Gökyüzü Masmavi’de “ciğerim yanıyor” ve “tenim tenime” durumları yok

Can Öktemer ve Sertan Şentürk, Mavi Sakal’ın vokalisti, solo albümüyle çıkış yapan Genç Osman Yavaş ile kendi tabiriyle “dışarıdaki hengameden, şehir keşmekeşinden sıkılmış, günlük iş ve sıkıntılardan uzaklaşmak isteyen, kendileriyle baş başa kalmaktan korkmayanlara göre bir albüm” olan ‘Gökyüzü Masmavi’ üzerine konuştular.

Can Öktemer
temercan.ktemer7@gmail.com

Sertan Şentürk
sertansenturk@gmail.com

Bir dönem Türkiye’nin efsanevi rock topluluğu Mavi Sakal’ın vokalistliğini üstlenen ve unutulmaz “İki Yol” parçasıyla zihinlere kazınan Genç Osman Yavaş ile yeni albümü ‘Gökyüzü Masmavi’ üzerine konuştuk.

·         Türkiye’nin en iyi rock vokallerinden birisiniz. Fakat bu albüme kadar uzun süreli bir sessizlik içindeydiniz. Bu süre zarfında nelerle uğraştınız?

Mavi Sakal sonrası müziği tam anlamıyla bıraktım sayılmaz. Keyfi olarak arkadaşlarla bir araya geldiğimiz Hindiba adlı bir grubumuz vardı. Onlarla bir dönem Kadıköy’de sahne aldık ama herkesin buna ayıracak yeteri kadar vakti olmayınca da şarkılar bir türlü “kıvamlarını” almadılar. Bunun üzerine ben de çeviriye ağırlık vermeye başladım ve sanırım sayfaların arasında kayboldum.

Çeviri uzun soluklu, keyifli bir süreç. Müziğin yanında buna zaman buldukça da devam edeceğim. Birtakım durumları daha iyi ifade edebilmemde faydası olduğuna da inanıyorum. 17 yaşımda Türkiye’ye geldiğimde neredeyse hiç Türkçe bilmiyordum, bugün ise albümdeki sözler çok güzel tepkiler alıyor, bu yüzden, en azından yazılı anlatımda, epey bir yol kat etmişim gibi hissediyorum.

·         Solo albüm fikri nasıl oluştu? Albümün hazırlık sürecini anlatabilir misiniz?

Esasen ortada bir “solo” albüm fikri yoktu. Ama müzikten uzak kaldığım dönemde evde tek başıma kaydettiğim şarkılar ister istemez bir “tek adam müziği” kıvamını almıştı. Hal böyle olunca da insan işin sedasından çok, içeriğine, yani sözlerle bütününe bakıyor ve galiba bu yüzden de bir anda ‘hikâyeler anlatan bir adam’ olup çıkyorsunuz.

Romantik kısmı bir yana, bugün menajerim olan Zeynep Tünay çeviriyi her ne kadar sevsem de, o kayıtlardan birini ilk defa dinlediğinde: “Senin şarkı söylemek dışında bir şey yapamaman lazım” diyerek iznimi aldıktan sonra da kayıtlı 6-7 şarkımı Babajim Stüdyoları’nda bu albümde prodüktörlüğümü yapan Reuben de Lautour’a götürdü.

Zeynep gibi Reuben de bu işe inanınca, prodüktörümle 2-3 ay süresince bütün yıllar içerisinde yazdığım ve böylece ‘kendime sakladığım’ şarkıları dinleyip dinleyip bugün ‘Gökyüzü Masmavi’ albümünde yer alana şarkıları seçtik ve sonrasında uzun uzun vakit ayırarak, her bir şarkı aklımıza yatana kadar aranjmanların üzerinde çalıştık. İş yavaş yavaş ortaya çıkınca da Babajim Records albümü sahiplendi ve böylece yıllar sonra sakin sakin çeviri yaparken kendimi bir anda müziğe dönmüş buldum.

·         Albümde Can Güngor, Aylin Aslım ve Reuben de Labutour gibi önemli müzisyenlerle çalışıyorsunuz. Bu isimlerle nasıl bir araya geldiniz? Solo çalışmak ile grup çalışmalarınızı kıyasladığınızda yaratıcılık sürecinizde bir değişiklik oldu mu?

Albümde yer alan ve birlikte çalışma şansını yakaladığım her müzisyen ve şarkıcı olarak da Aylin Aslım, bana göre albümü bir üst seviyeye taşıdılar. Aylin, Dilek Tutmak şarkısına adeta büyü kattı, taçlandırdı. Çevirilere dalmış biri olarak albüm fikrine bir bakıma hazırlıksız yakalandığım için albüm ve gruptaki birçok kişiyi de Zeynep Tünay buldu. Can Güngör o saat gibi işleyen iç ritmini şarkılara çok güzel adapte etti. Halil İbrahim Işık, Muammer Ketencoğlu gibi isimlerle çalışmak da yine ayrı bir şans. Nitekim şimdi ekibim de birbirinden iyi müzisyenlerle dolup taşıyor: Mert Tunçmakas, Canberk Ünsal, Kerem Öktem ve Mehmet Sezer.

