Taksim Gezi Parkı nöbetinde ikinci gün

28 Mayıs gününün ilk saatlerinde dozerler Taksim Gezi Parkı’na girip on yıllık ağaçları sökerek yıkıma başladı. Olayın sosyal medyada duyulmasıyla kısa süre içerisinde parkta toplanan birçok insan yıkıma karşı nöbet tutmaya devam ediyor.

ÖZGÜN ÇAĞLAR
ozguncaglar1@gmail.com

Yıkım kararı hala mahkemede olan Beyoğlu’ndaki Emek Sineması’nın 21 Mayıs günü ansızının yıkılmasının yankıları sürerken, Taksim Gezi Parkı’na 28 Mayıs gününün  ilk saatlerinde Divan Oteli’ne bakan cepheden dozerler girdi, parktaki onlarca yıllık ağaçlar sökülmeye başlandı. Gece yarısı gerçekleşen bu yıkımı görenler, olayı sosyal medyada duyurduktan kısa bir süre sonra olay yerinde birçok insan toplanarak yıkımı durdurdu. Sonrasında ise Gezi Parkı’nda buna benzer bir yıkım girişiminin tekrar gerçekleşmemesi için olay yerinde kamp kurarak geceyi parkta geçirdiler. 

Bugün Taksim Gezi Parkı’ndaki nöbetin ikinci günüydü. Öte yandan bugün İstanbul’da yapılacak olan üçüncü köprünün temelleri de atıldı. Parkta ‘Ekolojik İsyan!’, ‘Alışın, gitmiyoruz!’, ‘AVM’ler yıkılsın, Tayyip altında kalsın!’, ‘Mahalleme, meydanıma, ağacıma, suyuma, toprağıma, evime, tohumuma, ormanıma, kentime, parkıma dokunma!’ gibi irili ufaklı birçok pankartın asıldığı, gece dozerler tarafından yıkılmamış ağaçların dibine kurulmuş birçok çadır vardı ve yıkım olayının duyulmasıyla sayıları daha da artmış insanlar hala nöbetteydi. Ayrıca etrafta çay, kahve, köfte satan birçok seyyar satıcı da vardı.

‘Mesele insanların hayatlarına sahip çıkıp çıkmaması meselesi’

Parkta görüştüğümüz kişilerden sinema eleştirmeni Fırat Yücel, ‘Burayı canlı tutmak önemli’ diye söze başladı, kamptaki insanların parkı canlı tutmak adına film gösterimleri, imza kampanyaları dahil birçok faaliyette bulunduklarını söyledi. Yücel, yaşanan bu sürecin bir hukuksuzluk süreci olduğunu, Taksim Gezi Parkı gibi yaşam alanlarının yok edilmesine başta İstanbullular olmak üzere herkesin dur demesi gerektiğini belirttikten sonra da sözlerine şunları ekledi: “Başta Gezi Parkı’ndaki bu yıkıma karşı çıkmak olmak üzere, aslında yaşam alanlarımıza yönelik her yıkıma karşı çıkmak, insanların hayatlarına sahip çıkıp çıkmaması meselesi.”

‘Bunun adı toplumsal hafızasızlaştırmadır’

Taraf gazetesi yazarı Pelin Cengiz ise topyekün bir saldırıyla karşı karşıya olduğumuzu, Taksim Gezi Parkı’ndaki bugünkü durumun Anadolu’daki HES’lerle, termik santral yapımlarıyla şiddetlenen, İstanbul’a üçüncü köprü, üçüncü havaalanı, Emek Sineması’nın yıkımıyla devam eden neoliberal yağmacı, yok edici politikaların bir getirisi olduğunu söyledi. Gezi Parkı’ndaki bu yıkımdan sonra insanların artık bu olaylara karşı verilen tepkileri ‘çevreci romantiklerin işi’ olarak görmeyi bıraktıklarını belirttikten sonra meselenin ayrıca bir ‘toplumsal hafıza’ meselesi olduğunu da şu sözlerle ifade etti: “Artık ‘Türkiye tipi kalkınma’ diye bir şeyle karşı karşıyayız! Bunun adı ‘toplumsal hafızasızlaştırma’dır. Her yeni gelen iktidar, eskiye, kendinden önce var olan her şeye karşı bir savaş vermeye başlıyor ve bunu başarıyorlar da! İnanın bugün İstiklal Caddesi’nde yürürken Demirören AVM’nin yerinde eskiden ne olduğunu hatırlamıyorum, ancak internette eski fotoğraflara baktığımda bir şeylerin yıkılıp yerine yeni bir şeyler yapıldığını görüyorum.”

‘Erk sahiplerinin bu hırslarını anlayamıyorum’

Emek Sineması’nın korunarak yenilenmesi konusunda aktif bir mücadele içinde olan Avukat Can Atalay da bugün İstanbul şehir merkezinde ciddiye alınabilir tek park, tek yeşil alan olarak Taksim Gezi Parkı’nın kaldığını, güç sahiplerinin yıkım çalışmalarını gayriresmi bir şekilde sürdürdüğünü belirtti. Ayrıca parkta televizyoncu Yalçın Çakır da vardı.  Çakır, erk sahiplerinin hırsını anlamadığını söyledikten sonra dün parkta yaşadıkları ilginç bir olaydan da bahsetti: “Yıkıma karşı çıkan bizleri taşeron firmanın işçileri gelip dağıtmaya çalıştı, başarılı olamadıktan sonra da zabıta kıyafeti giyip tekrar geldiler. Yine başarılı olamadılar tabi ama hırslarını anlamak konusunda bu yeterli herhalde.”

Ayrıca kamptaki insanlardan bazıları Divan Oteli’nin önünden geçen yola inip ‘Gezi Parkı çok güzel gelsenize’, ‘Yeşili çalma, korna çal!’ gibi pankartlar açarak o an yoldan geçen halkı da eylemlerine davet etti, açtıkları pankartı görüp korna çalan sürücüleri de alkışladı. Kampın birinci günü insanların bireysel çabalarıyla yıkılan ağaçların yerine yeni ağaçlar dikilirken, kamptan ayrıldığımız sırada TEMA Vakfı çalışanları da ağaç dikenler arasındaydı. (ZE)