Tiyatronun tozunu yutmuş bir kere

Devlet Tiyatrosu sanatçısı Nişan Şirinyan, yaşarken bir sahneye adı verilen ilk tiyatrocu ama izleyicinin ön yargılı olmasından şikayetçi.

BERCUHİ BERBERYAN
bercuk@berberyan.com

18 yaşındayken Tepebaşı Deneme Sahnesi’nde kurs gören, Boğos Çalgıcıoğlu’ndan pandomim dersleri alan ve bir rastlantı sonucu, Arto Berberyan’ın ‘Mgoi Camportutyunı’ (Mgo’nun Yolculuğu) oyunuyla sahneye çıkan Nişan Şirinyan, bir Devlet Tiyatrosu sanatçısı. 1979 yılında girdiği Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümünden 1984’te mezun oluyor ve Bursa Devlet Tiyatrosu’na atanıyor. 1986’da İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda çalışmaya başlayana kadar derneklerden uzak kalıyor.

İlk ve ortaokulu Feriköy Merametçiyan Okulu’nda okuyan Şirinyan, Feriköy Okulu’ndan Yetişenler Derneği’ne üye olduğu için 2004 yılına kadar orada birçok oyun sahneliyor. 2000 yılında bu derneğin sahnesine ‘Nişan Şirinyan Sahnesi’ adı verilince, yaşarken bir sahneye adı verilen ilk tiyatrocu oluyor. ‘Rumuz Goncagül’ adlı oyunun galasında kendisine yapılan bu sürprizi hayatının en gurur verici anısı olarak taşıyor.

 

Sahneye çıkarken her seferinde ilk kez çıkıyormuş gibi heyecanlanırım,  mideme kramplar girer. Tabii, sahneye adım atana kadar... Sonrasında hep mucize olur.

Üç yıl ‘Yeşilçam Ödülleri’ jürisinde de bulunan Nişan Şirinyan, bugüne dek ‘Ayak Takımı Arasında’, ‘Kapıların Dışında’, ‘Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’, ‘Altı Şahıs Yazarını Arıyor’, ‘Kısasa Kısas’, ‘Bir Ölümün Toplumsal Anatomisi’ ‘Amadeus’ gibi birçok oyunda rol aldı. ‘Kurtlar Vadisi’ dizisinde Samuel rolünü oynadığı dönemde yolda yürürken herkes tarafından tanınır hale geldi. İki de sinema filmi var: Seçkin Yaşar’ın ‘Sevgilim İstanbul’u ve Yusuf Kurçenli’nin ‘Yüreğine Sor’u.

Bu yıl Mimar Sinan’da öğretmenlik de yapmaya başlayan ve bunun alıştığı tiyatro çalışmalarından çok farklı olduğunu söyleyen Nişan Şirinyan, Feriköy Derneği’ndeki onarım nedeniyle, çalışmalarını bir süredir Pangaltı Lisesi’nden Yetişenler Derneği’nde sürdürüyor. Şirinyan, geçen yıl Murat Sarıçoban’la birlikte yönettiği, Woody Allen’ın ‘Tanrı’ adlı oyunundan sonra, geçen hafta Pangaltı Derneği’nde ikinci sezonuna başlayan, Steven Berkoff’un ‘Dolu Düşün Boş Konuş’ adlı oyununun da iki yönetmeninden biri.

4 Aralık’ta Cevahir Sahnesi’nde, Metin Belgin’in rejisi ve Serdar Biliş’in çevirisiyle sahnelenmeye başlayacak olan Marius von Mayemburg’un ‘Çirkin’ adlı oyununda da rol alan Şirinyan’la tiyatro ve ‘Dolu Düşün Boş Konuş’ üzerine konuştuk.

•          Tiyatrocu olmaktan memnun musun?

Tabii ki. Severek yapıyorum bu işi. Hem oynamayı, hem yönetmeyi seviyorum. Alkışlanmak çok keyif verici. Konservatuvarı kazanamasaydım yine de tiyatrocu olurdum. Tiyatro benim asla vazgeçemeyeceğim bir şey. Sahneye çıkarken her seferinde ilk kez çıkıyormuş gibi heyecanlanırım, mideme kramplar girer. Tabii, sahneye adım atana kadar... Sonrasında hep mucize olur.

•          Metin Belgin’in yönettiği ‘Çirkin’ adlı oyunda sahneye çıkacaksın. Bu konuda biraz bilgi verebilir misin?