Solo çalışmak ve yaratıcılık sürecine gelince: Sanırım ben yalnız çalışması gereken adamlardanım. Kafamda çok net bir şey belirliyor ve onu yakalayana kadar da taviz vermiyorum, bir anda çok katılaşıyorum, bu yüzden de bu süreçte tek başıma çalışmam daha sağlıklı oluyor. Ancak daha sonrasında bu işi profesyonel olarak bir daha ele alabilecek ve bir üst seviyeye taşıyacak bir aranjör/prodüktörle çalışabiliyorum. Bu aşamada da Reuben’le çalışmak harikaydı. Müziğe ve müzisyenin fikrine saygılı, fazlasıyla yetenekli bir adam. Özet olarak; albümün her aşamasında şansım yaver gitti diyebilirim.

·         ‘Gökyüzü Masmavi’, dingin melodiler ve melankolik sözler dikkat çekiyor. Siz albümünüzü nasıl tanımlarsınız?

Dışarıdaki hengameden, şehir keşmekeşinden sıkılmış, günlük iş ve sıkıntılardan uzaklaşmak isteyen, kendileriyle baş başa kalmaktan korkmayanlara göre bir albüm sanırım. ‘Gökyüzü Masmavi’de “ciğerim yanıyor” ve de “tenim tenime” durumları yok. Yaşananları sakin bir usulle anlatan ve yorumlayan bir adamın hikâyeleri bunlar.

Şarkılardaki söz konusu melankoliğin karşılığı muhtemelen öfkedir. Bir olay karşısında ya üzülür ya da öfkelenirsiniz. Öfkelenince yakınınızdakilere ve çevrenizdekilere zarar verirsiniz, üzülünce de kendinize. Her zaman olmasa da genel olarak bu bir seçim olabilir. Ama işte bu seçimleri yaparken de belki bir nebze karşımızdakini ve olanları da anlamaya çalışmalıyız. Biraz daha sakin, biraz daha hoşgörüyle bakınca kendimize verdiğimiz zararı da azaltmış oluyoruz.

·         Türkiye’de Bülent Ortaçgil ve MFÖ’nün gibi müzisyen ve grupların içinde bulunduğu söze dayalı bir müzik geleneği var. Bu bağlamda sizin albümünüz için de aynı ifadeyi kullanabilir miyiz?

Türkiye’de şarkı sözleri gerçekten büyük önem taşıyor. Pop müziğinde genel olarak iyisiyle kötüsüyle slogan ve akılda kalıcı bir ezgi bulmak üzerinde durulurken, bir başka cephede usta kalemler bambaşka şeyler anlatıyor ve gördük ki uzun vadede hatırlanan ve saygı gören işler de onlar oluyor. Anladığım kadarıyla dünyanın neresinde olursa olsun, dürüst ve içten yapılan bir iş öyle ya da böyle takdir görüyor. Ne var ki genel olarak bir işin başarısı sayılarla kıyaslanmakta, burada yapılacak bir şey yok.  Benim albüme gelince; böyle bir şey demek zor ama gelen yorumlara baktığımda, bu albümün de o kategoriye dahil edildiğini görüyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. Yaş gereği olmasa da albüm olarak çok ‘genç’ de olsam, kendimce doğru yolda ilerliyorum anlamına geliyor bu ve bu da beni çok mutlu ediyor.

·         Birçok müzisyen, dinleyicilerinin isteklerine bağlı olarak müziklerinde farklı yönelimler gösterebiliyorlar. Bir müzisyen ve besteci olarak sizin böyle kaygılarınız var mı?

Yok. Hatta kesinlikle yok. Bugüne kadar elimden geldiğince ve durumlar elverdikçe her şeyi istediğim gibi yaptım ve yapmaya çalıştım. Böyle bir kaygım olsaydı ‘Gökyüzü Masmavi’ gibi bir albüm çıkarmak yerine solist olarak yer aldığım Mavi Sakal’ın ‘Ne kadar’ albümüne benzetmeye çalıştığım bir iş çıkarırdım. Ama bir işi kopyalamaya çalışmaktansa, o an içinizden geleni yapmak daha doğru. Biz önce işimizi dürüstçe, saygıyla ve içtenlikle yapalım, sonra bırakalım da işin beğenme kısmını başkaları yapsın, orasını düşünmek bize düşmez (müzisyen olarak konuşuyorum tabii).

·         Son dönemlerde, Türkiye’de ve dünyada beğendiğiniz müzisyenler kimlerdir? Dinlemekten hiç bıkmadığınız müzisyenler var mı?

Son dönemlerde aslında takıldığım tek bir şarkı var. O da, sadece single’ı yayınlandığı için olsa gerek. Dört gözle David Bowie’nin yeni albümünü bekliyorum. Türkiye’de haklı yere başını almış yürümüş birçok grup ve müzisyen var ve son dönemlerde de irili ufaklı birçok yeni ‘keşifler’ yapıyoruz. İsim olarak hepsini saymak çok zor ama çocukluğumdan bu yana vazgeçemediğim üç isim var: The Beatles, Simon and Garfunkel, Stephen Bishop.

Kategoriler

Şapgir