‘MİT raporu Dink, Zirve ve Santoro cinayetlerini çözebilir’

Malatya Zirve katliamı davasının avukatlarından Erdal Doğan, bugüne kadar hakkında çok az bilgiye sahip olunan Özel Harp Dairesi yapılanmaları olan Beyaz ve Siyah Kuvvetlerin, mahkemeye sunulan yeni delil ve tanıklıklarla birlikte nasıl açığa kavuştuğunu anlattı. Doğan’a göre, TBMM Darbe ve Muhtıra Araştırma Komisyonu’na gelen MİT raporu, Dink cinayeti, Zirve Yayınevi katliamı ile Santoro cinayetine dair önemli bilgiler içeriyor.

BERİL ESKİ
berileski@agos.com.t

Son günlerde Zirve Yayınevi davasında önemli gelişmeler yaşandı. Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Zirve Yayınevi katliamı için Malatya’ya gönderdiği belgelerde, Genelkurmay bünyesindeki gayrıresmi yapılanma olduğu iddia edilen ve İlker Çınar’ın ifadesinde ‘TUSHAD’ (Türkiye Ulusal Stratejik Harekâtlar Dairesi) olarak bahsettiği Özel Harp Dairesi (ÖHD) bünyesinde çalışan Siyah ve Beyaz Kuvvetlerin faaliyetlerine ilişkin önemli ayrıntılar yer alıyor. Belgelerde, ÖHD’ye bağlı Beyaz ve Siyah Kuvvetlerin operasyonları ve subayların içerisinde aldıkları görevler anlatılıyor.

Davanın hem sanığı hem de tanığı olan İlker Çınar’ın verdiği 100 sayfalık yeni ifadeyle de dava yeni bir boyut kazandı. Çınar, verdiği ifadede Hurşit Tolon’un 2005’te TSK’dan emekli olduktan sonra da ÖHD’deki TUSHAD yapılanmasında görevine devam ettiğini iddia etti. Çınar, TUSHAD’ın Ergenekon’a bağlı olduğunu ve buraya girdikten sonra emekli olmak gibi bir durumun söz konusu olmadığını, dolayısıyla gönderilen talimatlarda Hurşit Tolon’un rolü olduğunu ifade etti. Ayrıca davanın tutuklu sanıklarından eski Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Haydar Yeşil’e ait harddisk, Kırşehir’de yaşayan kayınbiraderi tarafından yetkililere teslim edildi. Bu harddiskin içindeki bilgileri inceleyen Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı, hardiski Zirve davasına yeni delil olarak sundu.

Davaya bakan Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi, yeni gelişmeleri göz önünde bulundurarak geçen hafta yapılan duruşmada sanıklardan emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Hüseyin Yelki, Levent Ercan Gelegen ile muvazzaf asker Adem Gedik’in tutuklanmasına karar vermişti.

Zirve davasında yaşanan son gelişmeleri ve yeni gelen delillerin detaylarını, davanın müdahil avukatlarından Erdal Doğan ile konuştuk. Avukat Doğan, bugüne kadar hakkında çok az bilgiye sahip olunan Özel Harp Dairesi yapılanmaları olan Beyaz ve Siyah Kuvvetlerin, mahkemeye sunulan yeni delil ve tanıklıklarla birlikte açığa kavuştuğunu anlattı.

•          Zirve davasında son durum nedir?

İkinci ek iddianame, öncekilerden çok daha kapsamlı olarak hazırlandı ve bu iddianame ile davada azmettiren ikinci halkaya ve hatta bir nebze de üçüncü halkaya ulaşıldığını söyleyebilirim. Özellikle ikinci halka olarak değerlendirilebilecek yapılanmada olduğunu düşündüğümüz eski Malatya İl Jandarma Komutanı Mehmet Ülger, onun ekibinde çalışan Mehmet Çolak, Binbaşı Haydar Yeşil, Adem Gedik, Adil Akçay, Murat Göktürk, Mersin’de çalışan Başçavuş Abdullah Atılgan, bunlara bağlı olarak Hıristiyanlar arasına istihbarat toplamak amacıyla giren Hüseyin Yelki ile Ercan Gelegen’in isimleri ikinci ek iddianamede yer alıyor. Bu isimler de artık yargılamaya dâhil edildiler. Son duruşma itibariyle Ergenekon davasında tutuklu olarak yargılanan Hurşit Tolon da azmettirici konumunda bulunan sanıklar arasına girmiş oldu.

