BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

CHP bu defa çok doğru karar verdi

Bu yepyeni tutum, DEM Parti’nin desteğini almaya yönelik “seçimsel” bir manevra filan değil. CHP’nin Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt konusunda yaptığı korkunç hataları nihayet telafi etmeye başlamasına yönelik, gerçekten değişimci bir girişim

Bu sefer de 12 fidanımızı, K. Irak’ta yarıya kadar karların altında kalmış çadırlardan ibaret () “üs”lerden birinde yitirdik. Ama tesellimiz şu ki, CHP bu sefer milleti parçalayan tarihî ezberi bozdu.  

TSK’nın Türkiye’yi güney sınırları boyunca mayın döşeyerek bile koruyamadığı veya AKP’nin komşu ülke topraklarına fiilen yerleşerekkoruma tercih ettiği anlaşılıyor. Bu nedenle K. Irak ve K. Suriye’ye derinlemesine 40 km dalmış bulunuyoruz.

İktidarın hamasi savunmasını değil de uzmanların dediklerini duymak isterseniz:

Sayıları Türkiye sınırları dışında 80’i aşan bu “üs”lerin doğurduğu durumu, bölgeyi bilen gazetecilerden Fehim Taştekin şöyle açıklıyor: Türk askerleri ile PKK’lilerin bulunduğu alanlar artık iç içeydi. Yaz kış demeden [askerleri] zorlu koşullarda mevzilerde tutmak da riskleri artırmıştı”.

Bölgede yıllar boyu fiilen çarpışmış (ve bir yıl önce söylediklerinin yayınlanmasına “TSK yıpranır” endişesiyle izin vermemiş olan) E. Albay Orkun Özeller şöyle konuşuyor:

“90’lı 2000’li yıllarda sınırötesi operasyonlar yapıp geri dönüyorduk. Neden orada durmuyoruz diye eleştiriliyordu. Ancak bu şekilde kilometrelerce derinliklere sınırdan uzaklaşarak gidildiği zaman askerlikten biraz anlayan kişi ‘Ben lojistik desteği nasıl sağlayacağım’ diye düşünür (…) Yapılması gereken, birlikleri sınır ötesinde, sınırdan 2-3 km mesafede yerleştirip daha derinliklere MİT’in nokta istihbaratlarıyla İHA ve SİHA odaklı özel operasyonlar yapmaktır. Bu doğru strateji, taktiksel başarıyı da beraberinde getirir” .

Barış Terkoğlu, 2019-2021 aralığındaki dört sınır ötesi operasyona da katılan tek albay olan Güray Belhan’la konuşuyor:

“Irak’ın kuzeyine icra edilen harekâtlar süre ve derinlik açısından irdelenmelidir. Bu da iki konuyu ortaya çıkarır. Birinci konu; uzun yıllardır harekât alanlarında görev alan aynı birliklerin ve personelin yıpranması. İkinci konu; harekâtın derinliğinin artması ve yayılması sonucu birliklere yeterli desteğin (lojistik, ateş desteği vb.) sağlanmasındaki zorluklar (…) Teröristler üs bölgelerine yakın yerlerdeki köylerde rahat bir şekilde barınırken, komandolarımız bu kış şartlarında her an ve sürekli tetikte beklemektedir” .

***

PKK’nın silaha başvurduğu 1984’ten beri 40 yıl geçti. Bu sefer de, her seferinde olduğu gibi, “Kanları yerde kalmayacak” ezberi hazırolda okundu . Oysa içişleri bakanlığı da yapmış olan Mehmet Ağar bile DYP genel başkanı iken Ekim 2006’da şunları söylemişti:

Türkiye bölünme korkusundan kurtulmalı (…) Bugün dağda çocuklar varsa, yolunu bulup indireceksin (…) Bir daha silah patlamamasını sağlamak lazım. Bu süreç yürütülmeli. Devlet husumet yeri olamaz, kendi insanına husumet duyamaz. Her devletin geçmişinde vatandaşını affetmek vardır (…) yukarıda silahla mı dolaşsın, ovada siyaset mi yapsın (…) İlke müşterek vatan, bölünmez bütünlüktür .

Hiçbir seferinde, iki halkın da içine sinecek bir çözüme kavuşturulmadığı için Kürt meselesinin bu milleti pare pare ettiğine hiç aldırmadık. Ezber her seferinde daha kolay, hatta zevkli geldi.

