Mısır’da ordu İhvan’ı yok etmeye çalışıyor

Siyaset bilimci Yrd. Doç. Hakkı Taş, İpek Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Geçtiğimiz seneyi Kahire Amerikan Üniversitesi’nde misafir bilim adamı olarak geçiren Taş, 3 Temmuz darbesi sırasında da Kahire’deydi. Taş ile Mısır’daki askeri darbe sürecini, ülkedeki Hıristiyanların durumunu ve olası gelişmeleri konuştuk

“İhvan pazarlık payını yükseltmek için meydanlardan ayrılmayı reddediyor. Ordu ise İhvan’ı serbest bırakırsa, gücü onunla paylaşmak zorunda kalacağını bildiği için örgütü imha etmeye çalışıyor. Türkiye ise arabuluculuk fırsatını kaçırdı.”

FERDA BALANCAR
ferda@agos.com.tr

  • Mısır'da Cumhurbaşkanı Mursi darbeyi önleyebilir miydi? Bir başka deyişle Mursi ve Müslüman Kardeşler ne yapsaydı darbe olmayabilirdi?

Darbeye giden yolda esas hata şuydu; Müslüman Kardeşler, kendisine iktidar yolunu açan Tahrir Devrimi’nin değerleri üzerinden siyaset yapacağına, salt İslami referansları yeğledi. Kendisini darbede yalnız bırakacak Selefilerle başbaşa verip dini öğeleri öne çıkan bir anayasa için uğraşacaklarına, özgürlükçü bir temel metin üzerinde daha geniş bir mutabakat aranabilirdi. Türkiye’de AK Parti oylarını yükseltebildiyse, bunu çatışma noktalarından kaçınıp ekonomik başarı ve AB destekli demokratikleşme üzerinden kendine alan açmasına borçluydu. İhvan (Müslüman Kardeşler) hem bu üsluba özen göstermedi, hem de AK Parti’nin eski düzenle mücadele konusunda on yılda yaptıklarını bir yılda yapmaya kalktı; mevcut yapı da bunu hazmedemedi. Devrimin bütün nimetlerinin üstüne İhvan’ın tek başına konduğu şeklindeki yaygın kanaat, bu hazmedemeyişin ayrı bir yansıması oldu. Şimdi yürütülen darbe karşıtı koalisyon benzeri bir platform en başından itibaren yürütülseydi, İhvan sırtını daha geniş kitlelere yaslayabilirdi. Muhalefet ortaya ciddi bir siyasi-ekonomik bir proje koymadığı gibi, uzlaşıya açıklığı da kağıt üzerinde kaldı. Zaten güçlü ve etkin bir siyasi muhalefet kanalı olmadığı için, sokaklar muhalefetin ana mecrası oldu. Öte yandan, darbe yerine seçim olsa, Mursi’nın başkanlığı kaybetmesi de büyük bir olasılıktı. Sokaklar Mısır gerçeğini yansıtıyorsa, beklemek ve Mursi’nin seçimler yoluyla koltuğu devretmesi olgunca ve demokratik bir tutum olurdu. Özgürlük ve demokrasi deyip 2011’de Mübarek’i, 2012’de Yüksek Askeri Konsey’i iktidardan indirenlerin, ilk seçilmiş cumhurbaşkanını darbeyle devirmeye bu kadar teşne olmasını anlamak mümkün değil.

  • Darbe rejiminin uzun süre ayakta kalması ve süreklilik kazanması mümkün mü? Bir başka deyişle Sisi rejimi uzun süre varlığını sürdürebilir mi? Yoksa 12 eylül döneminde Türkiye'de olduğu gibi bir süre sonra sivil görünümlü askeri vesayet rejimine mi geçilecek?

Sonuçta, kuruluşundan beri Mısır’ı generaller yönetti ve fırsat verilirse, Sisi’nin ‘yeni Nasır’ (Cemal Abdülnasır) olma ihtirası açık. Sisi’nin doğrudan halka seslenen ve halktan destek isteyen konuşmaları bu kişisel emeli destekliyor. Ancak, 2011’de devrimden sonra başa geçen ve bir yıl sonra sokakların baskısıyla çekilmek zorunda kalan ordunun aldığı bir ders var: Mevcut durumda siyasi ve ekonomik sorunlara doğrudan muhatap olmak orduyu yıpratır. Onun yerine, darbeden sonra yaptıkları gibi sivil bir hükümet icat edip, ipleri elinde tutmak; başarısız olunursa hükümeti günah keçisi kılıp yeni bir hükümet kurarak düzeni devam ettirmek ordu için çok daha risksiz bir yol görülebilir. Arap Baharı sırasında Türk modeli konusu çok tartışıldı. Şimdi görünen o ki söz konusu olan, çok partili hayat kılıfında askeri vesayetin işlediği eski Türkiye modeliymiş. Pakistan’da şimdi bu model uygulanıyor. Mısır’a da ihraç edilmek istenen düzen bu.

  • Türkiye'nin Mısır'daki darbe karşısındaki yürüttüğü aktif dış politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu politikanın başarı şansı var mı?

