Gezi Müzikleri Üzerine

İnsanlar kendilerini ifade etmek için akıl almaz yöntemler doğurur ve tekrar tekrar üretirler; özellikle de seslerini duyuramadığında... Buna paralel olarak her direnişte olduğu gibi Gezi Parkı da kendi müziğini yarattı. Sertan Şentürk yazdı...

Sertan Şentürk
 
 
İnsanlar kendilerini ifade etmek için akıl almaz yöntemler doğurur ve tekrar tekrar üretirler. İşin tezatlığı, bu ifadelerin en yaratıcı olanlarından bazıları, insanlar konuşmak istediklerinde fakat seslerini duyuramadığında ortaya çıkar. Buna paralel olarak her direniş kendine ait müzikler doğurur. Bu müzikler samimidir ve müziği yapanlar doğrudan içlerindekileri açığa vururlar. Müzisyenler, kendileri haricinde (yanlarındaki ya da karşılarındaki) pek bir kimseyi de kaale almadan; kendi hisleri (ve müzikal yeteneklerini) çerçevesinde müzikleri oluşturur. (Yönlendirilerek yapılanlara ise çoğunlukla “seçim şarkısı” deriz ki bu tür, “yaz şarkıları” diye adlandırdığımız müziklerden bile daha kısa bir sürede ve neredeyse hiç bir iz bırakmadan silinip giderler.)
 
Bu yaratıcı sürecin bir başka tarafı ise müzisyenlerin kendi dünyalarını sergilemelerine orantılı olarak politik doğruluktan uzak olmasıdır. İşte bu noktada bir müzik onu var eden eylemi sadece güzellemez; olumlu ya da olumsuz, eyleme yönelen tüm genellemeleri yüzeysel kılar, onu oluşturan öğelerden gerek belirgin, gerek bilinç dışında ve gerekse inkar edilenleri taraflarının dışavurumu olur. Bu açıdan “Gezi Parkı eylemleri nedir?” sorusuna verilebilecek en ifadeli cevaplardan bazıları Gezi Parkı için söylenenlerde yatıyor.
 
Gezi Parkı eylemleri başladığından beri, eylemlerin yayılmasına paralel olarak onlarca şarkı yapıldı. Parçaların önemli bir çoğunu Çapulcu Şarkılar ve Gezi için Müzik web sayfalarından dinlemek mümkün. Parçaların çoğu düzenleme. Bunlar Anadolu türkülerinden, Rumeli türkülerine, pop ve elektronik dans müziğine kadar büyük bir yelpazeye yayılıyor. Öte yandan bu düzenlemelerin çoğunun sözleri “ayyaş, çapulcu, biber gazı, TOMA, Taksim, İstiklal, Gezi, Kızılay, Hatay” gibi kelimelerle örülmüş. Boğaziçi Caz Korosu’nun Entarisi Ala Benziyor yorumu ya da Everyday I'm Çapuling! gibi direnişin ilk günlerinde çıkan parçalar bir incelik ortaya koyarken, ilerleyen günlerde çıkan düzenlemelerse standarda eğrilmiş çalışmalar olmaktan öteye gidemiyor.
 
 
Sözlerdeki “anahtar kelime” kullanma rutinliğinin altındaysa çok farklı söylemler karşımıza çıkıyor. Bunların arasında Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ederek karşı taraftan aynı tavrı takınandan  “kimsenin askeri olmadığını” vurgulayana, destekçilerin mutlak bir politik görüş içine sığmadığını belirtenden otorite karşıtlığı içerisine Mustafa Kemal Atatürk’ün “kurucu baba” rolünü eklemleyene kadar çeşitli sözler karşımıza çıkıyor. Bu haliyle Gezi Parkı müzisyenleri için A’cı ne de B’ci demek çok kolay değil. Öte yandan müzikler arasında “parklarda ve meydanlarda varlığı önemsiz derecede” diye anlatılan eskimiş ve basmakalıp söylemlere, seksist satırlara ve ötekileştirici içeriklere sıklıkla rastlamak mümkün.
 
 
Başka bir ayrıntı ise tanınmış müzisyenlerin, Gezi Parkı için yaptığı kayıtlar. Bu müzisyenlerin arasında Kardeş Türküler, Ceyl’an Ertem, Hüsnü Arkan, Fazıl Say gibi çok farklı türlerde icra veren ve arka plana sahip müzisyenler var. Bununla birlikte Gezi Parkı karşıtı bir müzik göremedim. Fakat, bu durumu sayısal bir verinin ötesinde, bir “%50’nin” zeka fazlası obürününse noksanlığına olarak değerlendirmek bana göre yaratıcılık değil kibir ve çok bilmişlik belirtisi olur.
 
 
Elbette bir pop star yarışmasındaymış misali, Gezi müziklerini birbiriyle karşılaştırmak anlamsız. Bununla birlikte benim müzikal olarak en yaratıcı buldugum  Hüseyin Badıllı ve Rotterdam Kolektif’in Sayın Başkan’ı, Kardeş Türküler’in Tencere Tava Havası, Fazıl Say’ın İnsan İnsan’ı ve Davide Martello’nun Taksim Meydanı’ndaki canlı performansları. İçerik olarak soracaksanız, kendime ait başka kişisel bir sıram var. Bununla birlikte Gezi Park’ına dair iyi kötü bir duruşu olan herkes, zulmedilen Zilanları, Pir Sultan Abdalları, Gomidasları ve Abdülhalim Çelebileri anlatan müziklere farklı bakış açısına sahip. Bu durum benim ne hissetiğimi, ne sırayla hissettiğimi (ve herhangi bir “mutlak kurtuluşa” dair ümit beslemeyi) önemsiz kılıyor.
 

Kategoriler

Şapgir