Enver Paşa’dan ‘pamuk eller cebe!’

Türkiyeli Ermeniler, memleketin okumuş gençlerinden Enver Aysever’in “Bakın 2015’te ‘jenosit’ derlerse tazminatları hep beraber öderiz!” uyarısı sayesinde, bir gün ölülerini pazarlık konusu yapmak zorunda kalabileceklerini gördüler.

ARARAT ŞEKERYAN 
sekeryan@gmail.com

19 Ocak 2007’nin ardından bambaşka bir ‘görünürlük’ kazanan Ermeniler hafta boyunca gazetelerde ve televizyonlarda kendilerini buldu; Ermenice, Kurtuluş sokaklarını aşıp vatan sathına yayıldı, Sarı Gelin-Dle Yaman gibi milli Ermeni marşları ve ‘Ermeni arkadaşlar  ve  mezeleri’ muhabbetleri aracılığıyla Ermenilerin işkenceye ne kadar dayanıklı oldukları bir kez daha kanıtlanmış oldu.

Öte yandan, memleketin olanca derdi-gürültüsü arasında, 98 yıldır, şaka yapmadıklarını, yani gerçekten de öldürüldüklerini ispatlamak zorunda bırakılan Ermeni lobisinin Türkiye ayağı, memleketin okumuş yazmış genç münevverlerinden Enver Aysever’in samimi uyarısı sayesinde 100 yıllık uykularından uyanıp emperyalist güçlerin yürüttüğü profesyonel bir komploya alet olduklarının farkına vardılar.

Türkiye’de yaşayan Ermeniler, Enver Paşa’nın “Bakın 2015’te ‘jenosit’ derse tazminatları hep beraber öderiz!” diye ayıktırması sayesinde, Türkiye’de öldürmenin değil, öldürülmenin bir bedel ödemeyi gerektirdiğini, günün birinde onyıllardır sırtlarında taşıdıkları ölülerini dahi pazarlık konusu yapmak zorunda kalabileceklerini gördüler.

En büyük tazminat

Programın reklama bağlanmasıyla, fırsattan istifade bir yandan hesap makinesine sarılıp payıma düşen tazminatı hesaplamaya, bir yandan da Ermeni arkadaşlarımı arayıp paylarına düşen tazminat mevzuunu nasıl halletmeyi düşündüklerini öğrenmeye giriştim. Birçoğu sabah ilk uçakla ülkeyi terk etmeyi planladıklarını, 2015’i diaspora Ermenisi olarak karşılamanın epey kârlı bir iş olduğunu hesapladıklarını anlattılar.

Tüm bu senaryolar bana da akıllıca gözüktüyse de panik yapmamalarını, ‘profesyonel Ermeni’miz Hayko Bağdat’ın Enver Paşa'ya ‘gereken cevabı verebileceğini’, 100 yıl evvel katliamlara kurban giden insanların torunları olan Ermenilerin ‘vatandaşlık bağları’ dolayısıyla dahi olsa herhangi bir tazminat ödemelerinin teklif dahi edilemez  hükmü ‘taşıması gerektiğini’ usturuplu bir dil tutturarak anlatacağını; bizlerin de tazminatları gidip İbiza’da ya da Miami kumsallarında falan tatil yaparak yiyebileceğimizi anlattım. Ne ki, Bağdat’ın sazı eline alıp lafı alakasız bir yere taşımasıyla birlikte, ben de paniğe kapıldım, Türkiye’de geleneğin öngördüğü üzere yine hâkim olanın haklı çıkma potansiyelini yüksek olduğunu, tatil hayallerini 3015’e dek ertelemek durumunda kalabileceğimizi fark ettim. Kafam karışıktı.

Ne ki, tüm bu umutsuzluk ânında programdaki diğer konuk olan Karin Karakaşlı’nın, “Mesele fobi haline getirilmiş tazminatlarsa, ödediğimiz en büyük tazminat Hrant Dink'in öldürülmesiydi” sözleri kafa karışıklığına mahal vermenin yersiz olduğunu hatırlatmıştı bizlere. Evet, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren binbir çeşit ayrımcı uygulamaya, baskıya maruz kalan ‘kılıç artığı’ İstanbul Ermenileri,  100 yıldır farklı farklı vesilelerle ödememişler miydi paylarına düşeni? Ve, Karin Karakaşlı’nın dediği gibi, bizlere reva görülen tazminat ödeme şekli, ‘Ermeni meselesi’ni Türkiye’ye anlatabilmek için bir gazete kurup, tek başına canhıraş bir mücadeleye girişen Hrant Dink’in öldürülmesi değil miydi?


