Müslümanlaştırılan kadınlar Ermeni kimliğine geri dönemedi

Ermeni soykırımı döneminde de, cinsiyet, “hayatta kalma yöntemlerini” belirleyen temel unsurlardan biriydi. California Üniversitesi’nde Ermeni Sözlü Tarih Bölümü’nde Ermeni soykırımında kadınların ve çocukların hayatta kalma yöntemlerini üzerine çalışmalar yapan Arda ve Doris Melkonian kardeşler, Müslümanlaştırılan kadınların neler yaşadıklarını anlattı.

Doris ve Arda Melkonian

ÖZGE ATASEL

“Soykırım sırasında birçok örnekte Ermeni kadınlar Müslüman olmaya zorlandılar ve Müslüman olarak kaldıkları sürece hayatta kalabildiler” diyen Melkonian’lara göre, erkekler için aynı yollar her zaman açık değildi. Çok az Ermeni erkeğe hayatta kalabilmek için Müslüman olma seçeneği verildi. Ayrıca, erkeklerin Müslüman bir kadınla evlenerek hayatta kalmak gibi bir seçenek söz konusu değildi.

Cinsiyetleri kadınlara hayatta kalmak için yeni seçenekler yaratırken, aynı seçenekler kadınların daha sonra Ermeni toplumuna dönebilmesinin önünü kapattı. Birçok kadın Müslüman kocalarıyla birlikte kalma ya da onları terk etme ikilemi yaşarken, çoğunun geri dönememe nedeni, döndükten sonra Ermeni toplumundan dışlanma korkusuydu.

Müslüman erkeklerle evlenip İslam’a geçen kadınların durumları birbirinden farklıydı. Kimi bozmak istemeyeceği yeni bir düzen kurup, yeni hayat şartlarını kabullenirken kimisi öldürülme korkusundan evlerini terk edemiyordu. Müslüman erkeklerden çocukları olan kadınlar ise daha da kötü durumdaydı. Çocuklarının Ermeni toplumunda kabul edilmeyeceğini bilen kadınlar, hayatta kalan kadınlardan birinin deyimiyle “savaştan sonra kurtarılamayanlardı”.

Arda Melkonian’a göre Müslüman erkeklerle evlenip İslam’a geçen kadınların bir amacı da ailelerini kurtarmaktı. Melkonian’ın Kaliforniya Üniversitesi Sözlü Tarih Koleksiyonundan topladığı birçok hikayeden biri de kadınların nasıl ailelerini kurtarmak için kendilerini feda ettiklerine ve İslam’a geçtiklerine örnekti: “Amasyalı, varlıklı bir adam olan Garabed Efendi’nin çok güzel bir kızı vardı. Resmi işleri için her yıl İstanbul’a toplantılara giden Garabet Efendi bir gün Malatya civarlarındayken Kürt bir adam Garabet Efendi’nin kızının peşine düştü. Yanlarına gelen polis adamı gönderdi ve kızın annesine ‘Hanım, buradan sonra Kürtlerin çok olduğu dağlardan geçeceksin, tüm kızlarını kaçıracaklar, ben devlet görevlisiyim, henüz evlenmedim, kızını bana ver, ben de sizin Malatya’ya ulaşmanıza yardım edeyim’ dedi. Hayır diyemediler ve kızlarını adama vermek zorunda kaldılar.”

Buna benzer örneklerden yola çıkan Melkonian‘lar, kadınların soykırım sonrası dönemde ne kadar önemli bir rol oynadıklarını göstermek için, biraz abartılı bulsalar da şu cümleyi kullanmaktan kaçınmıyorlar: “Soykırımdan kurtulabilen her kadın ve erkek bunu bir şekilde kadınlara borçludur.”

Dedeleri Müslüman olmuştu

Amerika’da doğup büyümüş olan Arda ve Doris Melkonian’ın Müslümanlaştırılmış Ermenilerle ilgili kişisel bir hikayeleri de var. Doris Melkonian, dedesinin hikâyesini şöyle anlatıyor: “Büyükbabamın 7 erkek ve 1 kız kardeşi vardı. Kız kardeşi ailenin en küçüğüydü. Büyük ağabeylerden 4’ü askerler tarafından alınmış ve öldürülmüş. Büyükbabam minyon olduğu için yaşından küçük gösteriyormuş, askerler daha büyük olmasına rağmen onun 7-8 yaşında olduğunu sanmışlar ve onu almamışlar. Dedemiz kız kardeşi ile birlikte Beyrut’a gelmiş fakat daha sonra birbirlerini kaybetmişler, burada bir ailenin yanında çalışmaya başlamış. 13-14 yaşındayken kız kardeşi ile karşılaşmış ve kardeş olduklarını birbirlerine annelerinin isimlerini söyledikten sonra anlamışlar. Daha sonra kız kardeşi yetimhaneye verilmiş, dedemiz Arap bir ailenin yanında çalışarak kendine bakmış, ilerleyen zamanlarda da bir tüccarla ortak olmuş, sonra işi ondan devralmış, yeterince para biriktirince de kız kardeşini de almış ve Amerika’ya gelmişler. Dedemiz Ermenice konuşamıyor, sadece Türkçe biliyor, bu da onu çok üzüyordu.

Müslümanlıktan Hıristiyan din adamlığına geçen de var

• İslam’a geçişte izlenen temel aşamalar nelerdi?

İlk önce isim değiştiriliyordu ve kişiye bir Müslüman ismi veriliyordu. Böylece daha sonra Ermenice konuşmayı da engellemek planlanıyordu. Daha sonra “La ilahe illallah” dedirtilerek kelime-i şehadet getiriliyor ve İslam’ın temel şartlarından biri yerine getiriliyordu. İslam’a geçişte düzenlenen törenlerin de değişik türleri vardı. Ya bir grup seremonisi oluyor ve bir yönetici gelip insanların topluca dinini değiştiriyordu ya da insanlar evlerinde bireysel olarak Müslümanlığa geçiriliyorlardı. Kadınlara ve erkeklere artık senin ismin değişti, Allah’a inanıyorsun ve bir Türk olacaksın deniliyordu. Bazen tüm bu adımlar takip edilirken, bazı örneklerde isim değişikliği ile yetiniliyordu.

Hayatta kalanlardan birinin anlattığı bir hikayeye göre, bir imam İslam’a geçirdiği bir kadına “Senin ismin değişti, artık Müslümansın” demiş. Kadın da cevap olarak “Eğer günahlarımı üzerinize alırsanız Müslüman olmayı kabul ediyorum” deyince imam da “Yok Hanım, günahların sende kalsın, sen Hıristiyan bir Ermeni olarak yaşamaya devam et” demiş. Buna benzer örnekler kadınların hayatta tutunma konusunda çok zeki davrandıklarını gösteriyor.

İslam’a girmiş gibi yapıp daha sonra Ermeni toplumuna ve Hıristiyanlığa dönen insanlar, bu deneyimlerini, belki de utandıklarından, pek paylaşmıyorlar. Bu geri dönüşlerle ilgili bir hikaye anlatabiliriz; Vahram Turyan, çocukken, bilinçsiz bir şekildeyken Müslüman yapılmış ve Müslüman olarak büyüyen bir insan. Büyüdükten sonra ablası onu buluyor ve “Sen bir Ermenisin, Hıristiyansın” diyor, onu büyüdüğü evden alıp götürüyor, Turyan daha sonra bir din adamı oluyor, hatta pastörlüğe kadar yükseliyor. Turyan’ın anılarını yazdığı Ermenice yazılmış bir kitabı da var hatta.