‘İki kere öteki’ olarak Konyalı Kürtler

Konya Meram’da 30 Temmuz’da yaşanan katliamda Dedeoğlu ailesinin yedi ferdi öldürüldü. Aile daha önce ırkçı saldırılara maruz kalmıştı. Saldırının katil zanlısı olaydan altı gün sonra yakalandı. Saldırıdan sonra hükümet yetkilileri ve yerel mülki yöneticiler olayı aile husumeti ile açıklarken ailenin fertleri daha önce Kürt oldukları gerekçesiyle maruz kaldıkları ırkçı tacizlere dikkat çektiler. Hacı Çevik, kısa süre önce İletişim Yayınları’ndan çıkan ‘Konya’da Kürt mü Var?’ başlıklı kitabında tarihten günümüze Konya’da Kürtlerin yaşadıkları süreci anlatıyor. Çevik’le kitabından yola çıkarak 30 Temmuz’da yaşanan katliamın ardından Konyalı Kürtlerin içinde bulunduğu durumu konuştuk.

Konya ve Orta Anadolu’da Kürtlerin 1800’lerin başına uzanan bir tarihsel varlığı olduğunu kitabınızdan öğreniyoruz. Kürtler hangi tarihsel dinamikler sonucu Konya ve çevresine yerleştiler?   

Konya ve diğer Orta Anadolu kentlerine Kürtlerin göçü kitlesel ve sistemli bir şekilde gerçekleşmiyor. Bu nedenle tarihsel süreç tek bir neden ve belirli bir zaman bağlamında ele alınamaz. Orta Anadolu’da Kürtlerin varlığının tarihi, göç süreçleri, yaşam biçimleri karmaşık ve çok boyutlu bir sürece işaret ediyor. Orta Anadolu’ya Kürtlerin göçü farklı zaman dilimlerinde ve çeşitli nedenlere dayalı olarak gerçekleştirilmiştir. Konya’nın Kulu ve Cihanbeyli ilçelerindeki Kürtler kendilerinin Adıyaman, Malatya ve kısmen Urfa civarlarından geldiklerini söylüyorlar. Aşiret yapılarına baktığımızda, bu bilginin doğru olabileceğini görüyoruz. Kulu ve Cihanbeyli’deki Kürtlerin ağırlıklı olarak mensubu oldukları Reşvan ve Canbeg aşiretlerinin farklı kolları hâlâ Adıyaman, Malatya ve Urfa hattında yaşamaktadırlar. Benim ‘tarihsel göç’ olarak tanımladığım Orta Anadolu’ya Kürtlerin göçüne yönelik kaynaklarda farklı noktalar öne çıkmaktadır. Örneğin, Fransız arkeolog Georges Perrot 1850’lerde Haymana Kürtleri ile görüşmeler yapıyor. Bu görüşmelerdeki kişiler birkaç kuşaktır bu bölgelerde olduklarını söylemişler. Diğer taraftan Orta Anadolu Kürtleri ile ilgili araştırmaları olan Rohat Alakom 1225, 1243 ve 1258 tarihlerinde saptanmış Moğol saldırıları nedeniyle Kürdistan’dan Orta Anadolu’ya göçlerin başlamış olabileceğini belirtmektedir.

