Halep’teki savaşta Ermeniler tarafsızlıklarını korumaya çalışıyor

Halep’te Suriye ordusu ile muhalifler arasındaki çatışmalar tüm şiddetiyle sürerken, Ermeniler, iki ateş arasında hayatta kalmaya çalışıyor. Toplum olarak tarafsızlıklarını ilan etmiş olan Ermenilerin bu tavrı sürdürmeleri kolay değil, çünkü savaşan iki taraf da onları kendi saflarına çekmek istiyor. Kendisi de bir Halepli olan Ebu Leyla Halebi, bu sıkışmışlığı yazdı.

Ebu Leyla Halebi

Bombalar Halep’in Hıristiyan El Midan (Ermenice Norküğ), El Süleymaniye ve El Aziziye mahallerine rastgele düşüyor ve savaş Orta Doğu’nun en eski Hıristiyan merkezlerinden birinin kalbine doğru ilerliyor.

Savaşan taraflar birbirini dinlemiyor. Sorun, her iki tarafın da azınlıkların diğer tarafa katılmasına tahammül edememesi. Suriyeli Hıristiyanlar kötü düzenlenmiş bir evlilik oyunu ile karşı karşıya. Bu oyuna, tüfekler susana dek ve bir taraf egemenliği ele geçirene kadar tahammül etmek zorunda kalacaklar gibi görünüyor.

Ermeniler azınlık ikilemini yaşıyor

Suriye’de yaşayan toplumlar içerisinde, büyük şehirlerin ve ekonominin nabzının attığı yerlerin merkezinde Ermeni toplumu var. Belki de bölgedeki Hıristiyan azınlıkları arasında en organize, uluslararası dünyayla bağlarını iyi kurmuş ve sesi en çok duyulan Hıristiyan azınlık. 

Ermeni toplumu, mensuplarına yardımcı olmak için çeşitli yardım komiteleri oluşturdu ve toplum önderliği, Halep çatışmasına yönelik “pozitif tarafsızlık” ilkesini benimsedi. Fakat toplumun ileri gelenleri, herhangi bir farklı tutuma karşı tahammülsüz.

İsyanın başlamasından bu yana, Hıristiyan gruplar arasında devrimci ideallere sempati duyanlar vardı. Bu kişilerin bazıları aktif olarak çarpışmalara katıldı ve operasyonlara destek verdi. Pek çok Hıristiyan grubun Suriye Ulusal Konseyi’nde temsil hakkı varken, Ermenilerin yok.

Ermenilerin muhalefeti desteklememelerinin bir nedeni, tarihsel karşıtları Türkiye’nin harekete arka çıkması olabilir. Fakat bu, Ermeni toplumunun neden diğer topluluklar veya “üçüncü yolcular”la iletişimde olmadığını bütünüyle açıklamaz. Ermeni liderler, tüm yumurtalarını “ tarafsızlık sepeti”ne koymayı tercih ediyorlar.

Halep’teki şiddet olayları ve son gelişmeler, Ermeni toplumunun tarafsızlık pozisyonunu korumasını zorlaştırıyor: Birkaç Ermeni genci, Esad’ın silahlanma teklifini kabul edip Şabiha milislerinin saflarına katıldı. Belki de iyi niyetlerle…

Kendilerini iki ateş arasında buldular

Şabiha gruplarına katılanlar, azınlıkların, özellikle de Ermenilerin canlarını veya evlerini koruyamıyor. Bombalar ve top mermileri düşmeye devam ediyor. Bir keresinde, bombalar, azınlıkların yaşadığı binalardan birinin üzerine düştü ve bir Ermeni kadın öldü. Başka bir olayda, bomba, ağırlıkla orta sınıf Hristiyanların yaşadığı El Villat Sokağı civarına düştü; bu kez ölen olmadı fakat binalar hasar gördü.

Çoğu zaman, bu kazaların sebebi, kötü eğitimli Hür Suriye Ordusu (HSO) askerlerinin hükümet güvenlik binalarını hedefleyen gelişigüzel roket ve bombalarının Hıristiyan toplumlarını vurması oluyor. Diğer taraftan ise, bir MIG’in içindeki iyi eğitimli ve donanımlı hava kuvvetleri pilotu da, El Midan yakınındaki şehrin ana su hattını vurabiliyor ve bu yüzden şehre birkaç gün su verilemiyebiliyor.