Mahir Ünsal Eriş
(yazar)

1- Son zamanlarda Radiohead’in “Kid a”, “Ok Computer” ve “Amnesiac” albümlerine yeniden sarmış durumdayım. Müzik dinlemeye genelde oradan başlayıp devam ediyorum

2- Son zamanlarda Amanvermez Avni’nin maceralarını, Şule Gürbüz’ün Coşkuyla Ölmek ve Hüseyin Rahmi’nin Mezarından Kalkan Şehit kitaplarını okudum, bir arada.

3- Çok zorlanarak da olsa Hanneke’nin Amour'unu seyrettim.

4- En son izlediğim oyun, Şehir Tiyatroları'nın Şark Dişçisi oyunuydu. Çağlar Çorumlu ve Sevinç Erbulak'ın performansından, kastın bütününe, dekoruna, müziğine, rejisine, her şeyiyle şahane bir oyundu; öneririm.

5- Futbolla ve dille ilgili siteleri özellikle Gençlerbirliği resmi sitesini ve taraftar gruplarının sitelerini muhakkak bir kolaçan ediyorum. Bunun dışında tabii, bianet gibi, Başka haber gibi, Kültür Mafyası ve Afili Filintalar gibi takip etmeye çalıştığım internet oluşumları da yok değil.

 


Demirkubuz’dan ‘sanal veda’

NAYAT KARAKÖSE
nayatk@gmail.com

Uzun zamandır Twittter’da olan Zeki Demirkubuz âni bir kararla 20 Ocak akşamı  “Sırf hava atmak, ukalalık yapmak için bu hesabı bu gece kapatıyorum. Buralarda başka kişisel hesabım yok, sonra cart curt etmeyin” diyerek twitter alemine veda etti, sevenlerini üzdü… Kimileri ardından 140 karakterlik ağıtlar yaktı…

Zeki Demirkubuz, Ayfer Tunç’un Eylül ayında Agos/Kirk’e verdiği röportajda dile getirdiği “Twitter’la aforizma çağına girdik” önerisinin hakkını veren, twitter’dan ‘Demirkubuz ruhu’na yakışır aforizmaları belirli aralıklarla kitlelere sunan, geriye dönüp dönüp bakılası tweetler atan ender kişilerdendi. Çoğunluğun yüzeyselleştiği bir ortamda derinleşebilmek ayrı bir meziyet ve Demirkubuz 140 karaktere dünyaları sığdırdı. Demirkubuz hiçbir zaman kaçak dövüşmedi, ne düşünüyorsa açıkça söyledi, elini korkak alıştırmadı, kimseyi kırmayayım, ikiyüzlü takılayım demek yerine, kırılırlarsa kırılsınlar ben dürüst olayım yeter tavrını takındı, küfür etmekten bile imtina etmedi (ne de olsa küfür de hayata dâhil) ve Beşiktaşlılığını her zaman ortaya koydu… Söz uçar, yazı uçar ama tweet uçmaz diyerek Zeki Demirkubuz’un tweetlerinden bir derleme yaptık. Twitter’sız huzur içinde yaşa Demirkubuz, özleneceksin! 

  • “Sıradanlık ve karaktersizliğin en büyük ölçüsü, bir kişi ya da toplumun kendinden bile beklemediği şeyleri başkasından beklemesidir.”
     
  •  “Netlik, tutarlılık ve açıklığın insan için bu kadar önemli olması, ahlaki değil muğlak bir varlık olmasından kaynaklıdır.”
     
  •  “İyi ki zaman var. Ve zaman iyi ki insani değil, bu sebepten adil. Ve bu sebepten önünde herkes aynı hizada, eşit ve herkes sürekli zararda.”
     
  •  “Bu ülkeye ve bu hayata dair hiçbir şeyin, hiçbir zaman benim dilediğim gibi olmayacağını biliyor, artık bundan acı duymuyorum.”
     
  •  “Bir topluma yapılabilecek en büyük kötülük, yoksulların iyilik yapma hakkı ve gururunun dilenciliğe dönüştürülmesidir.”
     
  •  'Vasiyetimdir. Hayvan mezarlığına gömün beni!.” (Kurban bayramında atılan tweet)
     
  •  “İyi, güzel ve doğru da olsa, benim istediğim bir şey size rağmen olacağına bana rağmen olmasın daha iyi.”

 


Valilerin twitter tutkusu

MELODİ ÖZER
melodi_e@hotmail.com

“I’m from Turkey. I’m governor in Siirt. I like you. Your life and president is very successful. I hope, I will be like you.” (Türkiye’denim. Siirt’te valiyim. Sizi seviyorum. Hayatınız ve başkanlığınız çok başarılı. Umarım sizin gibi olurum.)

