Knar toprak kokan sesinin yasını tutuyor

Ermeni müzik grubu Knar’ın üyelerinden Taniel Tuncel Koyuncu kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı.1992 yılında kurulan Ermeni müzik grubu Knar’ın udi sanatçısı Taniel, ani ölümüyle sevenlerini yasa boğdu.

 

SEZAR AVEDİKYAN

Taniel Koyuncu, 1966 yılında Diyarbakır’ın Melikahmet mahallesinde, geniş avlulu bir evde, Minas ve Janet’in ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Ziya Gökalp okulunda tamamladı. Daha sonra Diyarbakır Endüstri ve Meslek Lisesi’nde Torna-Tesviye bölümüne devam etti. Üniversiteyi kazanmasına rağmen, o gün içinde bulunduğu şartlardan dolayı eğitimine devam edemedi. Ailenin sorumluluğunu erken yaşlarda omuzlarında hissetti; her zaman, iki erkek kardeşine ağabeylik yaptı. İlk o göç etti İstanbul’a, birçok farklı işte çalıştı.

Müziğe Diyarbakır’dayken merak salmış, küçük yaşta cümbüş çalmaya başlamıştı. Bir dönem Diyarbakır Musiki Cemiyeti’ne devam etmişti.

1993 yılında Bezciyan Derneği’nde İstanbul Ermenilerinin kültür hayatı ile tanıştı. 1996’da bu derneğin çatısı altında kurulan ‘Knar’ grubunun kurucu üyesi oldu. Cümbüşü, udu ve sesiyle Anadolu Ermeni müziğine hizmet etti. Unutulmaya yüz tutan birçok şarkıya tekrar hayat verdi. Yurtiçi ve yurtdışında yapılan birçok konserde kültürünü başarıyla temsil etti. En çok gururlandığı anlardı o anlar. Ermenice bilmemenin rahatsızlığını hep  yüreğinde hissetti, bunu her fırsatta dostlarıyla paylaştı. Knar’da okuduğu şarkıların sözlerini Latin Alfabesi’ne aktarırdık; o günlerce çalışır, ezberlerdi sözleri. Tıpkı, yıllar öncesinde, Diyarbakır Surp Giragos Kilisesi’ndeki Pazar ayinlerinde, şaraganları Latin Alfabesi’ne aktarılmış versiyonlarından okuduğu gibi.

1997’de, hemşerisi Çiğdem Başak’la evlendi. Bir kızları, bir de oğuları oldu. Çocuklarını Ermeni okullarına yolladı, kendi hissettiği eksikliği hissetmesinler diye.
Onlardan tek isteği, iyi Ermenice öğrenmeleri idi. Çocukları Ermenice konuşurken gözündeki mutluluk görülmeye değerdi.

Babasının Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nde üstlenmiş olduğu yönetim kurulu üyeliği görevini yıllar sonra o devraldı. Kilisenin onarılması ve tekrar ibadete açılması için çalıştı. Yıllar önce, Pazar ayinlerinin çıkışında “Şen mınak, baydzar mınak” diye bağırırken taşıdığı heyecanı hiç yitirmedi.

Ait olduğu topluma ve kültürüne gösterdiği önemi maalesef sağlığına göstermedi. 27 Kasım günü geçirdiği kalp krizi, onu sevgili eşinden, 13 yaşındaki kızı Dikris’ten, 10 yaşındaki Daron’dan ve dostlarından ayırdı. Zamansız göçtü bu dünyadan.

Tam bir ‘Hokiyov Hay’dı; Ermeniliği ruhunda taşırdı. Yıllar önce, Getronagan Derneği salonunda Sayat Nova korosundan arkadaşların düzenlediği yuvarlak masa toplantılarından birindeydik. Tuncer’in İstanbul Ermeni kültür hayatına yeni girdiği yıllardı. Piyano eşliğinde Ermenice şarkılar söyleniyor, içki içiliyor, şiirler okunuyordu; duygu dolu bir geceydi. Bir ara masada kulağıma eğildi ve “Söylenenlerden hiçbir şey anlamıyorum ama ağlamak istiyorum Sezar” dedi.