•          Davaya giren yeni delillerden bahseder misiniz?

İlker Çınar’ın verdiği yeni ifade ve ses kayıtları, Haydar Yeşil’in kayınbiraderinin mahkemeye gönderdiği harddiskle teyit edildi. Ayrıca savcının sunduğu yeni ek deliller ve MİT’in TBMM Darbe ve Muhtıra Araştırma Komisyonu’na sunduğu bilgilerle İlker Çınar’ın bahsettiği ÖHD bünyesindeki Beyaz ve Siyah Kuvvetlere dair yapılanmaya dair somut veriler ortaya çıkmış oldu. ÖHD’ye bağlı olarak çalışanların isim listesi, hem MİT raporunun hem de Ankara Savcısı Mustafa Bilgili’nin kozmik odada yaptığı araştırma sonuçlarının mahkemeye ulaşmasıyla daha da görünür hale gelecektir.

Bugüne kadar hep Siyah Kuvvetlerle ilgili bilgi sahibiydik. Artık Beyaz Kuvvetlerle ilgili bilgiler de giderek artıyor. TBMM Darbe ve Muhtıra Araştırma Komisyonu’na gelen MİT raporu, Beyaz Kuvvetler’in yapılanmasına ve Hrant Dink cinayeti, Zirve Yayınevi Katliamı ile Santoro cinayetine dair önemli bilgiler içeriyor. Söz konusu raporu mahkeme aracılığıyla Komisyon’dan talep ettik. Kuvvetle muhtemel o rapor yakında dosyaya girecek ve örgütlenmenin tablosu çok daha açık bir şekilde ortaya konacak.

•          Beyaz ve Siyah Kuvvetler nasıl yapılanmalar?

ÖHD bünyesindeki Beyaz ve Siyah Kuvvetlerin özel eğitimden geçirilen yapılanmalar olduğu ortaya çıktı. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ve MGK kararları doğrultusunda bu yapılanmalar üç düşmanı hedef alıyorlar; ilki ‘bölücüler’ olarak adlandırılan Kürt siyaseti içindeki PKK örgütlenmesi, ikincisi misyonerler, üçüncü hedefse ‘irtica’ olarak adlandırılan İslamcı yapılanmalar. Ancak son yıllarda irtica tehdit olmaktan çıkarıldı ama PKK ve misyonerler hâlâ düşman hedefinde yer alıyor. Mahkemeye gelen yeni delillerle birlikte Zirve Yayınevi’nin misyoner hedef olarak belirlendiği, aralarına sızıp istihbarat toplamaktan suikasta varan bir hazırlığın planlandığı ve bu eylemlerin ÖHD ve ona bağlı çalışan birimler tarafından gerçekleştirildiği ortaya konmuş oldu.

•          Beyaz ve Siyah Kuvvetlerin farkı nedir?

Beyaz Kuvvetler daha ziyade sivillerden oluşan bir yapılanma. Siyah Kuvvetlerse askeri operasyonlarda yer alacak rütbelilerden oluşan bir birim. Beyaz Kuvvetler hiyerarşik olarak Siyah Kuvvetlerden daha üstün bir durumda. Beyaz Kuvvetlerden bazıları, askerliğe giden parlak veya ilgili gençler arasından seçiliyor. Bu kişilerle özel hayatlarında bağlantı devam ettiriliyor ve belli periyodlarla özel eğitimden geçiriliyorlar. Daha sonra da bulundukları bölgede kendilerine verilen görevi yerine getiriyorlar. Bu kişi kasap, nalbur, manav, öğretim üyesi veya gazeteci olabilir. Mesela gazeteciyse bu kişiye dezenformasyon yapma, bu konuda kitap yazma gibi görevler verilebiliyor. Siyah Kuvvetler ise operasyon yapan birimleri kapsıyor. Siyah Kuvvetlerin eylem biçiminin JİTEM grubundan daha kabiliyetli olduğu ve JİTEM’in de onların bir alt birimi olduğu yönünde bilgiler var.