Fakat Orta Anadolu’daki Kürt varlığının eldeki verilerle 12. yüzyıla kadar götürülebilmesi kesin değilse de Osmanlı İmparatorluğu’nun 15. yüzyıla ait kayıtlarında, Kürt köylerinin varlığını kesin olarak görebiliyoruz. Osmanlı’da bölgedeki tarımsal ürün ve diğer özelliklerin kaydedildiği Tahrir Defterlerinde ‘Kürtler’ ismini taşıyan ve Orta Anadolu’nun farklı bölgelerinde yer alan köylerin mevcut olduğu görüyoruz. Konya’daki Kürt köylerinin çoğunluğu zorunlu iskân kanununun çıkarıldığı dönemlerde kurulduğu biliniyor. II. Mahmud döneminde Osmanlı iktidarı merkeziyetçi bir yönetim anlayışı ile çeşitli kanunlar çıkarmıştır. Zorunlu iskân kanunu, konar-göçer yaşam biçimine sahip olan halkların zorla yerleştirilip vergi toplanabilmesi amacıyla çıkarılmıştır. Kulu ve Cihanbeyli Kürtleri de o dönemlerde küçükbaş hayvancılık faaliyetleri bağlamında konar-göçer bir yaşam biçimine sahiptirler. Yaylak ve kışlak olarak farklı bölgeleri kullanan, bu Kürt gruplar için Konya havzası bildikleri bir bölgedir. Koyunlarını otlatmak için yazın Kulu-Cihanbeyli, kış aylarında ise Adana-Çukurova bölgesi arasında gidip geliyorlar. Zorunlu iskân kanunu ile birlikte günümüzdeki Kulu ve Cihanbeyli bölgesindeki Kürt köyleri kurulmuştur. Diğer taraftan bu göçün sürgün boyutu da mevcuttur. Farklı kaynaklarda, Osmanlı’nın yönetimi ile sorun yaşayan Kürtlerin bir kısmı, Konya bölgelerine sürgün edildikleri belirtilmektedir. Benim ‘tarihsel göç’ dediğim ve en az 300 yıla dayanan bu Kürt göçüne ek olarak, 1990’larda Kürt illerindeki savaş koşulları ve köy boşaltmalarla birlikte zorunlu göçe maruz kalan Kürtlerin bir kısmı Konya bölgesine göç etmeye başlamışlardır. Kulu ve Cihanbeyli gibi Kürt nüfusun yoğun olduğu ve merkeze uzak bölgelerden ziyade, Konya’nın merkez ilçelerine göç eden bu Kürt grupları, Orta Anadolu Kürtlerinden ayrı olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır. 

Hacı Çevik

'İki kere öteki olmak’ kitabınızda kullandığınız anahtar kavramlardan birisi. Özellikle Konya’nın Kulu ve Cihanbeyli ilçelerinde yaşayan Kürtler için kullandığınız bu kavramı açar mısınız?

‘İki kere öteki olmak’ kavramı, literatürde genel olarak siyasal sistemin ‘öteki’ olarak nitelendirdiği iki farklı kimliğe sahip olmak anlamında kullanılıyor. Örneğin Türkiye’de Alevi kadınların, Alevi olmak ve kadın olmak üzere iki farklı öteki kimliği var. Bu tanımı biraz ‘bozarak’ Orta Anadolu Kürtleri için kullandım. Orta Anadolu Kürtleri açısından ‘iki kere öteki olmak’ kavramı hem ulusal siyasal anlamda hem de yaşadıkları coğrafyada niceliksel olarak öteki bir kimliğe sahip olmalarından kaynaklanıyor. Kulu ve Cihanbeyli Kürtleri, ulus-devlet politikaları kapsamında kurucu Türk etnik kimliği karşısında ‘öteki’dir. Türkiye içinde baskın etnik kimliğin karşısında Kürt kimliğine sahip olan herkes gibi, Kulu ve Cihanbeyli’de yaşayan Kürtler de öteki sayılır. Ek olarak, Kulu ve Cihanbeyli’de yaşayan Kürt topluluklarının ‘ikinci’ ötekiliği bölgesel anlamdadır. Konya’nın içinde bulunduğu bölge, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarından itibaren devlet iktidarının tüm söylem ve politikalarını kabullenmiş, tüm kurumsal yapısı ile benimsemiş insanların çoğunlukta olduğu bir bölgedir. Türkiye siyasetinin geçmiş yıllarına bakıldığında da Konya, Ankara, Nevşehir gibi iller Orta Anadolu’da sağ muhafazakâr ve milliyetçi siyasi partilerin en yüksek oy oranına ulaşabildiği bölgelerdir. Çoğunluğunu Türk etnik kimliğinin oluşturduğu bu bölgede yaşayan Orta Anadolu Kürtlerini bölgesel anlamda azınlık konumunda öteki olarak ele alabiliriz. 

7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin yüzde 13 oy almasının ardından günümüze kadar gelişen kutuplaşma süreci genelde Orta Anadolu Kürtlerini nasıl etkiledi?