Diyarbakırlılara has bir hoyratlığı ve dikkafalılığı vardı, ama bir o kadar da yumuşaktı yüreği.

Vefalı bir dost, başınız sıkıştığında aramayı düşüneceğiniz ilk kişiydi.

Taniel, Knar grubunun temeltaşlarındandı. Grubu kendi parçası gibi görür, öyle davranırdı. Müzikal olarak da ayrıydı yeri. Grupta, Diyarbakır ve çevresinin şarkılarını o seslendirirdi; sesi ve tavrı bizler gibi ‘İstanbullu’ değildi onun, toprak kokardı.

Mekânın cennet olsun, Fırıncı Tumes’in torunu Taniel kardeşim.

Taniel’in ardından

Zakarya Mildanoğlu

Ermenice şarkı ve türküleri evde sık sık dinleyemiyorum. Eşim engel oluyor. Hemen ağlamaya başlıyor. “Halayların, düğün törenlerinin ezgisi bile çok derin, dayanamıyorum” diyor.

Estukyan, Silahlı ve Altınkaya ailelerinin sevgili annelerinin son yolculuğuna katılmak için Feriköy Kilisesi’ndeydim. Sarkis Seropyan’ın kilise avlusunda hızlı adımlarla bana doğru geldiğini gördüm. Bakışları fenaydı; “Yine birileri kızdırmış Sarkis Abi’yi” diye düşündüm. “Haberin oldu mu, Tuncer’i kaybetmişiz” dedi. Tuncer kim, hemen ayıkamadım. “Şu bizim Tuncer yok mu ya, Knar’ın Taniel’i.” Başımdan aşağı kaynar sular döküldü.

Knar’dan bilirdim onu. Diyarbakır Surp Giragos Kilisesi’nin restorasyonu sürecinde samimi olduk. Dertleştik, birbirimizi daha yakından tanıdık.

Diyarbakır’dan ayrılmak zorunda kalan son kuşak gençlerdendi. Hikâyesi çok uzun, ancak “Niye geldiniz?” sorusuna verdiği cevap her şeyi özetliyor: “O tarihlerde Diyarbakır’da Ermeni olarak yaşamak zordu. Ya ölecek, ya öldürecek ya da göçecektik. Göçtük.”

Sevgili kardeşim Tuncer’in, namıdiğer Taniel’in yüreği dayanmadı. “Tuncer, Taniel kimdi?” diye sorarsanız, dua niyetine okuyun:

“Adım Knar [lir], Anadolu’dan Kafkaslar’a uzanan bir coğrafyada, bin yıllardır Ermeni ezgilerini dillendirir dururum. Dağlardan, tepelerden, çaylardan derelerden aşarak, Ağrı’nın doğusundan batısına kâh yerleştik, kâh göçtük. Sevdalandık, aşk şarkılarıydı dilimizdeki. Yüreğimizde sevinçle, neşeli havalar çığırdık. Bazen hüzünlendik, ‘voğperk’ler [ağıt] yaktık acılarla. Bazen bebeğimize sevgi dolu ‘oror’lar [ninni] söyledik usulca. Sabahın seherinde sabanı kara toprağın bağrına gömerken ‘horovel’lerimiz, demiri tavında döverken ‘aşkhadanki yerk’lerimiz [iş şarkıları] vardı dilimizde. Gün oldu Sayat Nova’nın sazında âşık olduk, gün oldu Gomidas’ın dilinde ellerimizi göğe açtık. Bazen anadilimizde, bazen kapı komşularımızın dilinde söyleştik. Diyarbakır’a,  Muş’a, Sasun’a uzanıp ‘bar’ [halay] tuttuk, knarımızın tellerinden dökülen ‘yerk’lerimiz [şarkı] İstanbul’a uzandı. Sözün özü, ezgilerimiz ve sesimiz bu topraklarda doğdu, yaşadı ve yaşayacak.”

Kategoriler

Kültür Sanat Müzik