Başkan Dede'den Muş'lu geçmiş zaman

Önceki hafta Muş’ta tarihi Ermeni evlerinin yıkılıp yerine TOKİ projesi yükseleceğini haberleştirmemiz üzerine, şehrin Belediye Başkanı Necmettin Dede, basına bir açıklama yaparak “Kentsel dönüşümle birlikte Kale Mahallesi’nde şehirleşme başlayacak. Ne yazık ki, bunu istemeyenler var. Bunlar vatandaşımızın refahını, iki yakalarının bir araya gelmesini istemiyorlar. Bunlara müsaade etmeyelim” dedi.

EMRE ERTANİ
emreertani@agos.com.tr

Söz konusu açıklamaları üzerine görüştüğümüz AK Partili Dede, TOKİ konutu yapılacak bölgenin heyelan ve deprem bölgesi olduğunu, bu yüzden de evleri yıktıklarını belirtirken, ısrarla Ermenilerden kalma tarihi ev olmadığını savunuyor. Kendisiyle telefonda yaptığımız görüşmeyi aktarıyoruz.

Sayın Dede, Kale Mahallesi için verilen yıkım kararıyla ilgili olarak aramıştım sizi…

1940 doğumluyum. Bu memleketin çocuğuyum. Belediye Başkanlığı’na bakkallık, manavlıktan gelmedim. Emniyette çeşitli görevler yaptım. 10 yıl cumhurbaşkanlığı koruma müdürlüğü, Doğru Yol Partisi’nden milletvekilliği yaptım. Seçim barajını aşamayınca Belediye Başkanı oldum. Ben, ailemizin 4. milletvekili, 3. belediye başkanıyım. Bir bilgi birikimim var, iktisat mezunuyum, pedagoji uzmanıyım, emniyet teşkilatına boşu boşuna girmedim. Kiliselerin olduğu yer Kale Mahallesi ve ben de o mahallenin çocuğuyum. 4 yıldır TOKİ’nin gelmesi için çaba sarf ederken daha evler yıkıma girmeden, belediye yıkım için ihaleye çıkmamışken TOKİ’yle anlaşan vatandaş evinin işe yarar yerlerini kendi sökmeye başladı. “Belediye Başkanı Ermeni evlerini yıkıyor” dendi, ne alakası var? Şu Ermeni evidir, bu Türk evidir, diye bir şey yok.

Muş’ta Ermenilere ait hiçbir şey yok mu?

Birkaç tane kilise ismi var. Ama ne var ki ayakta değiller. Mahallenin aşağısında Güllü Hamamı ve bir kilise var fakat tamamen sıfır olmuş, hamamın da sadece duvarı kalmış.

Meryem Ana Kilisesi mi ‘sıfır’ olmuş?

Kilise tescilli deniyor ama tescil edilecek ne kalmış?  Keşke tarihi bir eser olsa da biz iftiharla oraya gitsek. Taştan, topraktan ev yapılmış “Efendim buranın antika olması lazım” deniyor. 40 defa değişime uğramış. Benim de evim oradaydı, heyelan bölgesi diye evlerimizi terk ettik.

Kale mahallesi heyelan bölgesi mi?

Evet.

Peki, neden böyle bir bölgeye konut inşa ediliyor?

TOKİ, mahallenin aşağısına doğru geliyor. Yukarı heyelan bölgesinde bulunan evlerin aşağısına yapacağız konutları.

Bu durumda evler neden yıkılıyor?

Çünkü heyelan bölgesi, çoğu evler terk edilmiş, çoğu ise evlerden çıkmamış. Daha önceden burada sağlıklı bir belediye çalışması olmamış.

Mahalle sakinlerinden Ercan Çete, 150 yıllık Osmanlı dönemine ait tapusunun olduğunu söylemişti ama.

Neredeymiş o tapu? Varsa var. Benim dedemin kaldığı ev var o mahallede, ama tapuları yok. O bizim 40, 60, 100 yıllık evimizdi ama tapumuz yok ki. Bizim bir bağımız var, o bağ için “Zamanında Ermenilerindi” derler. E peki, Ermeniler kimden almış? Daha öncekilerden almış.

Ermeniler kimden almış?

Rus işgali döneminde Ermeniler gelmişler ve Muş’ta kalmışlar. Türklerden almışlar yani.

Ermeniler Rus işgaliyle Muş’a mı gelmişler?..

Muş, 1917’de Ruslar’ın işgaline uğradı. Ruslar çekildi, Ermeniler kaldı. Ruslardan kalan silahları alıp Türklerle savaşları olmuş. Çocukluğumdan beri, “Bu bağ bunundu” “Şurada şu kilise vardı” diye anlatılıyor böyle hikâyeler. Siz bana kanıt gösterin. Ermenilerden tapusu olan varsa, bugüne kadar tapuyu gösteren bir adam var mı? Tapuda kayıt var mı? Ayrıca hiçbir ev yıkılmadı ki. TOKİ mi yıktı, belediye mi yıktı? Henüz böyle bir şey yok. Neden böyle sansasyon yaratılıyor? “Belediye Ermenilerin evlerini, kiliselerini yıkıyor” deniyor, ama ben daha yıkım için ihale bile yapmadım ki.

