önce de dikkat çekiğim gibi, CHP ve Kılıçdaroğlu zaman zaman çıkışlar yapsa da, rejimin kendiliğinden oy kaybına uğrayacağını, dolayısıyla fazla atak bir ton tutturmanın gereksiz olduğunu hesaplıyorlar. İYİ Parti ile HDP arasındaki uyumsuzluk da bir blok kurmayı güçleştiriyor. 

Ancak CHP’deki bu tutumun toplumda daha fazla karamsarlık yarattığını da söylemek gerek. Rejimin kendi kendine güç kaybedeceğini düşünmek fazla iyimserlik. Bu manzarada CHP’nin yeni sözler, yeni kanallar bulması gerektiği çok açık. 

Bunlar elbette kolay değil, hele ki HDP’nin üzerindeki baskı günden güne daha da artarken ve bu baskının CHP’ye de sirayet edeceği gün gibi ortada iken. 

Bu mengene günden güne herkesi sıkıştırıyor, rejimin yanında olmayan kesimi daha da nefessiz bırakıyor. 2021, bu denklemin nasıl bir gidişat içinde yeniden şekilleneceğinin belli olacağı bir yıl, yani kritik bir viraj olacak gibi görünüyor.