Merve Kavakçı, 13 yıl sonra TBMM'de

1999 yılında Fazilet Partisi'nden milletvekili seçilen ancak göreve başlamadan milletvekilliği düşürülen Merve Kavakçı, 13 yıl sonra Meclis’e girdi. TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nda görüşlerine başvurulan Kavakçı, “İlk defa sade vatandaş olarak muhatap bulduğum için memnuniyet verici oldu. Benim 28 Şubat’ım devam ediyor” dedi.

Merve Kavakçı, 28 Şubat Komisyon’unda yaptığı konuşmada, “Başörtülü kadınlar olarak bizim 28 Şubat’ımız hâlâ devam ediyor. Dönemin iktidarı yok oldu. O gün benimle aynı sıraları paylaşan siyaset arkadaşlarım iktidar oldu. Bizlerin 28 Şubat’ı hâlâ devam ediyor. Benim için etkileri kökleşerek devam ediyor. Ben bu yola yalnız çıkmadım. Partimin kararı ile aday oldum. Ancak kısa zamanda da bu yola yalnız devam edeceğimi anladım. Bugüne kadar olan mücadelemi, maddi ve manevi anlamda ailemin desteği ile kendi başıma sürdürdüm. Şimdi burada, hem şahsım adına hem de temsil hakkından mahrum bırakılan seçmenim adına bulunuyorum” diye konuştu.

TBMM’nin gasp edilen haklarının iadesi ile alakalı Meclis kararı çıkarmasını talep eden Kavakçı, “Dönemin Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı arasındaki yazışmalar, sözlü görüşmeler dönemin Cumhurbaşkanlığı’ndaki gizli yazılar, telefon kayıtları Genelkurmay Başkanlığı’nın Kozmik Odası’nda konu ile ilgili dokümanlar, dönemin MGK kayıtları, dönemin devletlerarası yazışma ve görüşmeleri (Türkiye-ABD), ilgili telefon kayıtları, ilgili istihbarat kayıtları (MİT-MOSSAD-CIA) arasındaki sözlü ve yazılı kayıtlar, dönemin YSK kayıtları, Orhan Güngen-Uğur Dündar ve ekibi arasındaki telefon görüşmesi kayıtlarının incelenmesini talep ediyorum” dedi.

‘Ecevit girmeme engel olmaya çalıştı’

Milletvekili seçilerek mazbatasını almasının ardından, Hüsamettin Özkan vasıtasıyla Bülent Ecevit’ten partinin ileri gelenlerine Genel Kurul’a girmemesi yönünde teklif getirildiğini anlatan Kavakçı, partisi içerisinde de bu konuda farklı görüşlerin oluştuğunu söyledi. Kavakçı, “1 Mayıs 1999 günü Abdullah Gül, Salih Kapusuz ve Lütfü Esengün beylerin evimize yaptıkları kısa ziyarette ‘Yarın sabah gidip TBMM Başkanı Septioğlu’nun elini öpeceksin eğer müsaade ederse yemin edeceksin, etmezse yemin etmeyeceksin’ talebi oldu. Sayın Gül’e bunun makul bir teklif olmadığını söyledim. Bu kararı ne zaman aldıklarını sordum. O gün yani 1 Mayıs 1999 günü toplanan başkanlık divanında bu kararı aldıklarını söyledi. Ben de cevaben ‘Keşke beni de çağırsaydınız bu toplantıya’ dedim. Sayın Gül ‘Ama sen başkanlık divanı üyesi değilsin ki’ diye yanıtladı” şeklinde konuştu.

‘Merve Kavakçı yemin ederse müdahale ederiz’

Aynı gün akşam Recai Kutan ile görüştüğünde, genel kurula gelmesi yönündeki görüşe Cemil Çiçek’in karşı çıktığını anlatan Kavakçı, “Cemil Çiçek karşı çıktı ve şu cevabı verdi: ‘Bilmediğiniz şeyler var’. Daha sonra edineceğim bir bilgi Sayın Çiçek’in bu sözlerine ışık tutar nitelikteydi. Mart 2001 tarihinde Küba’nın başkenti Havana’da yapılan (İPU) Parlamentolararası Birlik Toplantısında milletvekilliği haklarımın ihlal edildiği konusu görüşülecekti. Bu sebeple İPU Başkanı tarafından davet edilmiştim. Orada karşılaştığım Turhan Alçelik ve Bahri Zengin Beyler bana yemin törenimle alakalı olarak şu bilgiyi verdiler: ‘Askeriyeden Cumhurbaşkanı Demirel aracılığı ile parti başkanlığına Kavakçı yemin ederse müdahale ederiz, uyarısı yapıldı. Parti de onun için arkanızda duramadı” dedi.

‘Demirel ajan olmakla suçladı’

Kavakçı, Meclis’te yemin töreninin olduğu gün, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından ajan olmakla suçlandığını dile getirdi. Vatandaşlıktan çıkartılması sürecini anlatan Kavakçı, “Türkiye Cumhuriyeti çifte vatandaşlığı siyaseten ve hukuken teşvik eden bir ülke olmasına rağmen sanki vatana ihanet etmişim gibi beni apar topar vatandaşlıktan çıkarttılar. Basında yapılan yayınlarla da vatan hainliği portresi benimle özdeşleştirilmeye çalışıldı” diye konuştu. Bu konuda kendisine kişisel bir muamele yapıldığını dile getiren Kavakçı, “Bana reva görülen aynı statüdeki diğer vatandaşlara uygulanmadı” dedi.