Türkiye’nin bölgede öncü ülke olma iddiası var. Mısır’daki kriz, Türkiye’nin bu hedefi için bir şanstı. Çünkü Türkiye’nin hem İhvan nezdinde ciddi bir kredisi var, hem de yeni yönetimin iyi ilişkiler kurmak istediği bir ülke. Küresel güçlerin ikircikli ve aslında sorunu uzatan tavırlarına karşılık, Türkiye gerçekten arabuluculuk görevi üstlenebilirdi, ancak bu fırsat kaçtı. Karşılıklı restleşmelerin, ne sorunun çözümüne ne de ikili ilişkilere bir faydası var. Mısır’da taksi şoföründen esnafına çoğu insan,  Erdoğan’ı İhvan üyesi olarak bilir, arada organik bir bağ olduğunu düşünür. Kahire’deyken Türkiye’de İhvan’ın olmadığına bazı akademisyen arkadaşları bile inandıramadım. Bu zeminde Türkiye’nin ilkeli duruşu, dışarıda İhvancılık olarak algılanıyor. Mısır halkının genel iradesine her durumda saygı duyulacağı konusu Türkiye tarafından daha çok vurgulanmalı.

  • ABD'nin Mısır politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Herşeyin arkasında ABD’yi görenler, Arap Baharı’nı bölgede yükselen Amerikan karşıtlığı ve bundan beslenen teröre karşı yürütülen bir ılımlı İslam projesi olarak açıklıyorlardı. Amaç bu ise, gelinen noktada tam tersi, Amerikan karşıtlığı daha da yükseldi. ABD’nin başta darbeyi meşru görmesi, akabinde gelen katliamları teşvik eden bir zemin oldu. Ordunun İhvan’ı pasifize etme yönünde yapabileceklerini ABD’nin öngörmemiş olması mümkün değil. Ordunun müdahale tarzına getirilen eleştiriler ise oldukça geç oldu. ABD’nin Mısır’a her yıl verdiği krediyi gözde geçirmekten de öte yapması gereken şeyler var. ABD’nin Ortadoğu’da demokratikleşmeye yönelik söylemi Arap kamuoyunda inandırıcılığını yitirmiş görünüyor.

  • Mısır'ın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Demokratikleşme ve normalleşme beklentisi fazla mı iyimser bir beklentidir?

Ortada bir katliam var. İhvan pazarlık payını yükseltmek için meydanlardan ayrılmayı reddediyor. Ordunun ise, İhvan’ı sisteme entegre etmek gibi bir derdi yok. Aksine, İhvan’ı serbest bırakırsa, gücü onunla paylaşmak zorunda kalacağını bildiği için örgütü imha etmeye çalışıyor. Oysa İhvan’ın toplumda önemli bir karşılığı var. İhvan’ı çözüme dahil etmeyen hiçbir formül istikrar getirmez. Bu çatışan iki tutumdan bir çözüm çıkması imkansız. Türkiye’de toplum görece belli bir olgunluğa ulaştı ama yine de AB desteği olmadan o reformlar yapılamazdı. Mısır’ın da demokratikleşme adına dış desteğe ve dayanağa ihtiyacı var. Demokrasi bir öğrenme süreci ve Mısır daha yolun başında. Geçen sene ilk defa cumhurbaşkanı seçtiler. Dindarıyla seküleriyle, Sünnisiyle Kıptisiyle sokaklara dökülüp istedikleri demokrasinin nasıl bir dil gerektirdiğini zamanla öğrenecekler ama bu sancılı süreç olacak.*

  • Mısır'da Hıristiyanlar, mevcut siyasi şartlardan nasıl etkileniyorlar? Sürekli kiliselerin saldırıya uğradığı haberleri geliyor. Bu eylemleri askeri rejim mi örtük olarak düzenletiyor, yoksa radikal İslamcı grupların mı sorumluluğu var?

Kilise saldırıları yeni değil. Tahrir Devrimi’nin öncülü olan ayaklanmalar başladığında, kilise saldırıları artmış, olayların Mübarek karşıtlığından Kıpti-Müslüman çatışmasına kayması amaçlanmıştı. İslamcı tehdit algısını köpürtür bir şekilde, darbeden bir hafta önce de Selefiler bir Şii lideri öldürmüştü. Bütün bu vahşette zamanlama önem taşıyor. Mısır’da devletin pis işlerini yapan Baltacı denen gruplar var. Türkiye’de JİTEM gibi yapıların faaliyetlerini bildiğimiz için, bizlerin bu tür oluşumları anlamamız daha kolay. Birden artan kilise saldırılarınında da aynı aktörlerin kullanıldığını düşünmek makul olur.

İhvan’ın kiliseleri yağmalaması çok düşük bir ihtimal. Hele dünyaya kendilerini açıklamaya ihtiyaç duydukları şu dönemde buna yeltenmeleri akıl dışı. Münferid hadiseler olduğunu varsaysak bile İhvan’ın hiyerarşik ve disiplinli yapısı içinde bunun şimdiki gibi onlarca kiliseye yayılmış olması çok zor.

Bence bundan daha önemli olan şey, darbe üzerinden toplumda ciddi fay hatlarının oluşması. Kiliselerin yağmalanması çok uç bir nokta ama Kıptilerin darbe karşısında saflarını açıkça belli etmeleri, ileride yapısal ve toplumsal ayrımcılıklara neden olabilir, esas bunun için endişelenmek lazım. Hüsnü Mübarek, “İslamcılar gelirse sizi ezer” diyerek Kıptilerin sadakatini sağladı. Yıllarca buna göre pozisyon alan Kıptiler cemaat olarak darbeyi desteklediler. Öte yandan bireysel farklılıklar mümkün. Mesela, 2011’deki devrimin ana ayaklarından biri olan Kifaye Hareketi’nin lideri George Ishak adlı bir Kıpti’ydi. 

Kategoriler

Güncel Dünya