Orta Anadolu’da yaşayan Kürtler için yaşadıkları bölgenin ofansif Türk milliyetçiliği ve sağ-muhafazakâr siyasal eğilimleri, özellikle siyasal tercihlerin belirlenmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Bölgedeki bu tarz insanların siyasi “hassasiyetlerini” daha fazla gözetmek zorunda kalan Kürt gruplar için ulusal alanda terör ve sair söylemlere maruz bırakılan Kürt siyaseti ile ilişkilenmek kolay bir şey değildir. Bu bağlamda, Orta Anadolu Kürtlerinin siyasal alandaki görünümleri kendilerine özgü çeşitli koruma mekanizmaları sayesinde açığa çıkabilmektedir. Legal Kürt siyasetinin varlığı da Orta Anadolu Kürtlerinin Kürdî siyasallık ile ilişkilenmesinde çok önemli yer tutmaktadır. Yaşadıkları bölge itibariyle illegal olarak tanımlanan siyasi faaliyetlere yönelik daha çekingen olan Orta Anadolu Kürtleri, Halkın Emek Partisi (HEP) ile başlayıp günümüzdeki Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) legal alandaki Kürdi siyasetin varlığı ile siyaseten canlanmıştır. Aynı zamanda Kulu ve Cihanbeyli Kürtlerinin 1960’larda başlayan ve bölgenin tüm yapısal özelliklerini derinden etkileyen Avrupa ülkelerine göç olgusu da Kürdi siyasallık ile kurulan ilişkinin genişleyip, kalıcılaşmasına önemli bir katkı sunmuştur. Bu nedenle 7 Haziran 2015 seçimleri Türkiye’nin tamamında olduğu gibi Orta Anadolu Kürtleri için de önemli bir zaman dilimiydi. 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin elde ettiği seçim başarısı ve iktidar partisinin mevcut gücünü kaybetmesi tüm dengeleri değiştirmiştir. O tarihten itibaren yüz yıldır devam ediyor gibi hissettiğimiz ve sadece izlemekle yetinmeye zorlandığımız bir otoriterleşme süreci yaşanmaktadır. Doğal olarak bu süreç ‘iki kere öteki’ olan Kulu ve Cihanbeyli Kürtleri ile birlikte Orta Anadolu Kürtlerinin bütününü doğrudan etkilemiştir. Orta Anadolu bölgesindeki Kürtlerin, sıklıkla vurguladığım gibi Türk milliyetçisi ve sağ-muhafazakâr siyasal eğilimlerini göz ardı ederek yaşamaları mümkün değildir. Bu nedenle Orta Anadolu’da yaşayan Kürt nüfus, bu siyasal eğilimlerin baskısını sürekli olarak üzerinde hissederek bir yaşam kurmuştur. Araştırmam sırasında, Kulu’ya bağlı bir Kürt köyünde 84 yaşında görüşme yaptığım bir kişiye 12 Eylül döneminde yaşananları sorduğumda şöyle bir cevap vermişti: “Ülkücüler hep vardı, biz ses etmiyorduk yoksa bizi hep keserlerdi.” Bu cevap, Orta Anadolu Kürtlerinin bölgedeki etnik kimliksel ve politik varoluşlarına yönelik önemli bir veri sunmaktadır. Orta Anadolu’da Kürtler ‘ses etmeyerek’ varlıklarını korumuş ve bugünlere kadar gelmişlerdir. Kürt illerindeki siyasallık ve eylemsellikten farklı olarak Orta Anadolu Kürtleri, bölgenin hâkim siyasal görüşlerinin gölgesinde kendilerine özgü bir öznellik kurmuşlardır. En önemli özelliği ise savaş koşullarının, ayrımcılığın yükseldiği dönemlerde siyaseten pasif konuma geçmektir. Bu nedenle 7 Haziran sürecinden sonra başlatılan savaş koşulları ve yükselen ayrımcı-ötekileştirici söylemlere bağlı olarak, yaşadıkları bölgenin baskın siyasal eğilimlerini enselerinde hisseden Orta Anadolu Kürtleri sessizleşmişlerdir. 

Konya Meram’da yaşanan katliam Kulu ve Cihanbeyli’de yerleşik Kürtleri nasıl etkilediler? Bu konuda duyumlarınız, izlenimleriniz var mı?