•          Türkiye’de davalara hep umutsuz bakılıyor. Zirve davasında umutlu olabilir miyiz?

Davaya bundan sonra çok ciddi ve somut bir müdahale yapılmazsa yahut hâkim ve savcı değişikliği söz konusu olmazsa, ben davanın iddianame doğrultusunda sonuçlanacağını düşünüyorum. Şu âna dek elde edilen bilgi ve belgelerle hazırlanan ikinci ek iddianame, hem Zirve davasını hem de Hrant Dink ve Rahip Santoro davalarını yakından ilgilendiriyor. Hrant Dink cinayetiyle ilgili tüm çerçeve ve örgütsel yapı şu an Zirve dosyasında mevcut. Ayrıca davada dinlettiğimiz tanıklardan Metin Doğan ve Erhan Özen’in beyanları ile İlker Çınar’ın ÖHD’ye dair ifadeleri de doğrudan Hrant Dink cinayetini ilgilendiriyor. Eğer ilgili hâkim ve savcılar, Zirve davasından çıkacak karara göre bir iddianame ve yargılama yapmazsa, görev suçu işlemiş olacaklardır.

Hrant Dink’e Antalya’da komplo kurdular

Ergenekon davasına bakan mahkemenin Zirve dosyasına gönderdiği belgeler arasında ‘Akdeniz Raporu’ adlı bir belge de oldukça dikkat çekiyor. Bu raporda yer alan istihbarat ve operasyon şeması ile misyonerleri provoke edebilecek gücün kazanıldığından bahsediliyor. Raporda Özel Harp Dairesi’ne bağlı subayların Akdeniz bölgesinde milliyetçi unsurlar arasında gerilim artırıcı eylemler hazırlandığını ifade ediliyor. Ayrıca Akdeniz bölgesinin bir numaralı adamı olarak gösterilen Üsteğmen Zeynel Berkay Çelik’in Akdeniz Üniversitesi’ndeki olaylarda görevlendirildiği ve başarı sağladığı, kendisine bağlı siyah ve beyaz kuvvetleri koordine ettiği bilgisi de raporda yer alıyor. Üsteğmen Zeynel Berkay Çelik’in bir özel harpçi kadar hızlı olduğu ve ‘Kurtlar’ yapılanmasıyla bağlantılı olduğundan bahsediliyor.

Avukat Erdal Doğan, Hrant Dink’in 24 Şubat 2006’da Akdeniz Üniversitesi’nde katıldığı panelde uğradığı ‘ulusalcı psikolojik saldırı çerçevesinde Akdeniz Raporu’nu değerlendirdi.

“O dönem Akdeniz Üniversitesi’nin rektörlüğünü yapan ve şu anda Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görev yapan Mustafa Akaydın’ın organizasyonunda gerçekleşen bu panele Ergenekon sanıklarından Kemal Kerinçsiz’in katıldığı ve Hrant Dink’e sözlü saldırılarda bulunduğu unutulmamalı. O dönemde milliyetçi Kemalist söylemleriyle baskın olan Akdeniz Üniversitesi yöneticilerinin bu psikolojik harpteki rolü göz ardı edilmemeli. Hrant Dink’in katıldığı panelde yaşananlar bir bütündür. Dosyaya giren Akdeniz Raporu’nda görevlendirilen kişilerin faaliyet alanlarına ve icraatlarına baktığımızda, Hrant Dink’in Akdeniz Üniversitesi’nde uğradığı provoke edici sözlü saldırı elbette bu kapsam içerisinde değerlendirilebilir.” 

Kategoriler

Genel