***

Ama, pardon, 1 tek sefer hariç:

Kasım 2009’da Başbakan Erdoğan’ın, “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi bir siyasi partinin projesi değil, devlet projesidir, muhatabı da millettir (…) Biz hâlâ tabutların bayraklara sarılı olarak gelmesini istemiyoruz”  diyerek Nisan 2013’te başlattığı, 28 Şubat 2015’te HDP temsilcileri ile Hükümet’in TV kameraları önünde 10 madde halinde ilan ettiği  Dolmabahçe Mutabakatı hariç..  

Bu sonuç, iktidarın İmralı’daki Öcalan’la konuşarak vardığı bir mutabakat idi. Nitekim onun Diyarbakır’daki mitinge yolladığı mesaj Kürtçe ve Türkçe olarak okundu:

''Kırk yıllık hareketimizin acılarla dolu geçen bu mücadelesi, boşa gitmediği gibi aynen sürdürülemez bir aşamaya da varmış bulunmaktadır (…) Dolmabahçe Sarayı'nda (…) resmen ilan edilen 10 maddelik deklarasyon temelinde (…) yeni bir süreci başlatma görevi ile karşı karşıyayız. (…) PKK'nın Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı yaklaşık kırk yıldır yürüttüğü silahlı mücadeleyi sonlandırmak (…) için bir kongre yapmalarını gerekli ve tarihî görmekteyim” . 

Fakat, nasıl şu anda 31 Mart 2023 seçimlerine 3 ay kalmışsa, o gün de 7 Haziran 2015 seçimlerine 2 ay kalmıştır. Dolmabahçe’deki oturma yerlerini bile telefondan bizzat tespit etmiş olan Başbakan Erdoğan’ın, seçimlerden önce PKK’dan net birsilah bırakçağrısına derhal ihtiyacı vardır. 22 Mart 2015 günü, “Hükümet benimle mutabakata varmadan hareket etti” diyerek Dolmabahçe masasını devirecektir.

Yapılan seçimde AKP, 2002’den beri ilk defa tek başına iktidar olacak oyu sağlayamayınca, ülke içinde JÖH ile PÖH’ün, sınır ötesinde de TSK’nin operasyonları başlatılacaktır. Bu sertleşme üzerine PKK da hendek kazarak ve bomba patlatarak HDP’yi çok güç durumda bırakacaktır.

Zaten 15 Temmuz 2016’dan sonra OHAL ilan edilecek, kayyımlar operasyonu başlayacak, KHK’lerle Kürtçe basın ve okullar kapatılacak, HDP yerel yöneticileri hapsedilecek, düğünlerde Kürtçe türkü söyleyenler ve üç renkli mendil sallayıp halay çekenler tutuklanacaktır. Bu ortamda, 7 Haziran’dan 5 ay sonra tekrarlanan 1 Kasım 2015 seçimlerinde AKP tek başına iktidar olacaktır.

***

Şimdi Özgür Özel, ırkçı Bolu belediye başkanını CHP’ye geri getirerek yaptığı vahim hatayı onarıyor. Milliyetçi blok hepimizce fazlasıyla malum ortak bildirisini yayınlayıp “Terör ve şiddet, hiçbir zaman hedefine ve amacına ulaşamayacaktır” ezberini tekrarlayınca, tutumunu kararlı biçimde ortaya koyuyor: “TBMM kapalı oturumunda bilgilendirme yapılmadan, sorularımıza yanıt almadan ve ikna olmadan AKP’nin altında imzası olan hiçbir bildiriye imza atmayacağız" .

Bu yepyeni tutum, DEM Parti’nin desteğini almaya yönelik “seçimsel” bir manevra filan değil. CHP’nin Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt konusunda yaptığı korkunç hataları nihayet telafi etmeye başlamasına yönelik, gerçekten değişimci bir girişim. Çünkü seçimlerde Kürt desteği gelecekse, bunu sağlayan, M. Akşener’in şimdi de “hür ve müstakil aday” diyerek AKP’ye yaklaşması ve sonuçta kendi partisini de berhava eden bir canlı bombalık yapmaya soyunması.

***

Özgür Özel şu anda büyük zorluklara göğüs germekte. Memleketi Manisa’daki cenazede (ve camide) önceden örgütlenen provokatörler yuhalıyor - ama neyse ki cenaze ailesi kendisine sahip çıkıyor .

Antep’teki cenazeye yolladığı çelenk, AKP aday adayı Kenan Öztürk tarafından parçalanıyor .

Erdoğan, “Orada güya gövde gösterisi yapacak” diyerek provokatörlere sahip çıkıyor .

Bahçeli“Aklını başına almazsa sokakta yürüyemeyecektir” diye tehdit ediyor .

Özgür Özel bundan sonrasında dik duramazsa, başlattığı bu çok doğru işe de yazıklar olur, CHP’ye de, Türkiye’ye de. Umarım devam eder.