Siirt Valisi Ahmet Aydın’ın ABD Başkanı Barack Obama’ya attığı bu hayranlık dolu tweet ile aradan geçen kısa bir süre içinde keşfedilmesi ve adeta bir ‘twitter fenomeni’ne dönüşmesi sosyal medyayı epeyce sarsmıştı. 

Ardından İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun kar tatili ilan etme  süreci sırasında özellikle öğrenciler tarafından oldukça ilgi görmüştü. Valinin bir açıklamada bulunması için bütün gece ayakta beklemiş, mizah dolu diyaloglarla onu ikna etmeye çalışmıştı öğrenciler. Mutlu, daha sonra kendisine kar tatili boyunca espri dolu tweetler atan bu öğrencileri, evine sohbete davet etmişti.

Sadece valiler’in öğrencilerle bu tür diyaloglara girdiğini düşünüyorsanız eğer, yanılıyorsunuz. Öğrencilerin bir numaralı şikâyet kaynağı, herkesten önce okullarının resmi twitter hesabı. Artık öğrenciler telefon açıp saatlerce öğrenci işlerine bağlanmayı beklemek, ya da okuldan randevu alıp sıraya girmek yerine  okulun resmi twitter hesabından ne sorunları varsa herkesin okuyabileceği biçimde direkt olarak paylaşabiliyor. Eğer öğrenci, okulun Twitter hesabından da tatmin edici bir cevap almıyorsa bir üst kademeye, yani üniversitenin rektörüne tweet atıyor. Sorularını, şikâyetlerini, dertlerini rektöre anlatıyor ve herhangi bir prosedürden geçmeden onunla doğrudan muhatap olma fırsatını buluyor. Bilgi Üniversitesi Rektörü Remzi Sanver de Twitter’da “her an sınav olacakmış gibi çalışın, asla olmayacakmış gibi eğlenin :)” tweet’i ile öğrenciler arasında epeyce popülerlik kazanmış kişilerden biri.

Siirt Valisi’ne Obama’ya sarf ettiği bu sözlere karşılık olarak 10 yıl önce “Seviyorsan git konuş bence” diye mesaj atmak akıl almaz bir davranışken şimdi genç takipçileri her gün valinin halini hatrını soruyor. Okul rektörlerine doğrudan gidip dert yanmak ya da hocasına sınavı Twitter’dan sormak imkânsızken, şimdi son derece matrak bir üniversite rektörünün “Sınav planlamak sınav olmaktan daha zor bir şey. Bu sınavları kökten kaldırsak da hepimiz rahatlasak!” tweetiyle cevabını alabiliyor.

Sosyal medyayı iyi kullanmasını bilen gençler, doğru zamanda doğru tweet’i atınca gündem yaratabilme gücüne sahip olduklarını gösteriyorlar. Bürokrasinin sivilleştiği, kimsenin sözünün kesilmediği, sansürlenmediği, her daim tartışmaya açık diyalogların oluştuğu, liberal bir ortam yaratmayı başardılar Twitter’da. Obama’dan Siirt Valisi’ne, okul rektöründen Kim Kardashian’a, solcusundan ülkücüsüne, dincisinden Kemalist’ine 140 harflik bu dar alanda mesafeler kısalıyor ve ilişkiler sivilleşiyor. Öğrencilerin sesi, düşünceleri dinleniyor, talepler karşılıklı olarak iletilebiliyor ve ‘Twitter fenomeni’ olmak için artık valiler yarışıyor...



Galatasaray Üniversitesi’nin yanmasını ‘cana geleceğine mala gelsin’ şeklinde yorumlayan Yiğit Bulut'a hangi atasözüyle yanıt verirdiniz?
 

Lorenc jasharllari
Köy yanar, birileri saçını tarar

Pierrot lo fou
Aqlê sivik barê girane. - Hafif akil ağır yüktür

Kelemet Çiğdem Türk
Zenginin malı, züğürdün çenesi yorar. Galatasaray Üniversitesi, rantçıların iştahını açar, iktidar yanlısının zikrini ortaya koyar.

Seyfi Genç
Galatasaray Üniversitesi’nin başına geleceğine Yiğit Bulut’un Başına gelsin. Zira Galatasaray Üniversitesi candır.

Bourdieu’s Doxa
Yiğidin malı meydanda olur

Ezgi Önalan
Cana geleceğine sana mı gelsin Bulut, anlamadım?

Arlet Polat
Cömert derler maldan, ‘Yiğit’ derler candan ederler.


'Brüksel'den sevgiler”
Maral ve Robert Kaplan

Siz de Agos’la çekilmiş fotoğrafınızı paylaşmak isterseniz derkenar@agos.com.tr’ye iletebilirsiniz.

 

Kategoriler

Derkenar