Son dönemlerde yaşanan saldırılar ve Dedeoğlu ailesinin katledilmesi soğukkanlı bir şekilde meseleyi ele almayı güçleştiriyor. Fakat önemli bir ayrımının altını çizmem gerekiyor. En az 300 yıldır bölgede yaşayan ve yaşadıkları kentlerin asli nüfusu arasında sayılan Orta Anadolu Kürtleri ile göç tarihi daha yakın bir geçmişe dayanan Hakkâri, Van, Diyarbakır, Şırnak gibi Kürt illerinden bölgeye gelen ‘Kürdistanlı Kürtleri’ birbirinden ayırmak gerekmektedir. Yaşanan son saldırı bu ayrım olmaksızın ele alınamaz. Konya’daki ofansif Türk milliyetçiliği ile görece ‘sorunsuz’ yaşayan makul ‘Konyalı Kürtlerden’ farklı olarak, Konya’nın merkez ilçelerinde daha yalnızlaşmış ve korunaksız biçimde yaşayan Kürt illerinden Konya’ya göç eden Kürtler, ayrımcı söylemlere ve saldırılara daha açık durumdadır. Uzun süredir yerleşik olan ‘Konyalı Kürtler’, merkeze en az 200 km uzaklıktaki Kulu, Cihanbeyli, Yunak, Çeltik gibi ilçelerde yaşamaktadırlar. Bölgedeki diğer etnik gruplarla uzun yıllara dayanan ve içinde bir ‘dengeyi’ barındıran bir ilişkiye sahiptirler. Yani ‘bilinen’ Kürtlerdendirler. Nitekim bölge Kürtleri kendilerini köylerinin yer aldığı Orta Anadolu Kentleri üzerinden tarif etmektedirler. ‘Konyalı Kürtlerin’ dışında Vanlı, Hakkarili, Şırnaklı, Diyarbakırlı, Mardinli olduğunu söyleyen Kürtler, ulusal siyaset dilinde sürekli yeniden inşa edilen ‘terörist’ söyleminin içerisine daha kolay angaje olurken; Konya’daki Türk milliyetçileri tarafından ‘bildikleri’ Kürtlerden farklı olan bu gruplar potansiyel bir tehdit olarak görülmektedirler. Son yaşanan saldırı ile ilgili olarak Kulu ve Cihanbeyli Kürtlerinden gözlemlediğim kadarıyla, meselenin Kürt-Türk çatışması boyutunun olduğuna yönelik temkinli bir duruş sergilenmektedir. Bu temkinlilik, endişeli olma hali anlaşılır bir şeydir. Kendilerine çok yakın bir bölgede sadece etnik kimliğinden dolayı katledilen bir ailenin varlığı, ‘ses çıkarmayarak’ hayatta kalan Kulu ve Cihanbeyli Kürtleri için de potansiyel saldırıların olabileceğine dair korkularını beslemektedir. Konya gibi Türkiye’nin birçok kentinde kendini toplumun ana unsuru, ana kimliği olarak gören gruplar tarafından ‘öteki’ olan her kimliğe karşı saldırılara maalesef, sürekli olarak maruz kalıyoruz. Konya’da yaşanan katliamın ortaya çıkmasına zemin hazırlayan, etnik kimlikleri dışlayan ve ayrımcılığı her alanda yaygınlaştıran ‘yapı’ ve onun ürettiği cezasızlık politikasıdır. Devletin ideolojik aygıtları ile ortaya çıkardığı öznellik, kendi kimliğinin karşısında olarak kodladığı tüm kimliklere yönelik şiddeti meşru görmektedir. Yapısal olarak ‘bazı’ kimlikleri daha eşit ve makbul gören sistemin cezasızlık politikaları da bu şiddete sürekli olarak kapı aralamaktadır.  Kimlikler arası eşitsizliği derinleştiren, hatta bu derinlikten beslenen iktidar yapıları var olduğu sürece, sadece Konya’da değil öteki olarak kodlanmış Kürt, Ermeni, Alevi, Suriyeli, Afgan, LGBTİ gibi tüm öteki kimlikler saldırılara açık ve yapısal olarak korunmasız durumda olmaya devam edecektir.

Kategoriler

Dosya


Yazar Hakkında

1967 İstanbul doğumlu. Agos yazı işleri müdürü ve kitap eki Kirk'in editörü; güncel politika, dini akımlar, tarihle ilgili güncel tartışmalar ve yeni çıkan kitaplar hakkında haberler yapıyor.