YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Yine kasa mı kazanıyor?

Evet, iddiaların sahibi Sedat Peker, kendisinin de söylediği gibi “o dünyanın” insanı. Ve elbette, söyledikleri birer iddia. Ancak bu iddiaların yakın geçmişte yaşananlarla bir şekilde örtüştüğü de ortada.

Hakkında soruşturma başlatıldığı için yurtdışına çıkan, geçmişte organize suç örgütü lideri olduğu gerekçesiyle hapis cezasına çarptırılan Sedat Peker’in kendi Youtube kanalından öne sürdüğü iddialar, kimin söylediği ayrı bir mesele olmakla birlikte, hayli önemli. Peker gerek bugüne, gerek yakın geçmişe dair önemli ifşaatlarda bulunuyor ve bunların önemli bir kısmı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya çıkıyor. Bir kısmı da eski Başbakan Binali Yıldırım’ın oğluna.

Soylu’nun bu ifşaat ve iddialarla ilgili olarak haber kanallarında yaptığı açıklamalar bir yana konursa, AKP kanadının sessizliği ilginçti. Ta ki bu yazının yazıldığı bugüne, yani 26 Mayıs’a kadar. Her ne kadar ittifak ortağı MHP lideri Bahçeli, 25 Mayıs Salı günü grup toplantısında yaptığı açıklamada Soylu’ya sahip çıktıysa da, kamuoyu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne diyeceğini bekliyordu.

Bahçeli’nin Soylu’ya sahip çıkmasından sonra Erdoğan’ın ters yönde bir açıklama yapması beklenmiyordu gerçi. Yapmadı da. Erdoğan AKP grup toplantısında yaptığı konuşmada “Hedef bakanımız değil, güçlü Türkiye. İçişleri bakanımızın yanındayız. Binali Yıldırım’ın oğlunun hedef alınması, asıl niyeti gösteriyor. Sözde babaların racon kestiği Türkiye geride kaldı. Uyuşturucu suçlarıyla mücadele ederken kimsenin gözünün yaşına bakmadık” dedi.

Böylece Erdoğan’ın, geçmişte damadı Berat Albayrak’la güç mücadelesine giren Soylu hakkında nasıl bir tutum aldığı netleşmiş oldu. Bu, iktidar blokunun yapısına bakıldığında şaşırtıcı olmadı. Soylu, pandeminin ilk dönemlerinde de istifa etmiş, ancak Erdoğan bu istifayı kabul etmemişti. Bu gelişme, iktidar bloku içindeki dengeleri yakından izleyenlerce, Soylu’nun blok içinde bir şekilde edindiği gücün göstergesi olarak yorumlanmıştı.

Bu sütunlarda da sık sık yazdım; cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiğinde belki bir ‘tek adam’ rejiminden bahsetmek mümkündü ama Kürt sorununu şiddetle çözme politikasına geçildiğinden beri, Erdoğan-MHP ve 90’ların devlet yapısının bir koalisyonundan bahsetmek daha gerçekçiydi. 90’ların aktörlerinden Mehmet Ağar’ın yeni rejimde kazandığı etkinlik (bunu ‘marina’ meselesinde de gördük) ve yine 90’ların DYP geleneğinden gelen Soylu’nun neredeyse, MHP’nin yanısıra üçüncü bir ortak benzeri konumu bu analizi doğruluyordu. Bu hiç şüphesiz, Erdoğan’ın seçtiği bir ittifak yapısıydı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ittifakını korumak için, yenir yutulur gibi olmayan tüm bu iddiaların bir anlamda üzerinin örtülmesine onay vermiş oldu. Bu, artık pek esamisi okunmayan demokratikleşme mücadelesi açısından hayli geri bir adım.

Evet, iddiaların sahibi Sedat Peker, kendisinin de söylediği gibi “o dünyanın” insanı. Ve elbette, söyledikleri birer iddia. Ancak bu iddiaların yakın geçmişte yaşananlarla bir şekilde örtüştüğü de ortada. Mesela Hürriyet gazetesi binasının basılması... AKP medyasının o zamanki yayınları hatırlandığında bu işte parti içinden birilerinin parmağı olması hiç de şaşırtıcı olmazdı. Peker, bu iş için, ismini vermediği bir AKP vekilinin kendisinden yardım istediğini söyledi mesela. “Gerekirse telefon kayıtlarına bakılsın” dedi. Sadece bu bile korkunç bir iddia. Ve mutlaka araştırılması gerekir.

Bunun yanısıra, yine AKP içinden isimlerle ilgili çok önemli iddialar ortaya attı. Bunların da üzeri kapanacakmış gibi görünüyor. Ancak bir iddia var ki, üzerini kapatmak herhâlde mümkün olmayacak. Peker KKTC’de işlenen, gazeteci Kutlu Adalı’nın faili meçhul kalmış cinayetini de gündeme getirdi ve bu cinayetin Susurluk davası sanıklarından, eski devlet görevlisi Korkut Eken tarafından kendisine teklif edildiğini, kendisinin de bu iş için kardeşi Atilla Peker’i Eken’e verdiğini söyledi. Peker’e göre, cinayet Eken’e yakın başka bir grup tarafından işlenmiş. O vakitler basına yansıyan haberler ve bulgular bu işte Türkiye’nin parmağı olduğuna işaret ediyordu mesela. Buyurun size ‘olayların akışı’ ile uyumlu görünen bir ifşaat... Bu meseleyi kapatmak nasıl mümkün olabilir?

Anlaşılan rejim kendisini korumaya almış vaziyette. Dolayısıyla bu muhataralı ilişkilerin üzeri kapatılacak gibi görünüyor. Ancak geçen hafta sorduğum soruyu tekrar etmekte fayda var: Hükümet bu videoların neden milyonlarca kişi tarafından izlendiğini enine boyuna düşünmeli. Ve bir not daha: Soylu’nun Peker - Erhan Tuncel ilişkisine dair söyledikleri önemli. Ancak bu bilginin neden bugüne kadar adli makamlarla paylaşılmadığı da önemli. Bu konuda bir izahat beklemek hakkımız.