Doğrusu, ben neredeyse emekliliğimi istemeyi düşünüyordum ki bu oyun çıktı. 2004’te emekli oldum. Aslında 65 yaşıma kadar çalışabilirim ve bunu istiyorum da, ama eğer karşıma hiç sevmediğim bir rol çıksaydı, bırakmayı düşünüyordum. Bu oyun okur okumaz ilgimi çekti. Ben genelde rol seçmem ama oyunu sevmek önemli bir şey. İnsan bazen mecbur oluyor ama memuriyetle sanatçılığın karşı karşıya gelmesi hiç de hoş olmuyor. Estetik kavramlarını sorgulayan, dört kişilik, tek perdelik, gayet güzel bir oyun bu. Keyifle oynuyorum. Bir saat sürüyor ve dernek provalarına da yetişebiliyorum. Bu yıl bir şekilde böyle denk geldi.

•          Devlet Tiyatrosu tartışmalarına ne diyorsun?

Değişmesi gereken bir şeyler var ama bu dillere dolanan ‘çalışmadan para alma’ meselesi abartıldığı kadar değil. Seçilen oyunlarda kendine göre bir rol olmayan oyuncu ne yapsın? O sürede başka bir iş mi yapsın yani? Ayrıca, bu konuda garip yanlış anlamalar da oluyor. Yıllar önce, bir gün sonra prömiyerim varken, ‘boş oturup para alan tiyatrocular’ listesinde adım çıkmıştı. Başka bir arkadaş da vardı, onun dürtmesiyle mahkemeye verdik ve kazandık.

•          Peki, yaş sınırına ne diyorsun? 65 yaşından sonra oynayamaz mı insan?

O çok yanlış bir uygulama. Bazen 80 yaşında bir insan rolü oluyor, genç bir insanı makyajla yaşlandırmaya uğraşıyorlar. Gerçi bazı durumlarda, emekli bir oyuncuya özel bir rol de teklif edilebiliyor. O zaman yevmiye usulü ödeme yapılıyor. Aslına bakarsan, tiyatroda, özellikle büyük şehirlerde, genç insan bulmak zorlaştı son yıllarda. İnan ki, 20 yaşında bir insan bulmak daha zor. Çünkü mezun olduktan sonra gençler mecburi hizmetle oraya buraya gönderiliyorlar ve en az 13 yıl sürüyor bu. Mesela bir oyunda 22 yaşında bir genç rolü var, kimse bulunamıyor. Bizim oyunun oldukça genç bir kadrosu var ama yine de en genci 36 yaşında. Henüz bitirmiş mecburi hizmetini.

Bu atamalar sınav sistemine bağlanmış; atanmak için sınav açılması bekleniyor. Eskiden her yıl yapılırdı bu sınav ama o zaman yalnızca iki okul vardı – biri İstanbul’da, biri de Ankara’da. Oralardan da pek pek onar kişi mezun olurdu. Hemen, sınavsız falan tayin olurlardı. Biz de gittik zamanında ama iki yıl kaldık. Sonra bu sınav sistemini koydular. Şimdi bu sınavları da her yıl yapamıyorlar, çünkü çok kalabalık. 10 küsur bölge var, 40’a yakın da okul. Her biri 10’ar mezun verse, düşün artık. Bir sürü mezun sınav bekliyor. Hizmeti bitirip dönen de keşfedilmeyi bekliyor. Bir diziye kapağı atmaya çalışıyorlar işte. Oralarda da ancak başrol oyuncularına iyi para veriliyor. Ayrıca Devlet Tiyatrosu’na bir kez girildi mi bu dizi işleriyle de uğraşılamaz, çünkü o işte zaman mevhumu diye bir şey yok. Bir garip düzen yani.

•          ‘Dolu Düşün Boş Konuş’ oyununa gelen tepkiler hakkında ne düşünüyorsun?

Doğrusu, ben iyi bir oyun olduğunu düşünüyorum. Yani öylesine bir eğlencelik değil, insanlara söyleyecek bir sözü var. Ben genelde öyle oyunlar seçmeye çalışırım. Tepkiler biraz abartılı bence. Ağır bulunan sözler, gülmece oyunlarındaki belden aşağı küfürler gibi değil ki... Neden onlara kimse laf etmiyor? Bu oyundakiler insanın çoğu kez aklından geçirdiği isyan sözleri. Hangimiz yapmayız ki? Çok çalıştık bu oyun için. Hiç de kolay bir oyun değil. Özellikle o söylenenlerin iç ses olduğunu seyirciye hissettirebilmek için birçok şey denedik. Dekoruyla, müziğiyle, ışığıyla ve sahneleniş tarzıyla çok iyi çıktı bence. Oyuncular da çok başarılı. Keşke izleyenlerimiz bu kadar önyargılı olmasa.

 

 

Kategoriler

Kültür Sanat Tiyatro