VİCKEN CHETERİAN

Vicken Cheterian

Paşinyan kazansa da aynı zamanda güç kaybetti

Paşinyan kazanmış olsa da, aynı zamanda güç kaybetti. Geçmişte arkasında daha geniş bir kitlenin desteği vardı; bugün ise asıl olarak kırsal bölgelerden ve kentli yoksul kesimlerden destek görüyor yani imkânları kıt sınıfları temsil ediyor.

Ermenistan 20 Haziran’da, rekabete dayalı, sonucu önceden tahmin edilemeyen ve şaşırtıcı olan seçimlerle, demokrasi yönünde önemli bir adım attı. 2020 Karabağ Savaşı ve Ermenistan’ın yenilgisinden kaynaklanan gerilimlerin damga vurduğu ayların ve çok yoğun bir kutuplaşmanın yaşandığı seçim kampanyası döneminin ardından, seçim günü pürüzsüz bir şekilde, herhangi bir şiddet olayı yaşanmadan geçti. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gözlemcileri, seçimlerin “rekabetçi geçtiğini ve genel olarak iyi yönetildiğini (...), seçmene geniş bir seçenek yelpazesi sunulduğunu, temel haklara ve özgürlüklere genel olarak saygı gösterildiğini” söyledi. Ermenistan’da onlarca yıldır bu denli yarışmalı bir seçim olmamıştı. İki gün önce kapı komşusu İran İslam Cumhuriyeti’nde ya da son on yıl içinde –Gürcistan hariç– herhangi bir komşu ülkede yapılan seçimlerle karşılaştırıldığında, bu seçimin kendisinin başlı başına büyük bir başarı olduğu görülüyor.

Sonuçlar da şaşırtıcı. Nikol Paşinyan, kaybettiği bir savaşın üzerinden henüz yedi ay geçmiş olmasına rağmen, geniş bir kesimden, ülkeyi yönetmeye devam etme yetkisi almayı başardı. Oyların yüzde 53’ünü kazanan Paşinyan ve ekibi, yeni parlamentoda çoğunluğu oluşturacak. Parlamentoya iki parti daha girdi. Eski cumhurbaşkanı Robert Koçaryan ve müttefiki ARF-Taşnaktsutyun, oyların yüzde 21’ini alarak ana muhalefet oldu. Üçüncü parti ise, yüzde 5 oyla, Arthur Vanetsyan ile, bir başka eski cumhurbaşkanı olan Serj Sarkisyan’ın partisi. Seçime 26 parti ve koalisyonun katıldığı göz önünde bulundurulursa, seçim kampanyaları gibi, sonuçlara da kutuplaşmanın damga vurduğu söylenebilir. Yaşanan, Paşinyan ile, ezeli rakipleri olan iki eski cumhurbaşkanı arasında bir hesaplaşmaydı. En azından, seçmenlerin durumu böyle gördüğü anlaşılıyor.  

Paşinyan ve Koçaryan, birbirine taban tabana zıt, iki ayrı vizyonu temsil ediyor. Seçim kampanyası döneminde, bir program zemininde, ciddi bir tartışmada karşı karşıya gelmediler ama ikisi de kişiliğini ortaya koydu ve simgeler üzerine oynadı. Paşinyan, ülkeyi eski rejimini kalıntılarından ‘arındırmak’ üzere ‘yolsuzluk karşıtı’ kampanyasını öne sürerken, Koçaryan güçlü ama aynı zamanda, ulusal güvenlik adına demokratik özgürlükleri sınırlandırmak için müdahalelerde bulunan bir devlet vaadinde bulundu. 

Seçim sonuçları, seçmenlerin çoğunun, jeopolitikten ve Azerbaycan’la gelecekte yaşanacak rekabetten ziyade iç siyaset meselelerine baktığını ortaya koydu. 

Kazandı ama güç kaybetti
Paşinyan kazanmış olsa da, aynı zamanda güç kaybetti. Geçmişte arkasında daha geniş bir kitlenin desteği vardı; bugün ise asıl olarak kırsal bölgelerden ve kentli yoksul kesimlerden destek görüyor yani imkânları kıt sınıfları temsil ediyor. Diğer yandan, orta sınıfların, özellikle de teknokratlar ve entelektüellerin –reformların hayata geçirilebilmesi için elzem olanların– desteğini büyük ölçüde yitirdi
Küçük partiler, kısmen aralarındaki ayrışmalar nedeniyle, ama aynı zamanda siyaset konusunda temel bir yanlışa düştükleri için parlamento dışında kaldılar. Büyük ölçüde, kentli entelektüellerin yer aldığı birer kulüp niteliği taşıyan bu partiler, siyaseti doğru ‘vizyon’a sahip olmak ve doğru şeyler söylemekle karıştırıyorlar. Oysa bu ancak siyaset bilimi profesörlerinin mesleği olabilir, siyasetçilerin değil. Siyaset, hakikati bildirme değil, programınızı –kısmen– hayata geçirebilmek amacıyla koalisyonlar yapma ve güç dengelerini okuma sanatıdır.

Sorular
Parlamentonun, hem 2018’de başlatılan, yolsuzlukla mücadele ve demokrasiyi derinleştirme hedeflerini de içeren reformları devam ettirme yetkisi olduğu gibi, güvenlik endişelerine ve 2020 Karabağ Savaşı’nın siyasi sonuçlarına eğilme yetkisi de var. Paşinyan ve Koçaryan, iki ayrı güç olarak, iç reformlara ve Karabağ meselesine dair devasa sorunları ele almak üzere nasıl bir etkileşime girecek? Paşinyan yeni görev döneminde hangi konuya odaklanacak? Karabağ meselesi yeni parlamentonun gündeminde ne şekilde yer alacak? Koçaryan ve Sarkisyan muhalif siyaset sanatını öğrenecek mi? Zaman gösterecek…

Ancak şurası açık ki, Ermenistan’da, bağımsızlığın kazanılmasından bu yana ilk kez hem güçlü bir iktidar partisi, hem de parlamento çatısı altında güçlü bir muhalefet olacak.  

2021 seçimlerinin, 2020’de yaşananlara dair bir referandum olması bekleniyordu; ancak seçmen, bunu 2018’e dair bir referanduma çevirdi ve kendisini temsil eden siyasetçileri, yolsuzluklara karşı ve demokratikleşme yönünde mücadele ederek ülke içindeki reformları sürdürmeye davet etti. Kimilerinin öne sürdüğü hatalı ikilemi, demokrasi ile güvenlik arasında bir tercih yapmayı reddetti; reformların sürdürülmesi yoluyla elde edilecek güvenliği seçti. Şimdi yanıt bekleyen soru şu: Paşinyan geçen üç yıl içinde yaptığı hatalardan ders alıp, daha kapsamlı istişarelere dayanan reform teklifleri geliştirerek, bunları hayata geçirecek mi?

(İngilizceden çeviren: Altuğ Yılmaz)