İki hafta önce, dört Ermeni’nin havalimanından şehre doğru giderken öldürüldüğü haberi ulaştı. On üç de yaralı vardı. İlk haberler, olayın failinin HSO olduğu yönündeydi. Fakat daha sonra görgü tanıkları suçun kontrol noktasında durmayan sürücüde olduğunu söylediler. Birkaç gün sonra da, HSO’dan bir tugay, sorumluluğu reddedip, Ermenilere Esad güçlerinin ateş ettiğini belirtti.

El Midan’ın eşiğinde isyancılar

Geçen hafta, Ermeni mahallesi El Midan’ın yanı başına kadar gelen HSO tugayı, mahalleye girmeye çalıştı. Birçok mültecinin ve yardım çalışanın bulunduğu Cizvit Manastırı’nın olduğu Surp Vartan yönünde hücum ettiler.

Hükümet ise buna büyük bir güçle karşılık verdi. Ermeniler ve yakındaki diğer Hıristiyanlar, rejimin güçleri isyancıları tanklarla ve ağır bombardımanla çökertene kadar başka bir mahalleye taşıdılar. İsyancılar kısa bir süre için stratejik bir konuma sahip olan Hanano Kışlası’nın büyük bir kısmını ele geçirdi. Bu kışla, bir diğer Hristiyan Mahallesi olan El Süleymaniye’nin sadece birkaç kilometre ötesinde.

Savaş hiddetlenirken, HSO ile Hristiyan toplulukları arasında hâlâ esaslı ve anlamlı bir ilişki kurulamadı.

İsyancılar neden El Midan’ı kontrol etmek istiyor

Bir HSO yetkilisi Halep’te süregiden savaş için açık biçimde tanımlanmış planları olmadığını söyledi. Bundan sonra akla gelen soru şu: HSO Halep’in Hristiyan mahallelerine girerek ne kazanacak? Şimdiye kadar, büyük hükümet karşıtı gösterilerine destek verenler, HSO’yu “iyi karşıladılar”.  Hıristiyan mahallelerinde ise hiçbir sokak eylemi yapılmadı; saldırgan isyan hareketleri, Hıristiyanlardaki HSO imajını olumsuz etkiledi. Fakat tabii ki, bu durum, eğer muhalefet uluslararası destekçileri insan hakları ve azınlıklar ile gerçekten ilgiliyse bir önem taşıyor…

Ermeni liderler, bu tarz yardımın karşılıksız olmayacağını bildikleri için, hükümet tarafından yapılan silahlanma önerisini kibarca reddettiler. Bu önerinin amacının kendilerini kontrol altına almak olduğunu ve bu durumun onları her iki taraftan gelecek tehlikelere karşı korumaktan çok, anlaşmazlığın bir tarafına çekeceğini düşündüler.

Suriye hükümetinin, istediğini elde etmek için birden çok yolu var zaten. İki hafta önce, hükümet tarafından yönetilen Suriye Devlet Haber kanalı, tantanalı bir şekilde, Şam’ın Zamalka mahallesindeki Cihatçıların, Ermenileri mezhepsel sebeplerden dolayı infaz ettiği haberini verdi. İlerleyen saatlerde, aynı kanal hiçbir açıklama yapmadan haberi inkar etti. Bu tür dezenformasyonlardan doğacak mezhepsel ayrılıklar,  rejimin kendi saflarında savaşacak, nefret dolu yeni azınlık mensupları yaratmaktan başka bir işe yaramıyor.

Diğer bir taraftan da, HSO, Ermenilerden rejim için savaşanları kınamalarını istiyor ve Şabiha çetelerine katılanları ikna ederek, onları geri çağırmalarını talep ediyor.

Savaşta tarafsız kalma sorunsalı

Ermeni liderler tarafından kabul edilen “pozitif tarafsızlık” ilkesi şu an için en akıllı seçim olabilir. Fakat HSO, toplumun kontrolü dışında olan ve Şabiha’ya hizmet veren bazı Ermeniler ve diğer Hıristiyanlar ile karşı karşıya savaştıkça, “pozitif tarafsızlık” lafı giderek daha az şey ifade edecek ve mezhepsel tepkiler daha çok ortaya çıkacaktır. Bazı Ermeni liderler, HSO ile temasa geçmenin, hiç tanışılmayan biriyle flört etmek (“blind-date”) gibi olduğunu iddia ediyorlar. Bölünmüş ve genellikle koordinasyon sıkıntısı çeken isyancılar, müzakere etmek için çok kaotik ve kafa karıştırıcı bir taraf. Bu yüzden, Ermeniler, böylesi bir isyancı grubuyla anlaşmaya varmanın çok zor olduğunu ve yıllardır iyi ilişkiler içinde yaşadıkları ve hâlâ yaşama ihtimalleri olan rejim güçleri tarafından düşmanca bir tepkiye neden olabileceklerini ifade ediyorlar.