Asker YSK’ya baskı yaptı

Vatandaşlıktan çıkartılmamın akabinde hükümetin, milletvekilliğinin iptali için hemen YSK’ya başvurduğunu anlata Kavakçı, “Tufan Algan YSK Başkanıydı. Hasan Aksay (Tufan Algan’ın akrabası) beyden aldığım bilgiye göre YSK’ya askeriyeden de baskı yapılmış. İki albay Kavakçı’nın milletvekilliğini burada, YSK’da düşüreceksiniz demek üzere YSK’ya gelmişler. YSK bu baskıya rağmen, incelemesi sonucunda ‘milletvekilliği yeterliliği vardır biz düşüremeyiz. Milletvekilliği ancak TBMM tarafından düşürülebilir’ şeklinde karar verdi ve tekrar topu TBMM’ye attı” şeklinde konuştu.

Cemil Çiçek: ‘Bunun ne faydası olacak?’

TBMM’nin, Anayasa ve iç tüzük çerçevesinde milletvekilliğinden düşürme prosedürünü takip etmediğini kaydeden Kavakçı, milletvekillerine tanınan özlük haklarından da faydalanmadığını hatırlattı. Sadece, yemin töreninden sonra, Abdullah Gül’ün uyarısı sonucunda ilk maaşını aldığını anlatan Kavakçı, şunları dile getirdi: “Bu devlet tarafından vekilliğimin tanınması anlamına geliyordu. Akabinde maaşımı almama onay veren TBMM Personel Başkanı Bekir Sıtkı Yalçın’ın görevine son verildi. Bir daha hiç bir zaman maaşım verilmedi. 17 Ağustos 2012de TBMM Başkanı Cemil Çiçek Bey’le yaptığım bir görüşmede bu konu ile ilgili yeni bir bilgiye vakıf oldum. Sayın Çiçek bizzat Ziraat Bankası kayıtlarını incelediğini ve hiç bir zaman milletvekili maaşı almadığımı ifade etti. Oysa ben ilk maaşımı almıştım. Detayları ile izah ettim. Ortada maddi bir bilgi hatası vardı. Bunun üzerine toplantıda hazır bulunan TBMM Hukuk Hizmetleri Başkanlığı başkan vekili Yıldız Bezginli Hanım araya girerek kayıtlarda paranın çekildiği ve sonra iade edildiğini söyleyerek Cemil Çiçek beyin sözlerini düzeltti. Sayın Çiçek bu yoruma sessiz kaldı. Her iki halde de yani maaşım alınmamış veya alınıp iade edilmiş halde gözüküyor olsun, bu iki durumda da belge tahrifatı söz konusuydu. Sayın Çiçek’ten bu konu başta olmak üzere Kavakçı Olayında yaşanan bu ve benzeri usulsüzlüklerin araştırılması için bir araştırma komisyon kurulması konusunda öncülük etmesi talebinde bulundum. Talebimi, ‘bu siyasi bir iş. Bunun size ne faydası olacak ki’ diyerek reddetti.”

Vatandaşlığını Ekim 1999’da evlilik yoluyla tekrar kazandıktan sonra yaptığı özlük haklarının iadesi başvurularının da ne TBMM tarafından ne de Danıştay tarafından dikkate alınmadığını aktardı.

‘Uğur Dündar, dayımın ofisini bastı’

O dönem basında kendisi ve ailesi hakkında büyük bir karalama kampanyası başlatıldığını anlatan Kavakçı, dayısı Orhan Güngen’in Kavaklıdere (Ankara)’deki ofisinin Uğur Dündar, koruması ve bir üçüncü kişi tarafından makineli tüfeklerle basıldığını söyledi. Kavakçı, “Bu olay yemin töreninin akabinde Dündar’ın hakkımda yaptığı Arena programına hazırlık aşamasında gelişti. Dayım geldiğinde kalabalık hala mevcutmuş, ancak Uğur Dündar ve ekibi ayrılmışlar oradan. Daha sonra dayımı telefonla arayan Uğur Dündar’a dayım Orhan Güngen görüşmenin kaydını aldığını söyleyince Dündar bir daha aramadı. Ancak yaptığı Arena programı yayınında benim 1967 yılında, yani doğum yılım olan 1968’den bir sene önce, yüksek mühendis, müteahhit olan dayım için Libya’dan inşaat işi aldığımı iddia etti” diye konuştu.

Gazetecilerin geceleri evinin önünde nöbet tuttuğunu söyleyen Kavakçı, “Gecenin geç bir vaktinde, parmaklarını çekmeksizin zillerimizi çalıyorlardı. Annem ve kardeşim ısrarla bunu yapmamalarını rica etmelerine rağmen ve o günlerde 90 yaşında olan anneannemin ve küçük kızlarımın ve henüz üç yaşına yeni girmiş yeğenim Erva’nın zille uyandıklarını ve korktuklarını ifade etmiş olmalarına rağmen, zili çalmaya devam ediyor ve benim nerede olduğumu soruyorlardı. O dönemde can güvenliğim olmaması sebebiyle gizlice İstanbul’a geçmiş ve orada Moda’da kuzenimin evinde saklanıyordum” dedi.

Kategoriler

Güncel Gündem