Ama Belediye Meclisi’nde söz konusu bölgeye TOKİ yapılması için karar aldınız. 

Siz icraata geçinceye kadar yaptığınız suç olur mu, olmaz mı? “Ben filancayı öldürmeye gidiyorum” dediğiniz zaman bu suç olmaz, eyleme geçince sorun olur. Ben mahallenin TOKİ’ye dönüşmesini istiyorum. Ayrıca Kale Mahallesi deprem bölgesi, oranın boşaltılması için 20 yıl önce alınan karar var.

Yine sormak istiyorum. Hem deprem bölgesi hem heyelan bölgesi olan yere neden konut yapıyorsunuz?

İstanbul’dan bilmeden konuşmayın! Biz de heyelan bölgesi olduğu için oradaki evimizi bıraktık. Bölgedeki turizm potansiyelini ortaya çıkarmak için TOKİ’yi oradan başlattık. Bütün ahırlar, açıkta akan kanalizasyonlar o mahallede. Buranın turistik bir yer olması lazım. Orası mesire yeri, piknik alanı. Dedemler 80, 100, 150 yıl önce oraya yerleşmiş. Bir kitap, kanıt varsa oturur belgelersiniz. Yoksa ne olur, bu hikâyeleri dinlersiniz.

Evlerin tarihi olduğu tescillenirse yıkımı durdurur musunuz?

Tabii, tabii. Ama tarihi bir ev yok 40 defa deforme olmuş bu evler. Depremde çatlamış, sıva yapılmış yani orijinalliği kalmamış bu evlerin. Mistik bir hava verecek bir ev var mı diye düşündük eşimle, varsa ortaya çıkaralım isteriz.

Evler tarihi ama deforme mi olmuş demek istiyorsunuz?

Yıkılmış zaten bu evler. Çoğu evin de sahibi demirini, çerçevesini söktü.

Ama bu yıkım kararı aldığınız için oldu. Define arandığından da bahsediliyor ayrıca.

Biz evleri satın alıyoruz, yıkma söz konusu değil. Zaten daha 150 tane evi almamışım, onlarla mahkemelik olduk. 300 ev aldım yani TOKİ aldı. Belediyenin bir ilgisi yok. Benim de orada arsam var birkaç daire alacağım. Şöyle bir anımı anlatayım. Benim babam 1955’te ameliyat oldu İstanbul’da. Doktor, Manolyan soyadlı bir Ermeni’ydi. Manolyan, Muşlu olduklarını ve İstanbul’a gelirken altınları gömüp geldiğini söylemişti. Hatta babamlar da bu hikâyenin üzerine Manolyan’ı Muş’a davet etmişti.

‘Memleketin iki yakası bir araya gelmesin isteyenler var’ dediniz. Kimleri kastettiniz?

Hemşerilerimden bahsediyorum. Onların içinde memleketin iki yakası bir araya gelmesin isteyenler, nifak sokanlar var. Bir hukuk var, bir de insanlara gösterilmeyen sosyal bir alan var. Bunlar gelir görüşülür, muhtarı var, hak sahibi var. ‘Dediğim dedik’ olmaz ki. Hukuk devletindeyiz, evini vermek istemeyenler gelip mahkemede durumu anlatacaklar.  Bizim memlekete ya da vatandaşa ihanet etmemiz mümkün değildir. Ben hukuk için varım. Onlara modern konutlar inşa edeceğiz.

1915 öncesinde Muş kazası

299 kilise, 94 manastır, 53 hac yeri ve 5669 öğrencili 135 okulun bulunduğu 339 köyde,  140.555 Ermeni’yi barındıran (16.927 hane) Muş sancağı, Ermenilerin yaşadığı en kalabalık ve etnik açıdan en homojen yapıya sahip bölgeydi. Daronlu antik Mamigonyan Prensliği’nin bulunduğu bölgede yer alan sancak, beş kazaya bölünmüştü: Muş, Sasun, Manazgerd, Pulaneğ/Bulanık ve Varto/Gumgum.

20. yüzyılın başlarında, Muş evleri genellikle moloz taşı ve kerpiçten inşa edilmişti; hatta taş duvarlar örülerek yapılmış olanları vardı, çoğunlukla ahşap oymalı balkonları bulunan bu evler iki ya da üç katlıydı. Bütünüyle Muş Ovası’yla örtüşen aynı adlı kazada, 1914’te, 103 köy ve kasabaya dağılmış 75.623 Ermeni yaşıyordu. Bu merkezde 113 kilise, 66 manastır, 18 hac yeri ve 3057 öğrencinin okuduğu 87 eğitim kurumu bulunuyordu.

 

Kategoriler

Güncel Gündem

Etiketler

Necmettin Dede