Ermeniler, sadece genel bir komuta altında olmayan mücadele birliklerinden değil, komutanların etkili bir şekilde disiplin altında tuttuğu coşkulu ve köktenci gönüllüler ile Suriye’ye yeni gelen birçok yabancı İslamcı savaşçıdan da şüphe duyuyorlar.

HSO yetkilileri ve diğer muhalefet grupları, iki haftadır Hıristiyan azınlıklara zarar verilmeyeceği garantisini veriyor ve onları, Suriye halkı için devrimci mücadeleye katılmaya davet ediyorlar.

Hıristiyan mahallelerini alabilirler

HSO tugayları, aralarında Ermeni mahallesi El Midan’ın da olduğu Hristiyan mahallelilerine doğru ilerliyorlar. Buna rağmen, Halep’in Ermeni ve Hıristiyan mahallerindeki çok az sayıda insan, yukarıdakine benzer açıklamaları ciddiye almış durumda.

Ağustos ayında, 48 Sünni Halepliden oluşan  “Halep İslami Alimler Cephesi” (HİAC) de bir bildiri yayımladı. Bu bildiri, bir yıl önce vefat eden Halep Müftüsü İbrahim el Salkini’nin torunu İbrahim Abdullah el-Salkini tarafından da imzalandı. Müftü’nün cenazesi, Halep’te Eski Şehir’in merkezinde yer alan Büyük Cami’den başlayan büyük bir hükümet karşıtı eyleme dönüşmüştü.

Bu bildiride, Hıristiyan toplumlarının liderlerinden, “Esad rejimini işlediği suçlardan ötürü açıkça kınamaları, Suriye ordusu ve güvenlik güçlerine sırt çevirmeleri ve onların silahlarını almayıp, HSO’yu desteklemeleri” isteniyor. HİAC, ayrıca bildiride, Hıristiyan liderlerinden, kimlerin güvenlik güçleriyle işbirliği yaptığının ve Şabiha çetelerine katıldığının listesini de istiyor.

Episkoposlar diyalog yolu ile barışta ısrarcı

Küçümseyici bir tonla yazılan bu bildiri, Halep episkoposlarını, eşit vatandaşlığın, ifade özgürlüğünün ve çeşitliliğin önemini ısrarla vurgulayan ortak bir karşı bildiri yayınlamak zorunda bıraktı.

Episkoposlar, “diyalog yolu ile barışı inşa etmek ve şiddeti sonlandırmak” çağrısı yaptılar. Bununla birlikte HSO’dan, “kiliselerde veya çevresinde her türlü silahlanmayı kınaması” gibi birkaç talepte bulundular.

İki gün sonra, Suriye Devrim Komutanlığı Yüksek Konseyi “isyancılar ile mücadeleye katılan birkaç Ermeni toplumu mensubunun”  varlığını kabul etti. Fakat birkaç gün sonra, Konsey Tuğgenerali Mustafa el Şeyh, bu haberi “medya üretimi” olarak adlandırdı ve “ne şimdi, ne de gelecekte…” Suriyeli Ermenilere yönelik hiçbir kötü niyetleri olmadığını dile getirdi.

Ertesi gün, Halep Askeri Konseyi Komutanı Albay Abdülcabbar el Agidi, Youtube’da yer alan röportajında mezhepçiliği kınadı ve azınlıkları Suriye’nin ayrılmaz bir parçası olarak niteledi.

İki hafta önce HSO tugayı Bustan el Basha Mahallesi’ni ele geçirdiğinde, Ermeni toplumu, o bölgede bulunan huzurevini tahliye etmedi. Bu, belki de, isyancılara karşı bir güven jestiydi. İsyancılar görünüşe göre mesajı aldılar ve binaya sadece devrimin sembolü 3 yıldızlı bayrağı koydular.

* İngilizceden çeviren Arif Özden. Yazının orijinali için

http://middleeastvoices.voanews.com/2012/09/syria-witness-in-battle-for-aleppo-armenians-seek-neutral-ground-30131

 


 
Bu hafta...
2. Hafta
1. Hafta